Multi medya da Aslin Keskin var.
Ulaş ile beraber evden çıktığımızda o kendi arabasına binerken bende kendi arabama binmiştim. Bahçe kapısı açıldığı anda Ulaş hızla gözden kayboldu. Tabii yetişiceği yer önemli sonuçta(!) arabamı çalıştırdığımda önümde bir araba ve arkamda iki araba olmak üzere okula gitmeye başladım.
Fakültenin garajına arabamı park edip indim ve hızlı adımlarla içeri girdim. Saate baktığım esnada çoktan dersin başladığını gördüm hemen dersimin olduğu salonun kapısını tıklatıp içeri girdim ve bir şey demeden ortalarda bir yere oturdum ve profösörün anlattıklarını dinlemeye başladım.
Son dersime girmek için adımlarımı fakültenin diğer ucuna götürürken karşıdan da bir çocuk geliyordu. Benden büyük olduğu belli idi. Yanımdan geçerken bakış atıp tekrar yoluna devam etmişti. Çok takmamaya çalıştım. Parasıyla kendini öven zengin çocuğu olduğu çok belliydi.
Sınıfa girip boş bir yere oturuduğmda bazı bakışlar bana dönmüştü çok umursamadım çünkü aklım Efe'deydi.
O gün onu gördüm gerçekten, o beni izliyordu ayrıca Ulaş'ın yaptığı araştırmalarda yaşama ihtimali var gözüküyordu ama şuan öyle bir belirti hiç bir şekilde karşımıza çıkmadı.İçeriye profösör girince ona odaklanmaya çalıştım. O dersi anlatırken bende not tutmaya başladım. Kapı açılıp içeri küt kızıl saçlı bir kız girdi.
"Özür dilerim." dedi mırıldanarak. Profösör onu takmayarak derse devam edince bende ilgimi kızdan çektim. Ama gelip yanıma oturunca yine dikkatim dağılmıştı, dikkat dağınıklığı olan bir kız olduğum için ne olursa olsun dikkatim dağılıyordu ve bu benim sinirlenmeme sebep oluyordu.
Ulaş Keskin...
Bok gibi bir trafik de ilerlerken aklımda ilacım vardı. Onun mutlu olması benim için her şeyden daha önemli.
Şu Efe piçinden dolayı her şey karma karışık oldu, hepimizin sinirleri gerildi. Ben size anlatıyim.
Efe denilen gavat aslında yaşamıyor ama yaşıyor gibi gösteriliyor. Birisi Aslin'in kafasını karıştırmak için yapıyor bulması zor değil. Zor olan; Aslin'in bu süreci atlatması.Hastanenin park yerinde durup arabayı park ettim. Adımlarımı giriş kapısına yönlendirip danışman masasına gittim.
"Dünya Arslan hangi odada?"
Kız bilgisayara bakıp klavyeden bir kaç tuşa basdı, daha sonra hafif bir tebessüm ile konuştu.
"2. Katta 2336 numarlı odada."
Başımı onaylar anlamda sallayıp merdivenlerden yukarı çıktım. Odanın önüne geldiğim zamansa hiç beklemeden içeri girdim. Dünya annem ile babam'la konuşuyordu beni görünce susup dudaklarını büzdü ve kollarını iki yana açarak sarılmamı bekledi. Gülümseyip sarıldığım zaman gülüşü kulağıma doldu, ne kadar kardeşim olsada malesef ki alışamıyorum. Gülümsemekte içimden pek gelmiyor özelliklede evden çıkarken Aslin'le kavga ettiğim için daha doğrusu ona bağırdığım için kendimi kötü hüssediyorum.
"Oğlum nasılsın?" Anneme bakıp saçlarımı karıştırdım.
"İyiyim anne, sen nasılsın?" Annem gülümseyip gözlerini kapatıp açtı. Kapı açılıp içeri doktor girdi. Dünya'nın gözleri tedirgin bir şekilde açılınca kaşlarımı çattım.
"Merhaba Dünya hanım, Ulaş bey." Diyip kafasını saygı bakımından öne indirdi, adam 30'larının sonunda olduğunu belli ediyordu. "Dünya hanım izin verirseniz eğer ağrı kesici iğne yapmam gerekiyor efendim."
