Bölüm 28

434 14 8
                                    

"Uyku borcunu burada ödeyebileceğimi hiç sanmıyorum." 

Kalbim aşırı hızlı atıyordu. Eğer gerçekten de çizgifilmlerdeki gibi kalp hızla attığında dışarı çıkıyor olsaydı, muhtemelen şuan Dane'in üzerine fırlardı. Arkamdan kapadığım balkon kapısını bir kez daha kontrol edip odada uyuyan Emilia ve Kate'e göz attım. Lydia az önce inmişti. Keegan'la konuşmasının henüz biteceğini sanmıyordum. Yine de şuan içinde bulunduğum durum, vücudumun adrenalin salgılaması için fazla idealdi. Eliyle yüzüme düşen saçı geri atınca, saçlarımın devamlı yüzümü kapaması için dua ettim. Parmak ucundan ufacık bir dokunmayla vücuduma yayılan elektrik beni canlandırıyordu. Yüzündeki çarpık gülümsemeyle bana bakıyordu. 

"Bence çok uygun bir ortam." 

"Dane, buradan çıkman lazım."

"Ben de onu diyorum ya." Gülüşü tamamen yüzüne yayılmıştı. 

"Emilia seni burada görürse kafayı yiyebilir. Tanrım, Dane. Jon bile buraya gelmiyor."

"Sadece seni görmeye gelmiştim." diye itiraz etti. "Kızların sürprizlerden hoşlandığını sanıyordum."

"Bunlar biraz sapıkça sürprizler. Bence polisi aramalıyım."

Ağzından küçük bir kahkaha çıkınca elimle ağzını kapattım. "Şşt! Sessiz ol!" Fısıldamak ne kadar imkan sağlarsa o kadar otoriter olmaya çalıştım. Kızlar uyanacak diye diken üstündeydim. Ağzına kapadığım avcumu dişleyince gözlerim büyüdü. Resmen oyun oynuyordu. 

"Buradan gitmen gerek. Hemen." 

"Tamam." dedi ve omuz silkip tekrar balkon demirine tutundu. Tanrım, bunu yapmayı düşünüyor olamazdı değil mi? Kolundan tutup durdurdum.

"Gel. Sessizce aşağıdan ineceğiz. Ses çıkartırsan seni öldürürüm." Güldü ve elimi tutup peşimden, bastığım yerlere basmaya dikkat ederek beni takip etmeye başladı. Mayın tarlasındaymışız gibi attığım her adımı kontrol ediyordum. Koridora çıkınca odanın kapısını kapadım. Lydia bahçede ya da mutfakta olmalıydı. Evde bizden başka kimse yoktu. Merdivenlerden inerken biraz daha rahatlamıştım. Dane çok da bozulmuşa benzemiyordu ama benim için buraya gelmişti ve açıkçası onu göndermek içimden gelmiyordu. Yine de geceyi burada geçirme fikri.. imkansızdı. 

"Sanırım supermanliğinle bir bardak çayı hak ettin."

"Çay mı? Ben bu işler kahve ile yürüyor sanıyordum."

"Bu saatte kafein alıp uykumu kaçırmaya hiç niyetim yok."

"Benim için sorun değil. Sana yastık olup, uykunun gelmesini sağlayabilirim."

Kesin bir dille "Hayır." dedim. Yine de gülerken pek de ciddi olduğum söylenemezdi. Mutfağın ışığını yakmak için önden giderken, Dane de arkamdan geliyordu. Tam ışığı açtığım sırada Dane'in sesini duydum. 

"Hasiktir!" 

Ve onunla aynı anda çıkan tiz sesi.

"Tanrım!"

Arkamı dönmemle Lydia ve Dane'i karşı karşıya görmem bir oldu. İkisi de aşırı korkmuş görünüyordu. Dane duvara yaslanmış, muhtemelen korkudan hızlı attığını düşündüğüm kalbini tutuyordu. Lydia ise.. Yere oturmuş bir Dane'e bir bana bakıyordu. Bir süre daha üç kişi bakışıp durduk. Daha sonra yerde duran Lydia'ya elimi uzattım ve tam o anda ikisi de gülmeye başladı. İkisini de mutfağa sokup kapıyı kapattım. Dane yumruğunu ısırıyordu. Lydia ise karnını tutup gülmeyi kesmeye çalışıyordu. 

"Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Susun!" İkisi de sustu. 

Lydia yüzünde hala duran gülüşüyle bana baktı. "Esas size sormak lazım. Keegan'la konuşmam kesilmesin diye telefonun şarj aletini almaya geliyordum. Tam o sırada Dane'le çarpıştım. Dua et ki hırsız zannedip bağırmadım. Işık biraz olsun koridoru aydınlatmayıp da karanlıkta ona çarpsaydım, şuan burada bütün sokak olurdu."

Geçmişe BağımlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin