"Konuş." dedi October, Ivy'ye bakmadan. "Konuş, Ivy. Söylemek istediğin her şeyi söyle. Dök içini."
Ivy nefesini tutarak October'a baktı. Neden bunu yapmasını istiyordu ki? Ölmeden önce pişmanlıklarını ona hatırlatmak mı istiyordu? Hiçbir zaman aklından çıkmıyorlardı ki zaten.
"Ben..." dedi Ivy gözlerini mezar taşına dikerken. Tekrar konuşmaya çalıştığında sesi çatladı. "Özür dilerim."
October alayla güldü. "Kelime dağarcığında başka kelimeler olmadığından endişeleniyorum. Tek yaptığın şey özür dilemek."
"Çünkü üzgünüm, October!" dedi Ivy aniden. "Sürekli özürlerimin sahteliğinden, boşluğundan bahsediyorsun. Bir kere de olsun ön yargısız dinledin mi? Ben bu kadar kötü biri miyim? Üç kişiyi öldürecek ve arkasından üzülmeyecek kadar? Ben bir psikopat değilim, sadece yanlış kararlar verdim! Anneni öldürdüğüm için üzgünüm! En yakın arkadaşlarını öldürdüğüm için üzgünüm! O kazada ölen kişi ben olmalıydım, bunu biliyorum. Eğer ben ölseydim ikimizin de hayatı daha kolay olurdu. Ama ölmedim. Şu anda onu halletmek için de burada değil miyiz zaten? Bitmemiş işi tamamlamak için? Duymak istediğin şey ne, October? Üzgün olmadığım mı? Pişman olmadığım mı? Sadece söyle bana, ne istiyorsun?"
"Ne mi istiyorum?" dedi October ona dönerken. "Annemi istiyorum. Sarah'yı istiyorum. Chloe'yi istiyorum. Hayatımı geri istiyorum. Seni istiyorum. Ben asla sahip olamayacağım şeyleri istiyorum, Ivy. Sen bunları gerçekleştiremezsin."
"Ne yazık, çünkü bana sahipsin." dedi Ivy, sesi beklediğinden daha kısıktı.
"Az önce seks yaptık diye benim mi oldun?" dedi October alayla sırıtıp başını iki yana sallarken. "Hayır, Ivy. Ben sana asla sahip olamadım. Asla da olamayacağım."
"Neden böyle düşünüyorsun?" diye sordu Ivy ağlamamak için sertçe dudağını ısırırken. "Karşında duruyorum, Oct. Senin olduğunu söylüyorum. Kalbimin sadece sana ait olduğunu söylesem bana inanır mıydın?"
"Hayır, inanmazdım." dedi October mezarın etrafında dolanırken. "Çünkü senin bir kalbin yok."
Ivy cevap vermek için ağzını açmıştı ama bunu gerçekleştiremedi. October'ın sert yumruğu elmacık kemiğiyle buluştuğunda acıyla geriye devrildi. Saniyeler içine October üzerindeydi, ama bu sefer arabadaki gibi şehvetli değildi. Sadece öfkeliydi.
October'ın yumrukları art arda yanağıyla, yüzüyle, burnuyla buluşurken onu durdurmaya çalışmadı. October'ın siniri içinden atması gerekiyordu. Sadece ağladı. Canı acıdığı için. Fiziksel ve ruhsal olarak.
Bir süre sonra October durdu, geriye sadece göz yaşları ve kanlı yumrukları kaldı. October hıçkırarak ağlamaya başladı, elleri Ivy'nın montunun iki yanını kavramıştı.
İkisi de ağlıyordu. Çok şey kaybetmişlerdi. Çok şey feda etmişlerdi.
"Ivy," diye fısıldadı October, Ivy'nin şişmiş gözlerine bakarken. "Her şeyimi kaybettim. Seni de kaybedemem."
Ivy bunun ne demek olduğunu bilmiyordu. Sadece sessizce ağlamaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
why try |gxg
Short Storybilinmeyen numara: 30 gün sonra. ivy: ne? bilinmeyen numara: Seni 30 gün sonra öldüreceğim. Bugünden itibaren. -pek okunmaya değmez, çok da iyi değil, kendimizi kandırmayalım.