Gecikme için çok çok özür dilerim ama sınav haftası yüzünden başımı kaşıyacak vaktim yoktu. Umarım bu bölümle telafi edebilirim. Beklediğim filmler çıktığı ve sınavlar bittiği için artık eski düzendeki gibi haftada bir yeni bölümle geleceğim -bir aksilik olmazsa- Oy ve yorumlarınıza ihtiyacım var! İyi okumalar ^^
"Dane?"
Ağlamaklı çıkan sesime alabildiğim tek cevap Dane'in hiçbir anlam çıkaramadığım donuk bakışları oldu. Tekrar seslenmek istesem de sesim beklediğimden kısık çıktı. Keegan'ın omzumdaki elini itip ona döndüm. "Keegan?" Hiçbir cevap yoktu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Dane sivil polisle birlikte arabaya binip gözden uzaklaşınca panikten elim ayağıma dolaşmıştı.
Dane ve adam darp etmek. Birbirine çok uzak şeyler değildi. Ama bu durum, duymak isteyeceğim anlamına gelmiyordu. İçimdeki panik dalgası her bir noktama yayılırken ne yapacağımı bilmez halde titreyen sesim ve etrafı buğulu görmeme sebep olan gözlerimle öylece ayakta dikiliyordum. Dane'le olmak korkunçtu. Onu her saniye düşünmek zorundaydım. Normal bir ilişkideki gibi düşünmekten bahsetmiyorum. Acaba burnu beladan kurtulacak mı, yine bir halt yedi mi soruları beni yiyip bitiyordu. Daha bugün, ciddi anlamda güzel sayılacak bir gün geçirmişken şimdi polis arabasına binip gitmişti. Her ilişkide iniş çıkışlar, iyi ve kötü günler olurdu ama işin içine polis arabaları, darp ihbarları, uyuşturucu girince sevmek korkuyla birleşip tüm organlarımı kemiren bir yaratığa dönüşüyordu.
"Neler oluyor? Biri bir şey desin!"
Benim gibi diğer herkes de Keegan'a dönmüştü. Onun yaptığı tek şey ise omuzlarımdan tutup sandalyeye oturtmak oldu. Önüme çöküp elimi avuçlarının arasına aldı. "Sakinleş."
"Ne?" Sesim kahkaha atar gibi çıkmıştı. Elimi ellerinden kurtarıp ayağa kalktım. "Ne duruyoruz, gidelim hadi." dedim ve Jon'un arabasına yöneldim. Jon çoktan kapıları açmıştı bile.
"Hayır." Şok olmuş bir şekilde Keegan'a döndüm. "Ne demek hayır?"
"Şuan gitmemiz bir şeyi değiştirmeyecek. 5 dakika oturup sakinleşmeni istiyorum."
Kate dönüp "Kee sen delirdin mi? Çocuğu alıp götürüyorlar ve böylece durup eğlencemize devam mı edelim?" dedi. Sesi fazla yüksek çıkmıştı.
"Ben öyle bir şey demedim! 5 dakika oturmasını istedim sadece."
"Ben istemiyorum." dedim ve arabaya doğru yürüdüm. Keegan oflayarak arkamdan geldi. "Grace, sen benim arabamla gel. Sizinle orada buluşalım." Jon kafasını sallayıp arabaya bindi ama onun da sinirli olduğunu anlayabiliyordum. Keegan rahatsızlık verecek derecede rahat ve umarsız davranıyordu. Kendimi tutmaktan kızardığını hissettiğim gözlerimi kırpıştırınca şerit halinde gözyaşlarımın aktığını hissettim. Silme gayreti göstermeden Keegan'ın arabasına bindim. Kate'in Keegan'la tartışarak arkamdan geldiğini duyabiliyordum. Ellerimle kulaklarımı kapatıp sesleri bastırmaya çalıştım ama olmuyordu. Lanet olsun ki olmuyordu. Yanaklarım hızla ıslanmaya devam ederken kapım aniden açıldı. Kate montumu bana verip giymemi emretti. Daha sonra arka koltuğa geçti ve Keegan arabayı çalıştırana kadar konuşmadı.
Keegan'ın henüz bir şey dememiş oluşu, arabadaki gerginlik ve içimde hızla büyüyen endişe beni öyle içine çekiyordu ki sinirden kemirdiğim parmaklarım, titremeye başlayan dudağım yüzünden sabit durmuyordu. Yeniden ağlamaya başlayacağımı hissedince camı açtım. 5 saniye geçmeden Kee camı kapattı.
"Üşüyeceksin." Yüzüne dik dik bakıp tekrar önüme döndüm.
"Grace. Gidiyoruz işte."
"Bana ne olduğunu anlat."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Bağımlı
Подростковая литература"Sanırım en zoru; geçmişinin karanlığı geleceğine adım adım yaklaşan biriyle ileriye bakmaya çalışmak olmalıydı. Onunla olmak, gün batımını izlemek gibiydi. Tek fark, bir daha doğmayacağını ve ebedi karanlığın bizi yakalayacağını biliyordum."