Marinette Dupaing-Cheng
Sabah gene alarm sesiyle kalktım ama çok yorgunum. Bu yüzden banyoya girip güzel bir duş aldım. Gayet iyi gelmişti. Banyodan çıkıp sıradan birşeyler giydim. Zaten bugün çok iş yok. Ayyyyyyy acaba Adrian'ın sürprizi ne? Çok merak ettim, akşam gidip öğreneceğim.
Neyse evden çıkıp arabaya bindim ve şirkete sürdüm. Şirkete gelince içeri girip odama çıktım. Dosyaları alıp Adrian'ın odasına çıktım. Kapıyı tıklayınca 'gir' diye ses geldi.
Bende içeri girdim. Gene kafasını dosyalara gömmüştü. Dışardan biri baksa ne kadar kaba der ama bana çok tatlı geliyor.
"Canım dosyalar?"
Dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı ve o bayıldığım gülümsemesini gönderdi.
"Getir bakalım."
Bende yanına gidip dosyaları ona verdim. O da incelemeye başladı.
"Bu defile ne zaman olucak?"
Diye sorunca;
"4 gün sonra ama bir sorun var!"
Dedim."Ne sorunu?"
Dedi bana bakarak.
"Şu en iyi koleksiyonu tanıtacak olan manken trafik kazası geçirmiş ve kolu alçıda yani gelemeyecek!"
Dedim."Offf bu kötü oldu işte!"
Dedikten sonra biraz düşünür gibi yaptı. Sonra kısık gözlerle beni yavaşça süzdü.
"Madem manken yok o zaman biz seni manken yaparız."
Dediğinde ilk başta anlamadım ama sonra jeton düşünce 'ne' diye bağırdım!
"Adrian ben mi mankenlik yapacağım?"
"Evet."
"Ama olmaz benim elim ayağım dolaşır! Rezil oluruz! Şirketten başka bir kız seçelim."
"Hayır sen yapacaksın!"
Dediğinde oflamaya başladım. O da dudağıma bir öpücük kondurup beni kucağına aldı ve saçlarımla oynamaya başladı.
"Yaparsın güzelim yaparsın ben sana güveniyorum."
"Peki tamam deneyeceğim."
Dediğimde daha çok gülümseyip saçıma bir öpücük kondurdu. Bende kucağından kalkıp;
"Tamam bu kadar konuşma yeter! Ben işimin başına dönüyorum."
Diyip kapıdan çıktım. Arkamda da onun kahkaha sesleri geliyordu. Odama girip bugünkü işleri yapmaya başladım.
Nihayet bitmişti saatte 18:27 di. Bende odadan çıkıp Adrian'ın odasına gittim.
"Adrian benim işlerim bitti ben çıkıyorum."
Dediğimde gülümseyip;
"Tamam çık. Bu arada sürprizi unutmadın umarım. Hazırlanman için 1 buçuk saat var."
Dediğinde hemen odadan çıkıp arabaya bindim. Offf çok az vaktim var. Hemen arabaya binip eve sürdüm. Eve gelince önce bir duşa girdim.
Güzelcene yıkanınca bornozumu giyip odama girdim. Offff acaba ne giysem hımmm? Çok şık birşey olmalı hımmm...
Altına da siyah platform topuklu ayakkabı giyip saçımı hafif dalgalı yaptım. Siyah el çantamı alıp aşağı indim. Son kez kendime aynada bakıp onaylar şekilde mırıltılar çıkarttım.
O arada korna sesi geldi bende hemen dışarı çıktım. Adrian her zamanki yakışıklı bir şekilde beni bekliyordu. Beni görünce gözleri kocaman açıldı. Yanıma gelip elini belime koydu.
"Ç-çok gü-güzel o-olmuşsun."
Dediğinde bende;
"Sende çok yakışıklı olmuşsun."
Dedim. Beni arabaya bindirip kendiside arabaya binince gaza bastı. Gözü sürekli bendeydi anlaşılan çok güzel olmuşum.
Araba bir sahilde durdu. Anlamsız bir şekilde ona baktığımda cebinden bir kumaş parçası çıkarttı ve gözlerimi bağladı.
"Adrian ne yapıyorsun?"
"Gözünü bağlıyorum."
Dediğinde kıkırdayıp;
"Onu görüyorum ama neden bağlıyorsun?"
"Sürprizi görmemem için."
Dediğinde sustum. Arabanın kapı sesini duyunca çıktığını anladım. Sonra benim kapım açıldı ve belimden tutup arabadan indirdi. Kumsalda yürüyorduk ama nereye yürüyoruz onu bilmiyorum.
Sonunda durduk ve o anda gözümü açtı. Aman tanrım sanırım bayılacağım! Burası çok güzel!
(Multimedya da olan yer hava karanlık öyle düşünün)
"Adrian burası çok güzel!"
"Beğenmene sevindim."
Dedi ve arkamdan sarıldı. Sonra kafasını omuzuma koydu.
"Hayal etsene; birgün buraya çocuklarımızla gelmişiz. Bir erkek bir kız. Erkek olan büyük ama. Burası çok kalabalık bir sürü insan. Oğlumuzun adı Austin, kızımızın adı Jessi. Kızımız o çok tatlı kırmızı bikinisini giymiş. Sende aynısından giymişsin. Anne kız aynısınız. Bende oğlumla yeşil şort giymişiz. Bizde aynıyız sonra oğlumuz kızımızı sert sert bakıyor. 'Bunu niye giydin' diyor. Bende seni kolumun altına almışım. Erkekler sana bakmasın diye. Sen bana sarılmışsın kızlarda bana bakmasın diye. Sonra ileride top oynayan çocuklar topu bizim kızımıza doğru atıyorlar. Kızımızın yanına geliyorlar topu almak için. Alırken durmadan kızımıza bakıyorlar. Onun yüzünü inceliyorlar. Sonra oğlumuz geliyor. O çocukları dövüyor. 'Siz nasıl benim kardeşime bakarsınız' diyor. Sonra kızımızla kavga ediyorlar. Kızımız diyor ki 'niye dövdün çocukları'. Sonra kızımız yanımıza geliyor ve bize oğlumuzu şikayet ediyor. Bizde gülüyoruz. Kızımıza bir sürü erkek sulanıyor çünkü kızımız aynı annesi gibi çok güzel. Oğlumuz o erkekleri dövüyor çünkü babası gibi çok kıskanç. Sence çok güzel bir hayal değil mi?"
(Yazarınız bunları yazarken gülüyor çünkü o da böyle hayal ediyor Marinette ve Adrianı)
"Hayali bile çok güzel. g
Gerçeğini düşünemiyorum."
Dedim.Sonra boynuma bir öpücük kondurdu. Cebinden birşey çıkartıp bana gösterdi kırmızı bir kutuydu. Acaba düşündüğüm şey mi?
"Peki bu hayali gerçekleştirmek için benimle evlenir misin?"
Dediğinde kutuyu açtı. İçinde kocaman taşlı bir yüzük vardı. Ben yüzüğe donmuş bir şekilde bakarken o ani bir hareketle önüme geçti.
Yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı ve benden cevap bekliyordu."Evet evettttt her zaman evettttt!!!"
Diye bağırdım. O da gülümsemesini yüzünde daha çok yayıp 32 diş gülümsedi. Sonra yüzüğü parmağıma takıp beni kucağına alıp döndürmeye başladı.
Kahkahalarımız havada uçuyordu. Beni yere indirince aniden dudağıma yapıştı. Bende hemen ona karşılık verdim. Ayrıldığımız da nefes nefeseydik.
Kafasını boynuma gömüp bir kaç öpücük bıraktı. Sonra kokumu içine çekti. Benden ayrılırken en son yanağıma öpücük koydu.
"Seni seviyorum böğürtlenim."
dedi."Bende seni seviyorum muzum."
Dedim.Hayatımın en mutlu günü bu gün galiba!!!!
Devam Edecek
Evet arkadaşlar bugünlük bu kadar oy verip yorum yapmayı unutmayın bir sonraki bölümde görüşmek üzere by by 😘😘
Kelime sayısı= 845
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus ve Zümrüt: Adrinette
FanfictionGüzeller güzeli bir moda tasarımcısı... Bir yandan yakışıklı ama soğuk tavırlı bir patron... İkisi de hiç aşık olmamış. Bu yüzden aşkın nasıl bir his olduğunu bilmiyorlar ama öğrenecekler.