Toplanan kız grubu, yaklaşık olarak 20 kişiydi, bir grup asker tarafından götürülüyorlardı. Gecenin kasvetli havası altında yüzlerce meşale ile aydınlatılmış, şehrin en çok parlayan Ateş Sarayının kapılarından içeri girdiler, eşsiz bitkilerin bulunduğu bahçedeki mermer yoldan geçerek sarayın asıl kapısına geldiler ve içeri girdiler. Yüksek tavanların olduğu bölümlerden geçerek sarayın doğu kısmına geldiler. Kapıdan çıkıp başka bir güzel bahçeye girdiler, ana bahçeye göre çok daha küçüktü ama güzeldi. Ve ileride başka bir bina vardı. Mini saray gibiydi, oraya girdiklerinde genişçe bir toplanma salonundaydılar. Kızların hepsi korkuyordu ve üzgünlerdi, kendi aralarında yas tutuyorlardı keder içinde.
"A-Ailemi bir daha göremeyecek miyim?" Siyah saçlı bir kız yas tutuyordu.
"Sadece görmek istemezsen." Hinata kimse yardım etmeyince gülümseyip omuzlarından tuttu. "Zaten birkaç gün tutulacağız, sonra birimiz seçilince bizi serbest bırakırlar." Sonra yerde bulduğu büyük bir açık sandığın içinden kumaşları alıp üzerilerine tutmaya başladı. "Bak, kırmızı elbise gözlerine çok uyumlu, ne kadar güzel oldun. Yeşil seni biraz daha açıyor." Gibi yorumlarla onlara elbiseler verip teselli ediyordu.
"Yani, biz seçilemeyecek kadar çirkiniz mi demek istiyorsun?" Kız karşılık verince Hinata afalladı.
"Sizi bilmiyorum tatlım, ama ben fazlasıyla çirkinim, yani kabul ediyorum." Çift topuzlu koyu kahverengi saçlı bir kız lafı geçiştirip Hinata'ya geldi. "Ben Tenten, ama galiba birkaç gün birlikte olacağız." Elini uzatıp tokalaştı, daha konuşmasına fırsat vermeden devam etti. "Birbirimize çok bağlanmayalım, yoksa ayrılırken çok kötü ağlarım." Sonra grubun içine karışıp Hinata'yı sersem biçimde bıraktı.
"Hepiniz hoş geldiniz."
Toplanan kızlar, karşılarına çıkan bir adamı dinliyorlardı, siyah saçlarını arka üstten minik bir topuz yapmış ve üç çizgisel deliği olan gri bir optik göz koruması giyiyordu, göz ve alın bölgesi tamamen kapalıydı, çenesi de dahil yüzüne kadar bütün vücudunu kaplayan siyah bir dar takım giyiyordu, üstüne ise tam vücut yeşil bir ceket giyiyordu, altında siyah pantolon ve siyah botlar. Ceketinin boyun kısmının iki yakasında da kırmızı böcek rozeti vardı. Oldukça kapalı giyiniyordu, yalnızca elleri ve yüzünün bir bölümü görünüyordu.
"Adım Shino Aburame, sizlerden ve haremden sorumlu olacak kişi." Adam konuşmaya başlarken Hinata, çok tanıdık bir yüzle bakışıyordu endişe içinde. Adamın arkasında, iki yanında muhafız vardı. Gövde koruması için kolsuz demir zırh giyiyorlardı, alçak olan demir omuz kaplaması vardı. Ellerinden dirseklerine kadar olan kısım, dış yüzü kapatan gümüş renkli bir deri bileklikle kapalıydı, demir zırhın rengine uyumlu. Altlarında ise dizlerine kadar olan siyah bir ayak koruması vardı, ve siyah sandalet. İçlerine de bacaklarının yarısına kadar olan bir siyah tunik. İkisi de kalkan ve mızrak taşıyordu.
Hinata sağdakini tanımıyordu, ama soldakinin kim oluğunu biliyordu. Kiba.
"Kısa bir süre için gözlemleneceksiniz." Shino denen adam konuşmayı sürdürüyordu. "Aklınızdaki soruya gelirsek," İfadesizce anlatmaya devam ediyordu. "Hadım değilim. Şimdi, yataklarınıza gidin ve dinlenin." Muhafızları ile birlikte kız grubunu diğer muhafız gurubundan alıp yataklarına götürdüler.
Hinata yatağındayken Kiba'yı düşünüyordu, demek o da burada olacaktı. Anladığı kadarıyla onu muhafız kısmına almışlardı, haremdeki bir cariyeden elbette daha iyiydi tabii ama muhafız olmak, gece gündüz ayakta kalmayı gerektirir. İşi sert olacaktı.
***
Sabah herkes hazırlanması için biraz serbest bırakılınca Hinata bahçeye çıktı. Tek başınaydı, etraftaki güzel çiçekleri koklayıp inceliyordu gülümseyen bir yüzle. Gece geldiklerinde inceleyecek fırsatı bulamamışlardı. Fark etmemişti bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralla Bir Gece [NaruHina]
FanficZalim bir kral, batıya doğru bir sefere hazırlanıyor. Ve bunun için her şeyi feda edebilecek kadar soğukkanlı. Hatta sefer masraflarını karşılamak için, ülkesinde etrafa dağılmış olan bir halkı, paralarını almak için katledecek kadar acımasız. Sürgü...