"GRACE!"
Sabahın köründe uyanmama sebep olan şeyin odama süzülen güneş ışığı olmasını dilerdim. Ama böyle şeyler ancak filmlerde olurdu ve eğer benimki gibi bir anneye sahipseniz, güneş doğmadan önce uyanmanız bile mümkün olabiliyor.
Annemin bağırışlarının gittikçe yaklaşmasıyla odama gelmek üzere olduğunu anlayıp ayaklarıma kalkmaları için komut verdim. Banyoya gidip yüzüme bir kaç kez soğuk su çarptım. Annem odama baskın yapmadan önce kapımı kilitleyip geceden hazırladığım kıyafetlerimi askıdan aldım. Beyaz elbisemin altına giydiğim kırmızı converselerim ve yine kırmızı bez sırt çantamla aşağı indim. Saçlarımı gevşekçe örüp kahvaltıya oturdum.
"Kırmızı renk, beyaz için fazla iddialı Grace."
"Günaydın anne!" Annemin daha günün ilk saniyelerinden can sıkıcı sözlerine kulak asmamak için mutfaktaki küçük televizyonu açıp sandalyeme oturdum. Tabağımı masadakilerle doldururken bir yandan da ne kadar kısa sürede evden çıkabileceğini hesaplıyordum.
"Yavaş ye, boğulacaksın." Yiyeceklerle dolu ağzımla anneme gülümseyip masadan kalktım. Aceleyle dişlerimi fırçalayıp annemin yanağına öpücük kondurdum. "Akşam görüşürüz!"
"Dikkatli ol."
Anneme onayladığımı belirten bir gülümseme yollayıp kapıya kadar beni geçirmesine izin verdim. Bugün lise hayatımın son senesinin başlangıcıydı. Okulun son senesine girmiştik. Sıradan hayatım yeniden başlıyordu.
Karşı yola geçerken kulaklığımı çantamdan çıkarıp çözmeye başladım. Lanet şey saniyeler içinde birbirine giriyordu. Yolu kontrol edip yürümeye başladım. Acı bir frenle annemin çığlığını duymam saniyelerimi bile almamıştı.
"GRACE!"
Önce hızlıca sol taraftan gelen arabayı ve daha sonra sol tarafımdan tüm vücuduma yayılan acıyı hissettim. Ayaklarım yerden kesilip tüm vucüdum ipi kopmuş kukla gibi yere yığıldığında son fark ettiğim şey başımdan elbiseme süzülen ve gittikçe büyüyen sıcak, yoğun kırmızı sıvı oldu. Düşündüğüm son şey ise annemin kırmızının beyaz için fazla iddialı bir renk olduğunu söylemesiydi. Sonrası ise tamamıyla karanlık.
Ben Grace Evans. Bu da benim sıradan hayatımın son günüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Bağımlı
Teen Fiction"Sanırım en zoru; geçmişinin karanlığı geleceğine adım adım yaklaşan biriyle ileriye bakmaya çalışmak olmalıydı. Onunla olmak, gün batımını izlemek gibiydi. Tek fark, bir daha doğmayacağını ve ebedi karanlığın bizi yakalayacağını biliyordum."