Dünya kafasını hızla iki yana sallayıp konuşmaya başladı."Hayır hayır olamaz iğne vurmayın." doktor sıkıntılı bir nefes alırken aklımdaki olayı gözümün önüne getirmemeye çalışıyordum."Üzgünüm Dünya hanım bu iğneyi olmalısınız aksi takdirde iyileşmeniz çok daha uzun sürücektir." Dünya kafasını kaldırıp bana bakınca içimden bir küfür savurdum.
"Abi nolursun sen bir şey de olmak istemiyorum iğne." kulağımda çınlayan seslerle gözlerimi kapatıp açtım. Gidip Dünya'nın başını göğüsüme bastırdım, sonrası ise boğazımdaki yumruyla konuşmam oldu. "Güzelim yok bir şey bak ben burdayım, korkma." Kafasını göğüsüme bastırıp göleğimi sıkkınca, nefesim boğazımda kaldı.
Aslin, ortalığı dağıtmış bir şekilde yerde otururken hızla hemşireleri ondan uzak tuttum, minik bedenini kendime çektiğimde ise ismimi sayıklayıp ağlıyordu. O savunmasız bedeni kollarımda sarsılırken acı içinde kıvranıyordum. Canım acıyordu çünkü; canım ağlıyordu.
Kafamı sallayıp görüntüleri uzaklaştırmaya çalıştım. Dünya'dan ayrıldığımda da iğne olmuştu. Babam bana bakıp kaşlarını çatınca hafif bir tebessümde bulunup dudaklarımı araladım."İzniniz olursa benim şirkete geçmem gerek..." Dünya lafımı kesip üzüntüyle konuşmaya başladı. "Biraz daha kal abi lütfen." Dünya'ya bakıp kararsız bakışlar attığımda annem konuşmaya başladı. "Kızım demek ki abinin önemli bir işi var. Bu gün zaten eve dönüceğiz o zaman gelir."
Dünya hevesle bana baktığında gözlerimi kapatıp açtım."Tabii gelirim." dediğimde annem tekrar konuştu. "Aslin'i de getir oğlum." Bir şey demeden başımı onaylar anlamda sallayıp Dünya'nın başından öptüm ardından odadan çıktım. Merdivenlerden aşağı inerken Aslin'in kabul edip etmeyeceği vardı. Arabama binip holdinge doğru sümeye başladığım.
Anne lafını çok uzun bir süre dile getirmiyordum. Anne baba lafı her hecesiyle benden uzaklaşmış bir araya gelmiyordu.Çok zorlandığım bir durum yaşıyorum, hiç bir zaman kendi ailem gibi göremiceğim açık bir şekilde ortada. Fakat ilk defa benim için hiç bir ifade etmeyen kadını önemsiyorum ve üzülmesini istemiyorum. O kadın benim annem dimi? Beni doğuran ve ardından başka bir ailenin kucağına veren kadın benim annem. Her şey benim için olsada pek inandırıcı gelmiyor bunun altında başka bir olay var. Ama yinede onlar benim ailem. Biyolojik olarak öyle. Benim annem ve babam olarak bildiğim insanlar bana bakan insanlar, annelik sadece doğurmakla kalmıyor yada babalık sadece spermden oluşmuyor. Ben kendi kanımdan olmayan insanlara yıllarca anne, baba dedim kardeşlerimi canımdan çok sevip onları korudum, ve bana dibine kadar bir annenin ve bir babanın verebileceğini verdiler bende çok mutluyum onlar gibi bir aileye sahip olduğum için. Şimdi beni doğuran kadına anne diyorum peki kardeşlerim nasıl hiseddiyor evet ben o kelimeyi birdaha kullanabiliyorum ve telefonumda annem yazan bir numara var, ama onlar diyemiyor. Aptal gibi Asiln'i, kardeşlerimi oraya sokarken beynim kimin tarafından sikilmişti yada bunun için Aslin'e vurduğumda? Onların yanında anne ve baba derken acaba ne hissetmişlerdi?
Aklımda ki soruları daha doğrusu ibneliklerimi kenera bırakıp arabadan indim ve o görkemli kapıdan içeri girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
FantasyBağımlı'nın Tadı İlacın da Saklı... Sevgi:O öyle birşeydir ki, seni yiyip bitirdiğini fark etmessin. Sevgi tek bir kişiye hissedilebilir, çünki sadece birini sevebilirsin. Sevgi "aşk" gibi değildir! Onun en ince ayrıntısına kadar kabul etmek demekti...