Bu bölüm epey gecikti ama haklı sebeplerim olduğuna inanın! Çok yoğun bir hafta geçirdim. Umarım telafi edebilmişimdir. İyi okumalar, yorum ve oylarınızı bekliyorum ^^
"Ne?"
Aklım bu yeni bilgiyle tamamen işlevini yitirmişken içimin çekildiğini hissettim. İçimdeki bir hortum her şeyi içine katarak ilerlediğini ve soyut bir şekilde her bir parçamı yıktığını düşünüyordum. Parçalar birleştiremeyeceğim kadar dağılmışken, cevap alamadığım sorumu yineledim.
"Neden bahsediyorsunuz siz?" Ne ara ayağa kalktığımı bilmiyordum. Annem ayakta, yanımda duruyordu. Elini omzuma koyduğunda omzumu silkeledim. Babam tam ağzını açacaktı ki elimle onu susturup bakışlarımı salonda duran tanımadığım 3 yüze çevirdim. Annemin arkadaşını çıkarırsak 2. Onu da pek tanıdığım söylenemezdi. Nasılsa karşımdaki bana bilmem gereken bir şeyi söylemediği sürece, bana oldukça yabancıydı.
"Grace." Takım elbiseli adam tam da kendisinden beklenen otoriter bir sesle adımı söylediğinde, üçünün üzerinde olan bakışlarımı ona yoğunlaştırdım. "Bunun kasıtlı olduğunu düşünüyoruz." Şaşkın ve öfkeli bir kahkaha atıp elimle saçlarımı geriye attım.
"Siz şaka mı yapıyorsunuz?"
"Grace. Lütfen hayatım, ciddi olur musun?" Annemden beklenen bu cümleyi annemin arkadaşı söyleyince sanki kesinlikle anlamadığım bir dil konuşuluyormuş gibi bakıyordum.
"Burada bir film falan mı çeviriyoruz? Ne yani, aptal bir liseli kız saçma sapan intikam oyunları için canıma mı kast edecek?"
Annem sessiz bir şekilde "Theresa sen Grace'in kusuruna bakma lütfen." dedi. Theresa. Demek o hiç yabancı gelmeyen yüzün sahibinin adı buydu. Annem telaffuz ettiğinde garipsemeyişim, önceden bildiğime dair bir ipucuydu. Böyle küçük şeyleri anımsamamam normaldi ve zaten anımsamak bana hiçbir şey katmıyordu. Tişörtümün kollarını parmak uçlarıma kadar çekip koltuğun ucuna oturdum.
"Lütfen. Lütfen ne olduğunu anlatın." Theresa bana öyle bakıyordu ki, sesimin ne kadar acınası çıktığının farkına varmamı sağlamıştı. İnanılmaz çaresiz ve karışık hissediyordum. Ortada bilmediğim koca bir problem vardı ve bir şeylere devam etmeden önce bunu çözmem gerekiyordu. Aptal bir bilgisayar oyunundan farksız olan hayatım inanılmaz derecede bulanıklaşmıştı.
"Tatlım kaza olduktan bir gün sonra prosedür gereği polis hastaneye gelmişti. Aile avutkatı olarak temsilen ben de oradaydım. Kazanın nasıl olduğunu sordular fakat olay anını yalnızca annen gördüğü için onun verdiği bilgilerle yetindiler." Annem Theresa'nın sözünü kesti. Sesi sanki suçluymuş gibi çıkıyordu.
"Grace, sana yemin ederim kasıtlı olacağı aklıma dahi gelmedi. Kazayı yapan sürücüyü bulmayı bile düşünemedim. O kadar korkmuştum ki." Sesindeki çaresizlik içimde bir şeye dokunmuştu. Elini tutup devam etmesi için Theresa'ya döndüm.
"Ama ertesi gün polis beni aradı. Başta sağlık durumunu öğrenmek istediklerini düşünsem de konu çok başkaydı. Kazanın olduğu sokağın başında plakası sökülmüş halde duran ve annenin tarif ettiği, sana çarpan arabaya benzeyen bir araba bulduklarını söylediler. Çalıntı olma durumuna karşılık sokaktaki kameralara bakmışlar ama tam da sizin sokağınızdaki kameranın çalışmıyor olmasını hastaneye gelen görevlilerden birisinin dikkatini çekmiş.
Bunun üzerine böyle bir şeyin olup olamayacağını düşünmeye başladık ama ailene bunu en azından bir şeyler kesinleşene kadar sana söylememe fikrini biz verdik. Bu yüzden onlara kızmamalısın."
Sanki aklımdaki tek soru işareti buymuş gibi biri takım elbise giymiş olan, diğeri ise sivil giyimli iki adama dönüp "Peki ya siz kimsiniz?" diye sordum. Diğerine göre daha dinç görünen sivil giyimli cevap verdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Bağımlı
Novela Juvenil"Sanırım en zoru; geçmişinin karanlığı geleceğine adım adım yaklaşan biriyle ileriye bakmaya çalışmak olmalıydı. Onunla olmak, gün batımını izlemek gibiydi. Tek fark, bir daha doğmayacağını ve ebedi karanlığın bizi yakalayacağını biliyordum."