Tipik bir ilk buluşmada olduğu gibi, birbirimize kendimizden basitçe bahsederek sohbet ettik, küçük komik / tatlı anılarımızdan bahsettik. Fazlaca güldüm, eğer dünyaya bir kere daha gönderilme şansım olsaydı kensilikle bir BTS üyesi olarak doğmak isterdim. Hatta odalarında bir süs eşyası bile olur, o çılgın anlara şahit olsam yeter ㅋㅋ.
Evimin önüne park ettiğinde saat 12'ye dayanmak üzereydi, ikimiz de gülmekten kırılma noktasına gelmiştik. Birden ciddileşti ve gözümün içine bakarak bugünün çok güzel geçtiğini söyedi, bana teşekkür etti. Kalbim duracak sandım. Bir an ne elim ayağıma dolaşsa da benimde öyle düşündüğümü söyledim.
—Sevindim, bugünün ikimiz için de özel olmasını dilemiştim. Nedenini bilmiyorum ama sanki daha önce seni tanıyormuşum gibime geliyor. Hatta, inanması güç ama, sanki sen en başından beri benimleydin. Demek istediğim, seni yıllardır tanıyorum sanki. Seni kiraz ağacının altında gördüğüm günden beri özlüyorum. İçimde bir şeyler hep seni arzuluyor.
Normalde, odunum. Ağlam. Ama, bu çocuğun her kelimesi beni duygulandırıyor.. Ağızından çıkan her kelime benim için kutsal. Üstüne bir de benim gibi hissetmesi.. Her şey fazla olanaksız. Her an rüyadan uyanabilirim sanırım..
—Gözlerin tekrar doldu. Seni rahatsız etmiş olmalıyım, daha ilk buluşmamaızda böyle şeyler söylememliydim. Gerçekten özür dilerim.
Mahçup ve vicdan azabı çeker bir şekilde önüne döndü. Arabanın direksiyonunu telaşla kavramış sevimli elini tuttum.
—Gözlerimin dolması senin beni üzdüğün yada rahatsız edici bir harekette bulunduğun için değil. Sadece seni fazla seviyorum. Dediğin şu şeylerin hepsini bende yaşıyorum.. İnan bana, konuşmakta hiç iyi değilim, ancak sana hissettirebilirim.
Narin elini, yaraları asla kabuk tutmayan kalbime götürdüm.
Gözünden bir damla yaş aktığını fark ettim. Elini tuttuğum elimi, kendi kalbine götürdü. Artık ikimiz de ağlıyorduk.
—Neden ağlıyorsun?
—Bilmiyorum.
—Bende, ama ağlamanı istemiyorum. Iseul, ağlama.
Boşta kalan eliyle, küçük bir bölmeden peçete çıkararak göz yaşlarımı sildi.
Arabadan indiğimizde;
—Iseul-shi, seninle bir daha ne zaman görüşebiliriz bilmiyorum. Bu yüzden güzelce ayrılalım. Kendine iyi bak, ağlamanı istemiyorum, üzülmeni de. Okulunda başarılar, en iyisini yapacağını biliyorum.
—Jimin-shi. Kendine iyi bak. Arabanı dikkatli sür ve evine sağ salim var. Kendine çok yüklenme, sen zaten en iyisisin. Ağabeylerine iyi bak. Bize sevgini vermeye devam et. Hep iyi ol, hep güzel ol.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh // pjm.
FanfictionTek dileğim sendin Park Jimin. Şimdi ise yanında nefes alabildiğim kişisin. Kader denilen şey ne kadar tuhaf, öyle değil mi? İmkansızlıklar bir anda yok oluveriyor.. ↬Fernweh; Almancada daha önce gidilmeyen bir yere duyulan özlem anlamını taşır. ━━━...