Gözlerimi açtığımda beyaz bir tavanla karşılaştım. Gözlerimi daha aşağıya indirdiğimde mavi duvarlar ve serum askılıklarını fark ettim. Görüş açıma SooYun girdi. Bilincimin yerinde olup olmadığını anlamak için biraz daha baktıktan sonra birilerini çağırdı, sanırım. Bir şey duymuyordum. Gördüğüm her şey bulanıktı.
Başıma bir hemşire geldi, koluma bir şey taktı. Tansiyonumu ölçüyor olmalıydı. SooYun ağlıyordu. Gözleri zaten çürümek üzereydi ama hala deli gibi ağlıyordu. Neden?
Buraya nasıl geldim ki? En son bir *** çocuğu beni kenetlemişti. Sonra bayılmış olmalıyım çünkü hiç bir şey hatırlamıyorum. Beni s*kip, ölmeyeyim diye hastaneye bırakmış olamaz, değil mi? Derken duymaya başladım. Tam olarak değil belki ama, hafif hafif kulaklarım açılıyordu. Artık daha nette görüyordum.
Duyularım tamemen yerine gelmişti. SooYun'a ağlamaması gerektiğini söylesem de, bunu her söylediğimde daha da ağlıyordu. Doktor beni muayene ettikten sonra 2-3 saat içinde taburcu olabileceğimizi söyledi.
Eve vardığımızda, SooYun'a olup bitenler hakkında soru sorma cesareti gösterebildim. Burnunu çekip bana döndü, gayet ciddi bir şekilde;
-Dün gece, o adam tam üzerindeyken.. Birisi.. Kim olduğunu bilmiyoruz, seni ondan kurtardığını söylemiş. Sonra çekip gitmiş.
Sen hastaneye geldiğinde baygınmışsın, doğru mu? Bir şey hatırlıyor musun?O ana kadar sıfırlanan beynime güncelleme geldi.
-Hatırlıyorum. Sanırım..
Bir adam vardı, saçları sarıydı ve simsiyah giyinmişti. Beni kollarına almış koşuyordu. Hatırlayabildiğim tek kare bu.-Üzülmene gerek yok. Çünkü hatırlaman gereken tek şey buydu. Hemşirelerin tarif ettiği kişi ve senin söylediğin kişi aynı. Peki, sana zarar vermeye çalışanı hatırlıyor musun?
-Onun üstünde kırmızı bir hırka vardı. Saçlarının siyah olduğuna eminim. Kurtulmaya çalışırken kapşonunu açabildim.
SooYun, biraz sonra polislerin eve gelip ifade alacağını söyledi. Bu arada vicdanı onun göğüsünü dapdar ediyordu. Bana binlerce kez özür dilese de biliyordu, özür hiç bir şeyi geri alamaz. Ama onu asla suçlamıyordum. Hala benim meleğimdi. Yapması gerekeni yapmıştı. Tek suç o p*çteydi.
Polisler geldi ve beni sorguya çektiler. Dediklerimin hepsini doğruladılar. Oysa onların dediklerini doğrulaması gereken bendim. Bana, beni kurtaran kişinin kim olduğunu bildiklerini söylediler. Ne yapsam da bana hiçbir bilgi vermediler. Veremezlermiş..
Daha sonrasında tüm bu olanları unutup gündelik hayatımıza geri döndük. O iğrenç olaydan sonra SooYun beni tuvalete giderken bile yalnız bırakmadı. Bir şey yokmuş gibi davransam da gerçekten çok etkilendim. Zaten insanlara güvenmeyen bir tipken bir de böyle bir olayın yaşanması.. Korkarım ki beni daha da içime kapattırdı. Artık insanlara bağlanmam daha olanaksız.
**1 Hafta Sonra**
Çok uzun süredir sesi soluğu çıkmayan rüyalarım dün gece cb* yapmıştı. Rüyamı süsleyen kişi yine Jimin'di.
Ah, bilseydi eğer onun için taşlaşmış kalbimi kırıp şarkılar yazdığımı. Bilseydi eğer, ona karşı beslediğim umudun tek dayanağım olduğunu. Bilseydi ilk, muhtemelen son aşkım olduğunu, yine de gider miydi? Çıkar mıydı o okulun bahçesinden?
Bugün de, ihtimaline sarıldım Park Jimin.
━━━━━━━❀━━━━━━━
*Cb; comeback (geri dönüş) in kısaltılışı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh // pjm.
FanfictionTek dileğim sendin Park Jimin. Şimdi ise yanında nefes alabildiğim kişisin. Kader denilen şey ne kadar tuhaf, öyle değil mi? İmkansızlıklar bir anda yok oluveriyor.. ↬Fernweh; Almancada daha önce gidilmeyen bir yere duyulan özlem anlamını taşır. ━━━...