Küçük ordu uzun bir yolculuktan sonra Urun şehrini rahatça görebileceği bir tepede Mike'ın isteğiyle küçük bir mola vermişti.
Mike arabadan indi ve Urun şehrini en iyi gören yere geçip canlılıkla dolup taşan şehri izlemeye başladı.
Aradan o kadar zaman geçmesine rağmen şehirde gözle görülebilecek hiçbir değişiklik yoktu, hatta yollar bile aynıydı ve uzun zaman geçtiği için çoktan yer yer göçmeye başlamıştı.
Şehrin nüfusu yaklaşık 250 bin olarak gözüküyordu, şehrin sınırları bununla beraber büyük oranda genişletilmişti zaten şehirde göze birtek bu batıyordu.
Şehir sürekli genişletildiği için 4 bölüme ayrılmış ve her bölüm kendi içinde surlarla korunuyordu, Mike'ın zaten en başta ki amacı buydu. Şehir bu şekilde bile kuşatma saldırılarına oldukça fazla dayanabilirdi sebebi ise şehirdeki 3 surdu.
Her suru geçen askerler ki bu da oldukça zordu, en son sura yani sarayın surlarına geliyorlardı ki saray zaten başlı başına bir kaleydi.
Mike şehri incelerken yapılması gerekenleri elindeki kağıda not alıyordu, böylece asla unutmayacaktı.
"Sen yokken şehirde fazla değişiklik yoktu"
Leo dostunun arkasından yaklaşıp bir elini omzuna attı
"Hala bana kızgınmısın dostum?"
Mike gülümsedi ve dostuna sarıldı
"Sen benim kardeşim gibisin sana nasıl kızabilirm ki?"
Ikili kahkahalar atarken oldukça mutlu görünüyorlardı.
Bu mutlulukları ise askerlerin toplanmasıyla son buldu.
Askerler yola çıkmaya hazır bir şekildeydi, ellerine de Mike'ın flamalarından almışlar ve gelenin kim olduğunu herkese göstermek istemişlerdi.
Grup şehirin surlarına yaklaşırken oldukça yüksek sesli bir borizan çaldı, halk ise bunun merak ederek sokaklara dökülmüşlerdi bile.
Herkes Dük'ün flamasını kullanan ve at arabasını koruyan askerleri görünce sonunda geldi diye düşünüp ona sevgi gösterileri yapmaya başlamışlardı
Mike ise bu manzarayı gururla izlerken bir yandan da kafasını tavana vurmamaya çalışıyordu. Yollar bayağı bir bozuktu bu yüzden at arabası sarsılarak ilerliyordu bu da Mike'ın canını sıkıyordu.
Sonunda saraya varan grup aşağıya indiler ve Mike ilk emirini Leo ya verdi
"Askere girmek isteyenleri al, asker sayımız ne kadar artarsa o kadar iyi.
Birde asker ailelerine verilen maaşlar düzenlensin ve 2 katına çıksın, böylece daha fazla asker alabiliriz.
Mario süvarilerin başında sen okçuların mızraklıların başında Thomas var ama piyadelerin başında kimse yok.
Bu yüzden en iyi stratejist ve askeri bana gönderin!"
Emirleri alan Leo hızla oradan uzaklaştı. Mike ise kendilerini karşılamaya gelen gruba baktı.
Yaklaşık 1 buçuk yıl önce de geldiğinde aynı kişiler vardı şimdi de aynı kişiler vardı
"Lilith bu zamana kadar şehri yönettiğin için teşekkür ederim.
Sen benle taht odasına geliyorsun!"
Mike bunu söyleyince Arina'nın elini tuttu ve beraber taht odasına gittiler.
Odaya girildiğinde Mike süslemeler olan 2 tane taht gördü ve içinden Lilith'i tebrik etti. Sonuçta onlar gelmeden tahtlar hazırlanmış ve şehirle sarayın bakımı yapılmış, tahtlar yenilenerek daha güzel olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Yolu: BAŞLANGIÇ
Historical FictionHey yabancı hemen gitme gel biraz bekle. Şimdi sana soruyorum; koyde doğmuş bir cocuk ne kadar yükselebilir sence? Ya da şöyle soriyim; devletine ne verebilirsin yabancı ? Iste ben devletime hayatımı adadim ve en yükseğe çıkması için çabaladım hem d...