"Devlet vardır, yargu dağıtır uzandığı yere. Bunun kutlu özellikleri devlete yansır. Öyle bir yönetirler ki devlet, devlet olur. Devlet vardır, yanında taşıdığı yalnızca kan acıdır. Uzandığı yerlerden feryat yükselir. Yönetmek değildir yaptığı, ezmektir. Budunlar, uygulamaları ile ayrılırlar diğerlerinden. Kayda düşen yanları, özellikle ortaya döktükleri, yaptıklarıdır. Devlet ulusla devlet olur!" dedi Bukan Kaan toy başlangıcında ve devam etti.
"Bugün birlik sınır devriyelerinden gelen tez bir haberle Alp Bey'in köylerinden birine saldırı olmuştur. Geride kalan günlerde ise her beyin bir köyüne saldırı düzenlenmiş ve kıyım verilmiştir. Benim beyliğimde ise evime, ocağıma, obama sığınan gencecik bir genç kız kaçırılmıştır. Bütün bunlara gözlerimizi yummayacağız elbet ama karşımızda hangi kefere var nerede yaşar, ne yer ne içer bilinmez. Sadece bütün bu şeri saçan keferelerle ilgili bildiğimiz şey baştan aşağı ak giyindikleri ve yüzlerinin de sadece gözleri açıkta bırakacak şekilde bir peçe taktıklarıdır. Karşımızda korkak ama bir o kadar da güçlü bir düşman vardır." Dediği sırada Mete Bey söz almış ve konuşmaya başlamıştı.
"Bana da taze bir bitig*(mesaj) gelmiştir Bey'im. Adını Ak Ata olduğunu söyleyen bir adam senin, bana ve ulusuma diz çöktürdüğünü bizi zorla kendine bağladığını ama onun yanında olursak bizi bu boyunduruktan kurtaracağını söylemiş. Tez vakitte cevabını gelen Tıngçı*(haberci) ile geri yollayarak bizim hain bir ulus olmadığımızı kendi kanımızdan olan erlere ihanet etmeyeceğimizi bildirdik."
Elini sakallarında dolandıran Bukan önce düşündü ve tekrarladı. "Ak Ata demek..." dedi ve derin bir nefes aldı. "Kimdir bu adam niye karşımıza çıkmaz istemez?"
"Beyim tıngçının peşine bir adamımı da taktım ama tıngçı o kadar güzel izini kaybettirmişti, benim en çok güvendiğim adamım bile onun izini yitirmiş." Dediğinde Bukan Kaan sadece kafasını sallamakla yetindi.
Barlas Bey ise Ahu'yu en son gördüğü yere doğru yürüyordu. Her adımda ona nasıl sinirlendiğini hatırlayıp biraz daha kızdı kendisine. Uçurumun kenarına gelince rüzgarın o sert havası çarptı ama pişmanlığı biraz olsun dinmedi. Arkasını dönüp ona bağırdığı o ağaca baktı. Baktığı her yerde Ahu'dan bir iz görüyor, kulağını verdiği her yerden onu anlatan bir ses yükseliyordu. Kayalar, taş, toprak, su , ağaç, çiçekler, otlar, kuşlar onu anıyor. Onun sagusundan ses veriyordu. Koskocaman bedeninin taşıdığı omuzları çöküvermişti, gidip ağacın altına oturdu.
Derin bir nefes verdi ve ne olursa olsun kendisine ve olaylara hakim olan haline geri dönmeye zorladı ve bütün aksiliklerin ortadan kalması için alkış*(dua) tuttu. Dizlerini bağladığı ellerini serbest bıraktı. Ellerinin yere düşüşünü izlerken gözleri bir kağıt parçasına takıldı. Rulo yapılmış kağıdı alıp açtığında bir kara kalem olduğunu anladı ve bakınca ilk gördüğü şey Ahu'nun gözleri oldu. Daha önce hiç görmediği kadar içten gülücükler saçan gözler...
Gözlerini birkaç kez daha kırpıştırıp bir daha baktı. Evet evet o Ahu'ydu. "Peki ya yanında ona sarılmış hatun kişiyle er kişi kim ola ki?" deyip biraz daha inceledi. Kıvırcık saçlar, göz biçimi, simalar ne kadar da benziyordu Ahu bu iki insana. Barlas birkaç saniye içerisinde fotoğrafı çözümlemişti. Bunlar Ahu'nun atasıyla anasıydı. Resmi incelerken sol alt köşe de oluşan kan izi dikkatini çekti. Resmi aldığı yere baktığında toprağın aşığındığı çimenin altındaki ıslak toprakla yer değiştirdiğini fark etti ve taşın üzerindeki kanı. Usunda(*aklında) Ahu'nun ayağının kaydığını ve düşerken elini taşın kestiği canlandırdı. En iyi ihtimali düşünüyordu tabii. Ona zarar vermişler o da debelenirken toprak bu hale de gelmiş olabilirdi. Hemen kötü düşünceleri kovdu ve ayağa kalktı. Barlas çok iyi bir iz sürücüydü. Az ilerideki otların üzerinde çamur izi vardı. Bu demek oluyor ki en fazla altı yedi kişi olabilirdi burada. Patika yola baktığında ise at nalları, at arabası tekerleklerinin izleri vardı. Arkasından gelen bir çıtırtı duydu. Kılıcını bir hışımla çıkarıp arkasına dönmesi saniyeleri almıştı belki daha kısa.
![](https://img.wattpad.com/cover/134113380-288-k480486.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATI YAŞAMAK İSTİYORSAN GÖZLERİNİ KAPAT
काल्पनिक'' Hayatı yaşamak istiyorsan gözlerini kapatman gerekiyor.'' ''Ama gözlerimi kapatırsam karanlıktan başka bir şey göremem ki!'' ''Yanılıyorsun işte o zaman hiçbir şey göremezsin ve her şey zihninin karanlıkta sana sunduğu hayal ürünlerindedir. ''