Arkasına dönüp yürümeye başladı.
"Böyle kaçacak mısın ha Barlas Bey? Beylerin bu kadar korkak olacağını hiç düşünmezdim..." Derken Ahu, Barlas olduğu yere çakılmış kalmıştı adeta. Neydi Barlas'ın hayat felsefesi? 'Sinirlendiğin zaman bulunduğu ortamda kıracağın insanlar varsa orayı terk et.' Peki ya bunu yapabilecek miydi? Asla. Zaten hiçbir zamanda yapamamıştı.
Sinirle arkasına döndü ve Ahu'nun üzerine yürüdü. Aralarındaki mesafeyi en aza indirdi ve "ne duymak istiyorsun ha?" diye sinirle kükredi. Her zaman burnunun dikine giden Ahu da bu kez farklı bir şey yapmadı.
"Mesele benim duymak istediklerim değil mesele senin aklından geçip de dile dökemediklerin." Dediğinde Barlas alaycı ve bir o kadar sinirle kahkaha atmaya başladı ve birden yüzündeki gülümseme silinerek Ahu'ya döndü.
"Ne zamandan beridir beni umursuyorsun, benim düşüncelerimi umursuyorsun?!"
Ahu derin bir nefes verdi. "Sen herkese her şeye karşı çok akıllı bir beysin ama söz konusu ben olduğumda bir aptaldan ileri gidemiyorsun !" Diye haykırdı.
Ahu'nun hayatı değişmişti kendini aptal bir kitabın içinde bulmuş gitmesi için belki ne olduğu belirsiz şeyleri ortaya çıkarması gerekiyordu belki bir şeyler çözmesi belki de bir hiçin peşinde koşuyordu ama acısını çıkarması gereken en son kişi bile değildi Barlas.
"Sözlerine dikkat et." Dedi uyarıcı bir tonla Barlas. "Sen bir beye aptal diyemezsin. Yaşaman ve ölmem iki dudağımın arasından çıkacak sözlere bağlı."
Kirpikleri bir iki kez hızla kırpıştırdı ve şaşkın bir ifade ile Barlas'a baktı. Demek ölüm onun için bu kadar kolaydı. Zaten ne bekliyordu ki? Kendini beğenmiş bir bey bozuntusuydu işte.
"Ben burada daha fazla kalmak istemiyorum. Yarın ilk iş dedemin yanına döneceğim. Neden biliyor musun çünkü ben senin gibi ukala, kendini beğenmiş bir beyin boyunduruğu altına girmem."
"Sana sözlerine dikkat et dedim !" derken ki bağırışı ile belki de bütün oba sesini duymuştu. Ahu da sesin yüksekliği ile yerinden sıçradı. Sinirden titreyen işaret parmağını havaya kaldırdı Barlas ve "Sakın tek kelime daha etme, sakın!" Dedi ve yürümeye başladı çünkü orada kalsa elinden bir kaza çıkacaktı ve bir kadına vurmak bu Dünya'da ki en son istediği şey bile değildi.
Ahu giden delikanlının ardından bakakaldı söylediği sözleri düşündü sonra. "Ah... Ne kadar da ileri gittim öyle." Dedi ona neler yapan Ceyda' ya bile bu kadar sert çıkmazken onu koruyan onun için endişelenen bir adama neler demişti. Tekrar Sema'yı düşündü. Şimdi burada olsaydı böyle olmazdı hiçbir şey o hep Ahu'ya yardım ederdi. İçindeki karamsarlık dört bir yanını sarmış Ahu'ya nefes aldırmayacak gibi olunca ayağa kalktı. Gidip Barlas'tan özür dileyecekti ne olursa olsun.
3 GÜN SONRA...
"Gençlerin talimi bitti Bey'im." Dedi Kubilay Barlas'a elindeki tahta kılıçları bir kenara bırakırken.
"Tamam Kubilay. Şimdi gidip hazırlanın şu ormanı bir kez daha ziyaret edelim bakalım." Dedi ve Aşkar'ın yanına doğru ilerdi. Birkaç dakikadan daha az bir süre içerisinde adamları atlarının yanına geldiler ve kapıya doğru yavaşça atlarını sürmeye başladılar. Demire vurulan tokmak sesleri etrafı sarınca Erkek Fatma'ya doğru yöneldi Barlas ama başka bir delikanlıyı görünce hatırladı. Erkek Fatma her yıl yaptığı gibi yine kendine birkaç gün kafa izni vermişti. Delikanlıya selamını verip ilerledi.
***
"Bir değişiklik var mı ?" diye sordu Barlas soruyu yanıtlayan Balaman oldu.
"Ormandaki adamlarımızdan dolayı o çapulcular kimseyi ne kaçırabildi ne de zarar verdi Bey'im."
"Tabii bu geçici bir durum şimdilik bu şekilde önlem alındı ama kalıcı bir şeyler yapmamız lazım." Derken tanıdık bir ses kulaklarına ilişti.
"Bey'im."
"Büyücü, nasılsın ?" diye sordu Barlas.
"Nasıl olayım Bey'im buyur edeyim sizi evime böyle ayaküstü olmaz." Dedi memnuniyetle. Aslında Barlas'ı tutan şeylerde vardı ama buraların en saygın adamıydı Büyücü ondan daha detaylı bilgi alabilirdi. Her sıkıntısı olan Büyücü'ye gelirdi. Bu teklifi kabul edip hep birlikte evine gittiler. Her ne kadar kızgın olsa da hatta kendinden bile saklamaya çalışsa da gözleri Ahu'yu aradı.
"Bey'im Ahu'm nasıl güzel torunumu çok özledim." Deyip sonrasında pişman oldu ve hemen söze tekrar başladı. "Affına sığınırım Bey'im önce soluklanın sonra konuşuruz bunları."
Barlas birkaç saniyeliğine dondu. Ahu burada değil miydi yani? Gözleri adamlarını buldu hepsi endişeli bir şekilde -ama yaşlı adama fark ettirmeden- birbirine bakıyordu. Barlas'ın elleri sakallarına gitti biraz sıvazladıktan sonra ihtiyarın getirdiği kımızlara*(Eski Türkler' in milli içeceğidir.) kaydı bakışları. Tahta bardakların içerisinde kalan beyaz sıvıya bakarken Ahu'nun gözlerini gördü. Koskocaman yuvarlak biçimli ela gözler. İhtiyar'a hiçbir şey belli etmeden kımızlarını içtikten sonra ayaklandılar. Onu bey yapan diğer bir özelliğiydi işte bu kriz yönetimlerini güzel idare ederdi. Keşke şuan ki durumda en az kriz yönetimi kadar güzel olsaydı. Dışarıdan gayet sakin görünüyordu ama işler dışarı gösterdiği gibi değildi. Ahu'yla üç gün önce sıkı bir kavga etmişlerdi ve Ahu buraya döneceğini söylemişti. Siniri o kadar gözünün önünü karartmıştı ki onun buraya güvenle ulaşıp ulaşmadığını bile teyit ettirmemişti.
...
"Kubilay sende ormandaki tüm adamlarımızla konuşup emin ol Ahu'nun bu taraflara gelip gelmediğinden." Deyip son dostunu da görevlendirdi.
"Beyim." Dedi Talay "belki kafasını dinlemek için bir yerle gitti. Ahu Bacı'nın ne kadar inatçı olduğunu bizler bile anladık."
"Bu kadar sürmez bu inat Talay." Deyip kocaman atının üzerinde heybetli duruşu ile esen rüzgara karşı gözlerini kapattı. Rüzgar Barlas'ın saçlarını dalgalandırırken derin bir nefes aldı. "Bu işte bir iş var hissederim." Dedi.
"Hem inat etse bile şu şartlar altında başına bir şey gelme ihtimali çok yüksek bir an önce bulmalıyız." Dedi Balaman.
Tam bu sırada gözlerinin önünde bir görüntü canlandı. Sinirden hafızasından bile silinmiş olan bir görüntü. Ok gibi fırladı bir anda Barlas. Kimseye hiçbir şey demeden. Aşkar sanki sahibinin sıkıntısını hissetmişçesine yüklendikçe yüklendi bacaklarına sanki ayaklarını hiç yere değmiyormuşçasına koştu koştu...
"Boysan!" diye bağırdı etrafta "Bey'im Boysan Bey'i mi arasınız?" diye sordu odun taşıyan bir adam.
"Evet Çağrı hele söyle bana nerededir?"
"Beyim az ileride haranın*(at üretilen çiftlik) ordaydı en son." Dediğinde adam Barlas o yana doğru koşmaya başladı. Onu tamda aradığı gibi ordaydı.
Hızla üzerine koşup onu deriden yapılan omuz başlarını ve göğsünü kaplayan kıyafetinden yakaladı ve "Ne yaptın lan Ahu?!" diye haykırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATI YAŞAMAK İSTİYORSAN GÖZLERİNİ KAPAT
Fantasy'' Hayatı yaşamak istiyorsan gözlerini kapatman gerekiyor.'' ''Ama gözlerimi kapatırsam karanlıktan başka bir şey göremem ki!'' ''Yanılıyorsun işte o zaman hiçbir şey göremezsin ve her şey zihninin karanlıkta sana sunduğu hayal ürünlerindedir. ''