Bölüm 14

684 30 6
                                    

Öncelikle gecikme için çok çok özür dilerim telafi için uzun yazdım ve sanırım bu bölüm biraz edebiyat yaptım gibi oldu.. iyi okumalar, sizi seviyorum!

Jon'un evinde bizimkilerle bir kaç saat takıldıktan sonra annesinin yemeğe kalın ısrarlarına rağmen eve döndüm. Daha okula yeni başlamıştım ve ilk günden fazla boşlamak istemiyordum. Kızlarla birlikte Jon'lardan ayrılıp yürüyerek evlerimize dağılacaktık. 

Jon'lara geldiğimde bizimkiler film izliyordu. Bitmesine az kalmıştı. Bölmek istemediğim için mutfakta kendime bir şeyler hazırlayıp yanlarına gittim ve sessizce filmin sonunu bekledim. Film bittiğinde kızlar Dane'le neler yaptığımı anlatmam için gözümün içine bakıyorlardı. Emilia sessizliği bozup konuştu.

"Grace bizi öldürecek misin? Anlatsana!" diye bağırdığında her zamanki gibi basketten konuşan Jon ve Keegan bile bize dönmüştü. Yanaklarım kızarmıştı. Kate yine Emilia'yı dirseğiyle susturduğunda konuşmak için boğazımı temizledim.

"Şehri gezdirmemi istedi. Birlikte festival alanına gittik, yemek falan yedik. Kordonda dolaştık biraz." deyip omuz silktim.

"Peki kim bu Dane?" Bu kez konuşan Jon'du. Şaşırmıştım çünkü genelde bu tip konularda sessiz kalmayı seçerdi.

"Hastanede tanıştık. Terapilerimiz ortaktı. Ben çıktıktan bir kaç gün sonra  o da hastaneden çıkmış. Büyükannesiyle yaşıyormuş ama şuan kendi evinde kalıyor. Ailesini kaybetmiş."

Son cümlemin bizimkilerin yüzüne yansıdığını görebiliyordum. Kimse konuşmayınca, konuşmaya devam ettim.

"Burada yaşamıyormuş ama ailesinin ölümünden sonra bir süre ayakta kalmaya çalışmış. Büyükannesinin yanında geldikten bir süre sonra da hastaneye yatmış."

"Neden hastaneye yatmış ki?"  Lydia'nın sorusuna cevap vermeden önce tereddüt ettim çünkü Dane'in neden tedavi gördüğünü sadece Kate biliyordu. Ben ne cevap vereceğimi düşünürken Kate yine beni kurtardı. 

"Ailesini kaybedince psikolojik desteğe ihtiyacı olmuş."

Kate'e hafifçe tebessüm ettiğimde bana göz kırptı. 

"Yani siz arkadaşsınız?" Jon'un merakına hala alışamamıştım.

"Evet. İsterseniz sizinle de tanıştırırım."

"Evet, tanışmak isteriz." Geldiğimden beri hiçbir konuşmaya katılmayan Keegan sorumu yanıtladı. Başımı sallayıp onayladıktan sonra bugünkü su savaşını, derslerin ne kadar sıkıcı olduğunu konuşmaya başlamıştık bile. Yine de rahat edemiyordum çünkü bugün Keegan'la yaşadığım gerginlik canımı sıkıyordu. Bu yüzden Keegan telefonla konuşmak için dışarı çıktığında peşinden gittim. 

Bahçeye inen merdivenlere oturduğunda konuşmasını bitirene kadar biraz oyalandım. Konuşması bittikten hemen sonra, tekrar içeri geçmek için ayaklanmadan yanına oturdum.

"Konuşabilir miyiz?" 

"Aslında ben de konuşmak istiyordum."

"Ne hakkında?"

"Bugün." diye cevap verdiğinde şaşırdım. Yine de ondan önce davranıp anlatmaya başladım.

"Bak, Dane'i tanımadığın için korumacı olduğunu biliyorum ama bana zarar verecek şeylerin peşinde değilim." Söylediğim şeye ben bile inanmamıştım. İç sesim eminim öyledir deyip benimle dalga geçmeye başlamıştı bile. 

"Artık bize anlatmıyorsun. Her şeyi paylaştığımızı sanıyordum." dediğinde içimde bir şeyin sızladığını hissettim. Haklıydı. Artık pek bir paylaşımımız olduğu söylenemezdi ama zamanla rayına oturacağını umut ediyordum.

Geçmişe BağımlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin