Daha bir hafta öncesine kadar hastanede tedavi gören, bu süreç içinde uyuşturucu bağımlısı bir psikopat yüzünden bütün sinirleri alt üst olan ben, şuan o psikopatla arkadaş olma yolunda ilerliyordum.
Elimde Kate'in gelirken marketten almamı istediği şeylerle yürürken düşündüğüm tek şey buydu. Tamam, belki hafızamda bazı kesiklerin olduğu açıktı ama şuan sanki her şey olması gerekenden de hızlı gelişiyordu. Yani 3-4 gün önce olası bir krizin eşiğinden kurtardığım ama bunun üzerine bana sadece bağırmakla yetinen birisine şuan numaramı vermek hızlıdan da fazla olabilirdi.
Evet, ben Grace Evans kesinlikle küfürlü yakıştırmalarda bulunduğum Dane Wood'a numaramı vermiştim. Aslında olay kesinlikle arkadaşça ilerliyordu. Bazı kabalıklarda bulunmuştu ama her insan hata yapardı değil mi? Sonuçta benden yardım istemişti. "Kimsenin yardımını geri çeviremem" diyerek aslında Dane'e karşı ılımlı davranmamamı savunan kısmımı susturdum.
Kapıyı çaldıktan on saniye sonra Kate'in "Geldim!" diye bağıran sesini duydum. İçeri girer girmez Kate'e sarılmak yerine elimdeki eşyaları bırakıp kendimi koltuğa attım. Kate "Çok nazik bir selamlaşma oldu." diye sitem ederken, sehpada duran kolasından bir yudum aldım.
"Karşılaman harikaydı gerçekten."
"Uzatma da nereden geliyorsun söyle." Kate, aldığım çerezleri kaselere koymak için mutfağa giderken bağırarak konuşmuştu.
"Marketten!" diye bağırdım.
"Grace!" Bu kez sadece uzakta olduğu için bağırmamıştı. "Yüzünden bir şey anlatmak üzere olduğunu anlamadığımı mı sandın?"
Cevap vermek yerine mutfağa gittim. "Yukarıda anlatırım." deyip içecekleri ve cipsleri bir tepsiye koyup yukarı çıktım. Yerdeki pufa oturup içeceğimden bir yudum aldım. Kate karşımda sabırsızlıkla ne olduğunu anlatmamı bekliyordu. "Hadi delireceğim meraktan!"
Dün Keegan'ın beni eve bırakmasından başlayarak hiç bir şeyi anlatmadan anlattım. Kate de bu kez sözümü kesmeden sonuna kadar dinlemişti. Söylediklerimi bitirdiğimde herhangi bir kız gibi çığlık çığlığa tepkiler vermedi. Aksine, anlattıklarım bitince bir süre suratıma baktı.
"Bir de bizden film olmaz diyorsun."
*
Kate'lerden ayrıldığımda saat 5'e geliyordu. Telefonumdan müzik açıp kulaklığımı taktım ve sanırım yeni hayatımda beni en doğru betimleyen şarkıyı açtım. Mozella - Light Years Away
Yavaş yavaş eve yürürken garip şeylerin olacağını hissediyordum. Yarın okula geri dönüyordum. Daha doğrusu başlıyordum. Çünkü okula gitmek için evden son çıkışım pek amacına ulaşmamıştı. Russell'ı görecektim. Ve Cynthia'yı. Ama onlara karşı bir nefret hissetmiyorum. Hiçbir şey hissedemiyordum ki. Zaten son yılımdı ve bu yılı atlatırsam üniversiteye gidecektim. Her genç gibi büyük hayallerim vardı ve bunların hayal olarak kalmaması için çalışıyordum, çalışacaktım. Russell ve Cynthia umrumda bile olmazdı. Tabi garip olan sadece bunlar değildi. Bir de Dane vardı.
Hayatıma her yeni giren insan üzerinde bu kadar düşünmüyordum ama hayatıma giren yeni insanlar genelde normal oluyorlardı. Dane ise.. Onun için anormal demek bile fazla iyimser bir benzetme olurdu.
Çoğumuzun yaptığı gibi zaman zaman ben de kırıldığım, incindiğim halde ses çıkartmamak gibi bir hataya düşüyordum ama eğer beni inciten kişi, beni hiç tanımayan, kesinlikle kaba yaklaşımda olan biriyse.. 1 saniye. Ben böyle insanlarla beni incitecekleri kadar bir iletişim bile kurmuyordum. İşte Dane'le aramızda olan iletişim bu yüzden garipti. Daha önce hiç tanık olmadığım bir şeydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişe Bağımlı
Roman pour Adolescents"Sanırım en zoru; geçmişinin karanlığı geleceğine adım adım yaklaşan biriyle ileriye bakmaya çalışmak olmalıydı. Onunla olmak, gün batımını izlemek gibiydi. Tek fark, bir daha doğmayacağını ve ebedi karanlığın bizi yakalayacağını biliyordum."