Ertesi hafta bir rüya daha gördüm. Bu hafta ise dün 2.rüyamı gördüm. Açıkçası bu olan bitenlere hala aklım ermiyor. Ama üzerinde de durmuyorum. Biliyorum ki bazı şeyleri üstelememek gerekir.
Resim yeteneğimin iyi olduğunu söylerler. Resim yapmayı severim. İnsanlar, çiçekler ve gördüğüm hoşuma giden her şeyi çizerim. Yanımda her zaman bir çizim defterim vardır. SooYun'un bir işi çıktığından tek başıma, aynı benim gibi tek başına okulun bahçesinin bir kenarında bulunan kiraz ağacının altındaki banka oturdum. Okulu, Seul'un çıkışındaki bir tepeye inşaa etmişlerdi. Bu sayede tüm Seul ayaklarımızın altındaydı.
Oturduğum yerden Seul'u çizdim. Bu manzara tek başına bu kadar büyüleyiciyken, kiraz ağacının kurumuş dalları ortama daha da kartpostallık bir görüntü veriyordu. Keşfettiğim bu yer, üniversitenin en ıssız yeriydi. Ve bundan sonra, fırsat buldukça buraya gelip manzarayı çizecektim.
Eve geçtiğimizde, televizyonda Bangtan'ın yine büyük bir müzik ödülü aldığının haberini izledik. Şu çocukları gördükçe gururlanıyor, onları böyle mutlu gördükçe içim içime sığmıyordu. Hepsini ayrı ayrı oldukça çok sevsem de, Jimin'in yeri bende hep ayrıdır.
Bundan 4 yıl kadar önce, SooYun ile beraber okuduğumuz lisenin bahçesinde ortak bir arkadaşımız ile oturuyorduk. O zamanlar SooYun ve benim aramda tek bir ortak arkadaştan başka hiçbir şey yoktu. Kpop ile ilgilenmez, yabancı şarkılar dinlerdim. SooYun, ortak arkadaşına dönüp bir şarkı açtı. İşte o şarkı, Bangtan'a aitti. Gerçekten çok hoşuma gitmişti. Onunla sohbet ettik ve bana üyeleri tanıtmaya başladı. Jimin'i ilk gördüğüm zamandı. O günden sonra hem SooYun ile yakınlaştık, hem de Jimin hayatıma girdi.
Jimin, hayatıma tanıyabileceğim en güzel insanı kattı. Hem de pozitif, yapısı ile beni tekrar ayağı kaldırdı. Aniden önüme çıkan şapşal halleri ile en berbat anımda bile beni güldürdü. Park Jimin, bende çok özelsin..
Tüm haber boyunca sadece Jimin'e odaklandım. Diğer üyeleri de seyretmek, onlara da bakmak istiyordum ama bir şeyler gözlerimi ondan ayırmama engel oluyordu. Üstelik bu son birkaç aydır böyle olsa bile, son zamanlarda çok daha fazla başıma geliyordu.. Umarım, aklımı falan kaçırmıyorumdur.
**1 ay sonra**
Rüyalarım durmuştu. Artık yoktular. Ama yerini başka bir şey doldurdu. Özlem..
İşin garibi, neye özlem duyduğumu da bilmiyorum. Hayatımda her şey yolunda ilerliyor, ailemle daha yeni görüştüm, can dostum burnumun dibinde. Ama sanki içimdeki şey, ruhum, bir şeyleri özlemiş? Sürekli onu istiyor. Daha önce gitmediğim bir yeri veya tanışmadığım birisini/lerini? Anlam veremiyorum. Anlam veremediğim gibi o şeyi deli gibi arzuluyorum.
Kış, iyice bastırmıştı. Yine de bir bahane bulup SooYun'dan ayrıldım ve sevgili kiraz ağacımın altındaki banka yerleştim. Güzelim manzarayı kendi hayal gücüm ile harmanlayıp kağıda dökerken, aklıma Jimin geldi. Ne de olsa şuan çizdiğim binalardan birisindeydi. Öyle olmasa bile bu şehirdeyi. Kendimi 'acaba şuan ne yapıyordur?' diye düşünmekten alı koyamadım. Belki yemek yiyiyordur. Belki kitap okuyordur. Belki de bizim maknae'lerle el ele vermiş YoonGi'yi çıldırtıyorlardır ㅋㅋㅋ. Gülümsedim. Biten çizimimin altına minicik bir 'jimin' yazıp yanına da bir kalp iliştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh // pjm.
FanfictionTek dileğim sendin Park Jimin. Şimdi ise yanında nefes alabildiğim kişisin. Kader denilen şey ne kadar tuhaf, öyle değil mi? İmkansızlıklar bir anda yok oluveriyor.. ↬Fernweh; Almancada daha önce gidilmeyen bir yere duyulan özlem anlamını taşır. ━━━...