Bölüm 18

573 27 11
                                    

Cumartesiden itibaren tekrar düzenli bölüm atmaya devam edeceğim. Sabrınız için teşekkürler.  Oy ve yorumlarınız azalmaya başladı. Destek ve görüşlerinize ihtiyacım var, iyi okumalar! ^^

Yüzümü usulca okşayan parmakların varlığıyla irkilerek gözlerimi açtım. Dane karşımdaydı ve gülümseyerek beni izliyordu. Onu görür görmez yarım açtığım gözlerim kocaman açıldı. Kalbim bir anda vücudumdan ayrılıp dışarı fırlayacağını düşünmemi sağlayacak kadar hızlı atıyordu. Uyandığımı fark edince yüzümdeki parmaklarını çekeceğini düşünmüştüm ama hala parmakları göz kapaklarımda, yanağımda, dudaklarımda dolaşıyordu. Dudaklarımda.

Fikri bile yanaklarımı kizartirken Dane yanıma uzanmış, bakışlarını yarı açık dudaklarıma dikmisti. Konuşmadan öylece kaç dakika durduk bilmiyorum ama sonsuzluk kadar geçen bir süreden sonra nihayet konuştu.

"Günaydın güzelim." Güzelim mi?

Neredeyse şakır gibi çıkan bir sesle "Günaydın." dedim.

"Uykunu güzel aldın mı bakalım?"

"Evet, sen?"

"Hayır. " Sanki nedenini soracağımı tahmin etmiş gibi devam etti. "Seni izlemek uykudan daha ağır bastı."

Cevabına karşılık yüzüm iyice kızardı. Karşımda hiç görmediğim bir Dane vardı. Romantik, açık sözlü ve fazla samimi. Parmakları tekrar dudağıma degdiginde bu kez bakışları da dudaklarıma kaydı. Farkında olmadan nefesimi tutmuştum. Yüzü git gide bana yaklaşırken bakışları hala dudaklarımdaydı. Dudaklarımızın arasında santimler varken gözlerimi kapattım. Yüzümü okşayan nefesine karşılık ağzımdan titrek nefesler veriyordum. Aramızda engel olan parmaklarını yüzümden çektiğinde geriye sadece nefeslerimiz kalmıştı. Boşluğu kapatarak dudaklarını dudaklarıma  kapadı.

"Ah!"

Başımı koltuğun sert koluna çapınca inleyerek uyandım. Başımın sızlayan kısmını ovalayıp yavaşça yattığım yerden dogruldum. Güneşin doğuşunu birlikte izlediğimiz yerde uykuyakalmış olmalıydım ve uyandığımda yanımda Dane'in yokluğunu hissetmem fazla zamanımı almadı. Dane'in yokluğu aynı zamanda gördüğüm rüyayı da aklıma getirmişti. Istemsizce elimi dudaklarıma götürüp öylece durdum. Gördüğüm rüya yüzünden neredeyse kendimden utanmıştım. Bilincimde sık sık Dane'e yer verdiğim kaçınılmaz bir gerçekti ama bilinçaltımda böyle hayallerin olduğunu fark etmek benim için bile şaşırtıcıydı. Pikeyi üzerimden atıp ayağa kalkmak için hamle yaptım.

"Siktir." Incinen ayağımın üstüne basınca koltuğa tutundum. Tekrar yürümeye çalıştığımda bu kez duvardan destek almayı akıl ettim. Dane'in düşünceli hali de bir yere kadarmış diye düşünmeden edemedim. Beni buraya kucaklayarak çıkarmayı akıl etmiş ama burada tek başıma bırakacak kadar da düşüncesiz davranmıştı.

Terastan güçlükle çıkıp trabzana tutunarak merdivenleri indiğimde Dane'in sesini duydum. Ses çıkarmadan bir süre olduğum yerde durunca telefonla konuştuğunu anladım. Sessizce salona geçmeyi düşünürken konuşmasının bir kısmını duymak beni bu karardan vazgecirdi. Sessiz konuşmaya gayret ediyordu ama aynı zamanda hararetle bir şeyler anlatan ses tonu sinirli gibiydi.

"Hayır hayır. Yakında halledeceğim. Hayır sacmalıyorsun!" Ses tonu yükselince olduğum yere iyice sindim. Sesini alcaltip konuşmaya devam etti. Zaman zaman duraksiyor, bir yandan da mutfağı turluyordu. Soylediklerinden kiminle konuştuğunu tahmin etmeye çalışıyordum. "Hayır kimseye bahsetmedim. Inan bana çok kolay lokma. Oltaya gelmeye başladı bile." Dane'in sesi keyiflendikce icimde nereden çıktığını bilmediğim bir boşluk oluştu. Ağır bir boşluk. Benim hakkımda konuştuğuna dair bir fikir aklımda dört nala kosturuyordu. Kolay lokma deyişi içimdeki korkuyu arttırdı. "Uyuyor şimdi." dediği an bahsettiği kişinin ben olduğundan neredeyse emindim. Lavaboda bıraktığım elbisemi almak için geri dönerken yanımda duran sifoniyere çarptım. Bir şey devrilmese de Dane'in dikkatini çekecek kadar ses çıkmıştı.  Icimden kufrederek sanki yeni aşağı inmişim gibi mutfağa doğru ilerledim.

Geçmişe BağımlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin