Yolculuk boyunca at arabasından dışarıyı izlemişlerdi, ve sohbet ettiler. Aradan günler geçtikten sonra hızlı bir yolculukla sonunda Hoshiokka bölgesinin en büyük şehri ve başkenti Tiros'a ulaştılar.
"Bak." Naruto dışarıyı işaret etti, at arabasındaydılar. Hinata anında baktı, kucağında Ryuto'yu uyutuyordu.
"Oh..." Güneşin egemen olduğu bir havada taş, tuğla ve diğer materyallerden oluşan binalar vardı, yerleşim seyrek başlıyordu, yolun ilerisindeki şehir duvarlarına kadar sıklaşıyordu. Etrafta çiftlikler vardı, bitki örtüsü canlı bir yeşildi. Ağaçlar, küçük seyrek ormanlıklar vardı. Şehir ise çok büyüktü, taş duvarları kalın ve yüksekti. Şehrin ortasında büyük bir tepe vardı, tepenin etrafına da duvar örülmüştü, daha küçük boyutta. İçinde ise mermerden büyük bir saray vardı, pek çok yeri maviydi. Tepenin hemen yanından şehri ikiye bölen geniş bir nehir akıyordu, kaynağı ufuktaki sisli dağlardı, oraya doğru engebeli artıyordu. Gittiği yer ise yolun yakınıydı, uzaklara akıyordu.
Şehir parlak ve yeni gibiydi. Savaşlardan hiçbir esaret kalmamıştı.
Hinata hayranlıkla izlerken konvoy büyük kapılara ulaştı, her yerde insanlar vardı, konvoyu merakla izliyorlardı. Muhafızlar büyük kapıları açınca birlik içeri girdi, ana taş yolun üstünde ilerliyorlardı. İnsanlar yolun iki yanına toplanıp yol boyunca kraliyet konvoyunu karşıladı, çiçek yaprakları fırlatıp onlara hoş geldin dilekleri sundular.
"Ha ha." Hinata insanlara bakarken Naruto'ya kısaca bakıp mutlulukla güldü, herkesin böylesine hoş bir karşılama yapmasını beklemiyordu. Attıkları rengarenk yaprakların bazıları arabanın içine gelmişti.
"..." Naruto ise gülerek insanları izleyen karısını izledi, o gülerken kendi de gülümsedi, bir kolunu oturduğu koltuğun başına yaymıştı, diğeri dizindeydi. İkisi de yolculuk boyunca giydikleri kıyafetleri giyiyordu, ara sıra yaptıkları dinlenme amaçlı konaklamalarda temizlemişlerdi. Eşi beyaz elbisesini ve taç üstüne yapılan duvağını giyiyordu, duvağı geriye doğru atıp yüzünü açmıştı. Kral ise savaş zırhını giyiyordu, mavi pelerinini de takmıştı, miğferi ise yanındaydı.
Onu mutlu görmek kendisini de mutlu ediyordu. Onunla beraber dışarıdaki insanlara baktı.
"Yol açın." Kakashi ise konvoyun başında atlı muhafızlarla beraber halka 'rica' ediyordu. Sıkılgan tavrı vardı. "Kral ve kraliçeye yol açın." İnsanların bazıları yola fırlıyordu ve bu durum ilerleyişi aksatıyordu.
"Vay..." Hinata şehri içeriden görünce, daha doğrusu kalabalıktan görebildiği kadar görünce hayran kaldı. Mermerden bir şehir gibiydi, kanal sistemi bile vardı. Her yerde çeşitli çeşme, heykel ve ağaç süslemeleri vardı, kanal kenarları tamamen mermerdendi, zemin bile.
Konoha'dan daha güzeldi. Yanlış anlaşılmasın, Konoha da gayet güzel bir yer. Ama böyle şeylere sahip değil. Olsun, orası da güzeldi, sonuçta bu hayata orada başladı.
Kraliyet birliği saraya gelince kral at arabasından indi, bir kolunun altında miğferini tutarken diğer elini uzatıp Hinata'nın elini tuttu, inmesine yardımcı oldu. Hinata ise bir eliyle onu tutup diğer eliyle de Ryuto'yu göğsünde tutuyordu, indiğinde de elini bırakıp oğlunu göğsünde tuttu. Kralla yan yana durarak yukarıdan aşağıya bakarak sarayı inceledi. Büyük ve görkemli, tıpkı Ateş Sarayı gibi. Her yerinde süsleme ve işlemeler mevcuttu, terasları vardı. Sarayın önündeki bahçenin ortasında büyük bir çeşme ve üstünde heykel vardı. Bahçe yeşildi hep, süs verilmiş bitki öbekleri ve renkli çiçek toplulukları ile doluydu.
"Çok güzel..." Hinata hayranlıkla mırıldandı.
"Burası," Naruto elini sırtının alt kısmına koyup yanında durarak onunla beraber sarayı inceledi. "Bir zamanlar ailenin kaldığı yer." Dediğinde Hinata bakışlarını yavaşça indirdi, solup gitmişti kara düşüncelerle. Elinde değildi bu hisleri engellemek. "Burası senin sarayın." Kralın biraz kısık olan sesini duyunca başını kaldırıp mavi gözleriyle karşılaştı. "Gel." Naruto hafifçe gülümseyerek kolunu sırtından çekmeden onunla beraber saraya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralla Bir Gece [NaruHina]
FanficZalim bir kral, batıya doğru bir sefere hazırlanıyor. Ve bunun için her şeyi feda edebilecek kadar soğukkanlı. Hatta sefer masraflarını karşılamak için, ülkesinde etrafa dağılmış olan bir halkı, paralarını almak için katledecek kadar acımasız. Sürgü...