Mike tahtında otururken içeri kendi muhafız alayı lideri Rick içeri girdi
"Efendim başkentten bir elçi geldi"
Mike hemen tahtta doğruldu ve içeri alması için işaret verdi.
Kısa bir süre sonra içeri ölümsüzlee birliğinden bir asker girdi ve hemen saygıyla eğilerek konuştu
"Kral Jeff sizden Kuvam şeheini almanızı istiyor.
Bilginiz olduğunu varsayarak bir de Euti krallığıyla artık savaşta olduğumuzu bilmenizi isterim!"
Mike hemen emir eri Troyu çağırdı ve
"Habercilere mümkün olduğunca iyi hizmet verin!"
Troy başını sallayarak habercilerle birlikte odadan çıktı.
Mike ise Rick'i çağırdı, Rick ise kapının önünde olduğu için hemen gelmişti
"Bana Leo, Andrey, Mario ve Thomas'ı bana çağırın.
Birde Merlin'i getirin!"
Rick hemen odadan çıkarken Mike ayağa kalkarak yavaş ve emin adımlarla masada duran dünya haritasının önünde durdu ve Kuvam şehrine parmağını koyarak fısıldadı
"Bakalım bana ne kadar dayanabileceksiniz!"
O sırada içeri 5 kişi girdi.
"Gelin beyler oturun!"
Herkes masaya oturduğunda Mike en başa oturup Merlin'e döndü
"Sence ne kadar sürede Kuvam şehrine varırız?"
Merlin elini çenesine atarak bir süre düşündü
"1 ayda varabiliriz"
Mike ondan sonra diğer herkese tek tek bakarak konuştu
"Şehirde 3 bin asker bırakacağız!
Biz ise 25 bin kişi fethetmeye gideceğiz!
Askerlerin hepsinin elinde benim flamam olsun istiyorum, birde yarına hepsi şehirin dışında hazır bir şekilde beklesin.
Kuşatma silahı olarak sadece 10 tane mancınık götüreceğiz!"
Bütün komutanlar başını sallayınca Mikeeliyle kapıyı gösterdi. Herkes dışarı çıktığında ise hemen Arina'nın yanına gitti.
Arina odalarında yatakta uzanmış bir şekilde kitap okuyordu, Mike onun yanına yatarak sıkıca sarıldı ve kokusunu içine çekti
"Sefer vakti geldi sanırım?"
Mike gülümsedi
"Evet bitanem"
Arina'da ondan sonra birşey demeden Mike'a sarıldı ve uzun süre birbirlerini göremeyecekleri için bugünü sonuna kadar kullandılar.
Urun şehrinin önünde 25 bin asker nizami bir şekilde sıralanmış ve Düklerini bekliyorlardı.
Hepsi bu seferin hayaliyle yanıp tutuşmuştu ve sonunda bekledikleri gün gelmişti.
Mike ordunun en önüne geçerken gayet memnundu, askerler gayet disiplinli bir şekilde eğitilmişti. Sıralanmaları ve hiç hareket etmeden beklemeleri bunu gösteriyordu.
Mike üstüne kalın olan, gri ve heryerini kapatan, arkasında kırmızı pelerin atın arkasından giderek yerlere sürtecek kadar uzun bir zırh giymişti.
Miğferi ise Y şeklinde ve sadece göz ve ağzını açık bırakacak şekilde tasarlanmıştı, tam kafasının üstünde ise bir tüy vardı.
Mike her askerde gördüğü flamalara gururla baktı ve son kontrolleri yaptıktan sonra ilerlemeye başladılar.
Ordu ilerlerken bile sırayı bozmuyordu, özellikle kimse yakınmadan en önde ilerleyen mancınıklara daha da yardım ediyorlardı.
Ordu hiç durmadan akşama kadar ilerledi, Mike en sonunda kamp kurulacak güzel bir yer görünce orduya kamp yapması için emir verdi.
Ordu inanılmaz bir şekilde yarım saate hazır olmuştu. Mike ise karargaha girmiş ve komutanlarla birlikte Merlin'in söyleyeceklerini bekliyordu
"Efendim, yarın öğlen vakti sınıra varmış oluruz."
