Arabaya vardığımızda şoförün yanındaki ön koltukta oturan birisinin olduğunu fark ettim. JiHyun'a eğer misafiri varsa onu rahatsız etmek istemediğimizi, kendimiz gidebileceğimizi söyledim. O ise oturanın uzaktan bir akrabağası olduğunu ve bizden rahatsız olmayacağını söyledi. İçime sinmese de arabaya geçtik.
Önde oturan kişinin tam arkasındaki koltuğa oturdum. Kafasındaki siyah şapkayla tüm yüzünü kapatmıştı. Yolculuk boyunca onun yüzünü hiç göremedim. Sadece bir an, araba bir taşın üstünden geçti, işte o an, yüzü aralandı ve yandaki dikiz aynasından dolgun dudaklarını seçebildim. Dudak yapısı Jimin'inkine çok benziyordu. Her zamanki gibi, salladım ve yanlış görmüş olabileceğimi düşündüm.
Nihayet apartmanın önüne geldiğimizde arabadan indik ve JiHyun'a teşekkür edip eve doğru yöneldim. Arkama dönmüş, merdivenlerden çıkmak üzereyken bir el dirseğimi kavrayıp kendine döndürdü.
—Merhaba. Seni tekrar göreceğimi sanmıyordum. Bunun için çok şanslıyım.
Park Jimin?..
—Seni korkutmuş olmalıyım, yine.. Üzgünüm, gerçekten. Sadece seni tekrar görebildiğime sevindim. Dedi, sonra o bilindik güzel gülüşünü kalbimin derinliklerine kazıdı.
Dur bir saniye. Park Jimin yanımdaydı ve beni tekrar gördüğü için mutlu olduğunu söyledi?
Elini kolumdan çekti. Zaten o kadar nazik tutuyordu ki, görmesem fark etmezdim bile.
—Şey.. Nasıl söylenir bilemiyorum. Bu konularda hiç iyi değilimdir.. Bir gün bir yerlere oturup bir şeyler içmeye ne dersin? Sadece, seninle vakit geçirmek istiyorum.
Birkaç dakika cevap vermemi beklese de şoktan ayakta zor duruyordum. Ona bir şey diyemedim.
—Peki öyleyse. Yolda buraya yakın bir park gördüm. Eğer bana güvenirsen, 2 gün sonra, o parkta akşam üstü buluşalım. Olur mu?
'Tamam' anlamında kafamı salladım. El sallayıp JiHyun'un arabasına bindi. Gittiler. Araba gözden kaybolana kadar apartmanın girişinde bekledim. SooYun yanıma geldiğinde kendimi onun üstüne attım. Tek adım atıcak halim kalmamıştı. Eve beni SooYun'un sürümesi sayesinde girebildim.
Kısa bir duştan çıktıktan sonra SooYun'un ikimizin ne kadar kıyafeti varsa oraya buraya serip kombin hazırlamaya çalıştığını gördüm. Nu kadarı fazlaydı. Ben daha olayın gerçekliğinin farkına bile varamamışken SooYun şimdiden hazırlığa başlamıştı! Odaya girdiğimi görünce;
—Aşkım, bak, bir sürü kombin hazırladım. Al hemen şunu dene bakayım!
Elime bir şeyler tıkıştırdı ve odadan çıktı.
Bana belki 20 tane şey denettirdi ama hepsine bir bahane buldu. Yok bu sıradan, yok bu çok pullu, yok bu çok hanım hanımcık, öbürü çok albenili ve sayamayacağım daha neler neler. Sonuç; yarın büyük ve ızdıraplı bir alışverişe çıkıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh // pjm.
FanfictionTek dileğim sendin Park Jimin. Şimdi ise yanında nefes alabildiğim kişisin. Kader denilen şey ne kadar tuhaf, öyle değil mi? İmkansızlıklar bir anda yok oluveriyor.. ↬Fernweh; Almancada daha önce gidilmeyen bir yere duyulan özlem anlamını taşır. ━━━...