Urus şehri eski güzelliğine kavuşmuştu. Şehir halkı artık parasızlığı dert etmiyor, tek dert ettikleri şey kuşların neden yüksek sesle şakıdığıydı.
Krallığın nerdeyse %28'i okuma yazma biliyordu, Mike'ta bu yüzden şehire okul açmış ve çok sayıda kütüphane açarak halkı aydınlatmıştı. Halkın hepsi okuma yazmayı kısa sürede öğrenerek kitap okumaya başlamıştı. Bu da halkı oldukça bilgili yapmıştı, hatta halktan birisi başkente gitse soylu bile sanılırdı.
Mike sadece okul ve kütüphane açmakla kalmamış yeni madenler açarak hem iş gücü hem de para kazanmıştı. Şehrin dışına ise çiftlikler kurarak şehrin tüm yiyeceğini kimseye muhtaç olmadan kendilerinin üretmesini sağlamıştı.
Mike'ın aldığı vergi azaltıldığı için esnaflar işini mutlulukla yapıyor hatta başka krallıklardan gelen tüccarlar burdan dükkan alıp satış yapıyorlardı.
Suç oranı ise tamamen bitmişti çünkü insanlar para için suç işliyorlardı ama Mike hem vergileri azaltarak hem de kolayca iş bulunabilmesini sağlayarak suç oranını indirmişti.
Mike sadece şehire değil kendine bağlı köylerede oldukça sıcak davranarak onlara toprak vermiş ve ürettiği malların %50 sini alacağını söylemişti. Köyler ise hep şehire nerdeyse tüm mallarını verdikleri için bu teklifi geri çevirmemişlerdi. Şu an şehire tonlarca ağırlıkta erzak geliyor ve çoğu halka satılırken kalanlar en çok para veren krallığa gidiyordu.
Urun şehri nüfusu 100 bine yakınken şimdi nerdeyse iki katına çıkmıştı. Mike'ta buna bir çözüm bularak Kraldan izin almış ve şehrin sınırlarını büyültmüştü.
Mike'ın en büyük kaynağı babasıydı, babası dünyada tanınır olmuş ve hatta bazıları onun hakkında efsaneler bile yazmıştı. Efsanelerden birisi şöyleydi;
"Usta Leonard'ın yaptığı zırhlara hiçbir silah zarar veremezmiş, hatta üstüne dağ devrilse bile hayatta kalabilirmişsin"
Bu ve bunun gibi efsaneler kulaktan kulağa yayılıyordu.
Mike nüfusun artmasıyla beraber asker sayısını yine kraldan izin alarak 10 bine çıkarmıştı. Askerler ise Leo, Robert ve Mario tarafından eşit bir şekilde alınmıştı. Mike ordusunu 4 bölüme bölmüş ve süvari, piyade, okçunun yanına birden mızraklı birlikler koymuştu. Bu ordunun ise başına Thomas isminde iri ve mızrak konusu aynı zamanda oldukça iyi stratejist birini koymuştu. 4 orduda hergün oldukça sıkı bir eğitimden geçiyordu, hepside oldukça gelişmişti ama savaş tecrübeleri yoktu. Mike bu konuda sıkılmıyordu sonuçta 2 krallık ve 1 imparatorlukla antlaşmaları vardı ama dünya alev kazanıydı ve Pora krallığı hızlı gelişiyordu. O yüzden Mike savaşın yakında çıkacağına emindi.
Mike bu zamanda hem uyku düzenini eski haline getirmiş hem de şiirlerini bir kitapta toplayarak çoğalttırmış ve krallıklara satmıştı. Kitap yapmasına rağmen şiir huyundan vazgeçmemişti, her akşam yine şiir yazıyordu. Bu hayattaki en büyük zevklerinden biri haline gelmişti.
Mike sadece şiir yazmıyor ve antremanda yapıyordu, hergün karşısında ki bir kişiye karşı savaşıyordu, bu ilk başlarda ona zor geliyordu ama şimdi rakibini kolaylıkla yeniyordu o yüzden Rick'le antreman yapmaya başlamıştı.
Sakalları daha yeni düzeltilmiş olduğu belliydi. Saçları ve gözleri kegribar rengindeydi. Çehresi oldukça otoriter ve aynı zamanda sertti. Sanki bir imparator gibiydi, birde tahta oturduğu düşünülünce insanlarda diz çökme isteği uyandırıyordu. Bu genç oldukça yakışıklıydı, çoğu kızın kalbini çalabilirdi heleki şu anki duruşunu bir kız görse nefesi kesilebilirdi.
Mike geçen zamanla oldukça yakışıklı olmuştu, sanki aradan 1 yıl değilde onlarca yıl geçmiş gibi değişmişti. Bakışları bilgece aynı zamandada sertti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Yolu: BAŞLANGIÇ
Historical FictionHey yabancı hemen gitme gel biraz bekle. Şimdi sana soruyorum; koyde doğmuş bir cocuk ne kadar yükselebilir sence? Ya da şöyle soriyim; devletine ne verebilirsin yabancı ? Iste ben devletime hayatımı adadim ve en yükseğe çıkması için çabaladım hem d...