Medyaya prenses Arina'yı bırakıyorum :)
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Mike uyandığında ilk farkettiği şey kaliteli duvarlardı. Daha sonraki şey ise sırtındaki acının kayboluşuydu.
Mike kafasını kenara çevirince
"Aman tanrım sanırım öldüm ve cennete gittim, böyle bir güzellik olamaz"
Karşısında zırhlı ve silahlı ama bi o kadar çekici, gri saçlı,kehribar rengi gözleri ve kıpkırmızı dudaklarıyla resmen karşısında savaşçı bir melek vardı.
Mike yüzüne yediği tokatla dünyası yine karardı.
Uyandığında başında Leo vardı
"Dostum tam olarak ne oldu ve ne kadar zamandır baygınım?"
Leo hafifçe gülümsedi ve
"Dostum haydutları bize çektin bizde onları öldürdük ama 8 kişiyi göremedik. Onlarda seni vurdular ve bayıldın. Yani tam olarak 3 aydır baygınsın!!"
Mike resmen şaşkınlıktan ölecekti. 3 aydır baygındı ve en önemlisi seçimleri kaçırmıştı!!
"Peki nerdeyiz biz?"
Mike zaten yapacak bişeyinin olmadığını anlamış ve kendini üzmesinin gereksiz olduğunu düşünmüştü.
"Başkent Pora şehrindeyiz kardeşim"
Mike buna şaşırmamıştı. Zaten krallıkta ki en iyi doktorlar Pora şehrindeydi, o da dolaylı olarak bu yüzden başkente getirilmişti ama anlamadığı birşey vardı;
Neden onu kurtarmışlardı? Ve az önce ona tokat atan kadın kimdi?
Mike onu düşününce kalbinde tüm vücuduna bir sıcaklık yayıldı ve kalbi ölümüne koşan at gibi çarpmaya başladı. Karnında ise hiç bilmediği garip bir his vardı.
"Dostum Kral Jeff senle görüşmek istiyor. Iyileştiğinde getir bana dedi ki sen baya sağlamsın"
Ikili buna biraz güldükten sonra Mike yataktan kalktı ve üstüne deri zırhını giyip beline kılıcını astı. Ardından Leo'yu takip ederek odadan çıktı.
Leo birkaç korudor döndükten sonra büyük bir kapının önünde durdular. Kapıda bekleyen 2 muhafızdan biri kapıyı açıp içeri girdi, diğeri ise Mike'ın yanına gelerek
"Içeri silahla girilmesi yasak. Lütfen silahınızı bana teslim edin"
Mike kılıcını muhafıza teslim ettikten sonra Leo'ya döndü ve onun gelmeyeceğini anlayıp gülümsedi ve kapıdan diğer muhafızın çıkmasını izledi
"Kral Jeff sizi bekliyor"
Mike başını salladı ve muhafızların açtığı kapıdan içeri girdi.
Taht odasına girdiğinde resmen çenesi yerinden düşecekti ama hemen kendini toplayıp ilerledi.
Taht odasının girişinden 10 metre sonra yol 4 de ayrılıyordu. Sağ, sol, ileri, geri.
Ilerde yaklaşık olarak 20 mt ilerde ise merdivenler başlıyor ve merdivenlerin tepesinde ise altınlarla süslenmiş ve kırmızı kaliteli kumaşlarla kaplanmış taht bulunuyordu. Arkası ise boydan boya camdı ve tüm şehir resmen ayaklarının altındaydı.
Mike ilerleyince yolun tam 4'e ayrıldığı yerin tam tepesinde cam kubbe olduğunu gördü.
Yerler siyah ve beyaz mermerle kapatılmış ve müthiş bir zevkle taht odası döşenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Yolu: BAŞLANGIÇ
Historical FictionHey yabancı hemen gitme gel biraz bekle. Şimdi sana soruyorum; koyde doğmuş bir cocuk ne kadar yükselebilir sence? Ya da şöyle soriyim; devletine ne verebilirsin yabancı ? Iste ben devletime hayatımı adadim ve en yükseğe çıkması için çabaladım hem d...