Mike hemen oturduğu yerden kalktı
"O zaman 5 bin kişilik bir öncü birlik kurulsun, en hızlı atları onlara verin.
Bir sıkıntı olduğunda hemen bir haberciyle bana haber versinler!"
Merlin başını salladı ve odadan çıktı.
O akşam bütün ordu içkilerini yudumlayarak keyif çatmışlardı.
Sabah ise herkes kısa sürede toparlanarak yola koyulmuştu.
Öncü birlikler ise gecede yola koyulduğu için aralarında 1 günlük mesafe vardı.
Ordu geceleri dinlenerek, gündüzleri ise hiç durmadan yol alarak 1 ay geçirmişti ama hala Kuvam şehirine varamamışlardı.
"Neden hala Kuvam'a varamadık?"
Merlin başını eğerek saygıyla konuştu
"Efendim mancınıklar sandığımızdan daha ağır.
Öncü birlik şu anda Kuvam şehirini kuşatmış ve kuşatma için kule ve erzak ayarlıyorlar. Hem de sizi bekliyorlar.
Tahminen yarın öğlen oradayız"
Mike başını salladı ve hepsini odadan göndererek belkide son kez güzel bir uyku çekti.
***********************
Öğle vakti Kuvam şehiri halkı gülerek şehiri kuşatan 5 bin kişilik orduya bakıyordu.
Sebebi ise onların şehrini koruyan asker sayısı 15 bindi birde zaten kuşatmalarda savunan her zaman daha avantajlı olurdu.
Herkes kahkahalar atarken birden yüksek sesli bir borozan çaldı. Halk ne olduğunu anlamamış gibi ileriye baktığında şok oldu
20 bin kişilik ordu şu an buraya geliyordu! Daha da önemlisi hepsi aynı flamayı taşıyordu!
Bu manzarayı izleyen şehirin yöneticisi dük Paul artık ciddi olması gerektiğini anlamıştı.
Mike ise şehrin önüne gelen ordusuna bağırarak konuştu
"Sakın okçuların menziline girmeyin!!"
Mike daha sonra şehiri incelemeye başladı.
Şehir nüfusu 100 bin kişiydi belkide daha fazla. Evler oldukça yeni gözüküyordu bu da şehirin zengin olduğunu kanıtlardı ama bu Mike'ın umurunda değildi umurunda olan şehir zengin olduğu için erzağının bol olmasıydı.
Şehrin zayıf noktası pek fazla yoktu, hatta nerdeyse yoktu. Şu an gözüken tek zayıf noktası surların inceliği ve yıpranmışlığıydı.
Bu da şehirin uzun zamandır savaşa girmediğini kanıtlıyordu. Yani ordularının çoğu daha tecrübesiz acemiydi.
Mike hemen kurilan karargaha gitti ve kuşatma için malzeme yapan ustanın ne söyleyeceğini bekledi
"Efendim 3 tane kule hazırlanıyor, yarına zaten hazır olur. Kapasiteleri ise 5 er bin kişilik.
Birde mancınıklar hazırlatıyoruz, sizde zaten 10 mancınık var, bizde 5 tane hazırlıyoruz.
Hepsi yarın sabaha hazır olur"
Mike ustayı gönderdi ve soğuktan tutreyen bedenini görmezden gelerek dışarı çıktı.
Dışarda kar tüm hızıyla yağmaya başlamıştı, hatta çoğu yer beyzlamaya başlamıştı bile.
Mike iyiki askerlere yakacak birşeyler getirmişim diye düşündü.
Kuvam şehirine baktığında ise yüzüne gülümseme yayılırken fısıldadı
"Benim şanımı yücelteceğiniz için teşekkürler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Yolu: BAŞLANGIÇ
Historical FictionHey yabancı hemen gitme gel biraz bekle. Şimdi sana soruyorum; koyde doğmuş bir cocuk ne kadar yükselebilir sence? Ya da şöyle soriyim; devletine ne verebilirsin yabancı ? Iste ben devletime hayatımı adadim ve en yükseğe çıkması için çabaladım hem d...