Bilincim açıldığında soğuk metal üstünde yüzükoyun yatıyordum. Ellerimi kendime doğru çektim fakat zincirlenmiştim. Çok gergindi, ayaklarımın üstünde bile kalkamıyordum. Yavaşça en azından düzgün bir görüşe sahip olmak için dizlerimin üstüne oturmaya çalıştım. Dizlerimin üstündeyken iki kolum zincirler tarafından fazlasıyla gergin tutuluyordu. Kollarımı hareket ettiremiyordum. Etrafıma baktığımda bir tür konteynırın içinde olduğumu fark etmem çok zaman almadı. Fakat neden beni bi konteynıra koysunlarki? Kendi kendime düşünürken bir sarsıntı oldu. Bir motor çalışmasıyla gelen titremeydi bu. Ben bir dorsenin içindeydim. Buda beni nakil edecekleri anlamına geliyordu. Ama nereye ve neden? O adam beni elindeki makineyle kontrol etti ve bende bir şeylerin farklı olduğunu farketti. O halde bunu daha öncede yapmış, ve benim gibileri avlayan bir avcı o. Ama benim gibi kimler? Yada farklılık bu Baron mu? Ama eğer Baron başkasıylada birlikte olsaydı bunu fark ederdim. Bir dakika, ya Baron gibi daha fazla varsa? Buda benim gibilerinde olduğunu gösterir. Ah keşke şuan Baron ile konuşabilseydim. Hayır, ona ihtiyacım yok! Kollarımı çekemye başladım, yavaş yavaş daha sert çekiyordum. Kollarımın kasları yanmaya başladı. Dişlerimi sıktım ve daha sert çektim. Kollarım gerçek manada kopacak gibiydi. En sonunda tüm gücümle sağ kolumu çektim ve zinciri koparıp konteynırın duvarına çarptım. Daha sonra ayağa kalkıp iki ayağımı yere sabitleyip sertçe sol kolumu çekerek onu kopardım. Ama bu sefer ön tarafa uçup konteynırı göçürdüm. Göçükten çıkıp saçlarımı düzelttim. Üstüm başın dağılmıştı fakat şuan bunun bir önemi yoktu. Göçüğe yumruk attım. İşe yarıyordu. Bir kaç tane daha attım iyice göçürttüm ve son yumruğumla bir delik açıldı. Ama elim kanıyordu. Üstümdeki gömleği yırttım ve elime sardım. Ellerimle deliği tutup büyütmeye başladım ama siktiğimin demiri o kadar sağlamdı ki zar zor büyütebiliyordum. En sonunda kollarımda güç kalmadığında geri çekilip ancak içinden zar zor geçeceğim delikten etrafa baktım. Bir malikanenin oraya gelmiştik, koskoca kapıdan geçtiğimizde, şato gibi ev km'lerce ilerdeydi. Delikten sürünerek çıktım. Dorseyle tır arasındaydım, şöföre göz gezdirdim. Herkesin bildiği tırcılar gibi şapkası, gömleği ve bıyığı vardı. Çorabımın yanından kılıfında duran bıçağı çıkardım. Etrafta hiç kimsenin olmadığı bir anda hızlıca şöförün kapısını açıp bıçağı ona doğrulttum.
Hard: Hızlıca yan tarafa geç.
Adam usluca kafasını 'tamam' şeklinde sallayıp arabayı durdurdu ve yan koltuğa geçti. Bende şöför kapısını kapayıp koltuğa oturdum. Şöföre baktım eline levye almış ve saldırmaya hazırlanıyordu. O savurduğunda havada yakalayıp levyeyi biraz büktüm. Adam geri çekildi iyice, baya korkmuş gibiydi. Onun başındaki şapkayı çıkarıp kendime ters bir şekilde taktım. Ve tırı sürmeye başladım. Malikanenin dönümlerce bahçesinin içinden geçen dümdüz yolda ilerliyorduk. Sakince yanından geçtiğimiz hizmetçiler ve bahçıvanlara el sallıyordum. Yavaştan malikaneye yaklaşıyorduk. Şöföre yolu tarif etmesini söyledim. Adam titreyerek eliyle işaret ede ede anlatıyordu. Yavaşladım ve malikanenin yanındaki eski binanın yanına park ettim. Şapkayı çıkarıp adama tekrar taktım. Duvarın oldukça üst taraflarında olan küçük pencereye yetişmek için yan taradındaki paslanmış boruya tırmandım ve ittirip menteşesini kırdım. Yavaşça önce ayaklarım olmak üzere daha sonra tamamiyle içerideydim. Tuvalete düştüğümü fark ettim. Sessizce etrafta kimse olmadığından emin olduktan sonra tuvaletten çıktım ve bakınmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lightless
FantasiEvreni oluşturan Big Bang'dan, tüm inanışlardaki tanrıların yaratılmasından ve zamının başlangıcından çok önce karanlık soğuk yoklukta tanrıların tanrısı, herşeyi yaratıp kendi haline bırakmadan önce B Planı olarak bir imha timi kurdu. Bu grubun adı...