Daha önceden belirlenmiş olan proje ödevimizi yapmak için arkadaşlarla bir kafede buluştuk. Birkaç saat içinde ödevin 4/1'i bitti. Ödevler ve gruplar kura ile çekilmişti ve hiçbirimiz en şanslı mı yoksa en bahtsız grup muyuz bilemedik.. Çünkü hepimiz bölümün en iyileriydik ama en zor ve uğraştırıcı ödev konusu bize denk gelmişti.
Ödevi parçalara ayırmıştık, herkesin bir görevi vardı. Şans ya bu! Başımın ağrısı tuttu. Diğerleri kendi görevlerini bitirmişlerdi ve eve gidiyorlardı. Ben bitiremediğimden -SooYun ile aynı gruptaydık- SooYun bana yardım etmeye başladı. Hava kararmıştı ve JiHyun, gitmesini söylesekte bizi yalnız bırakmadı. Gerçekten çok kibar ve saf birisi.
Bahsetmiştim, hani, içimdeki şu özlem duygusundan. İşte o hiç peşimi bırakmıyor. Neye böylesine hasret olduğumu da bilmiyorum. JiHyun'un telefonu çaldı ve yanımızdan bir süreliğine ayrılmak zorunda kaldı. Bende tekrar yakındım SooYun'a. Bizimkisi hiç durur mu? Sarıldı telefonuna, araştırmaya başladı.
Daha 3-4 dk olmamıştı ki, "Ya! Iseul-ah! Şunu dinle" dedi kendinden geçmişçesine. Şuan bir 'çalışma kafesi*'nde olduğumuz için onu susturdum. Konuşmamıza kısık sesle devam ettik.
-Geçen sefer 'ruh ikizi' ile ilgili tek adam akıllı bilgi bulduğumuz siteyi buldum. Burada şöyle yazıyor;
Eğer ruh ikiziniz ile bir kere buluşmuşsanız, sizi buraya getiren şey onunla bir süredir görüşmediğiniz içindir. Siz farkında olmasanız bile ruhununuz, ikizini arzular. Onu özlersiniz. Bu olay Alman dilinde 'Fernweh' kelimesi ile açıklanır. Bu kelimeyi Almanlar, daha önce gidilmeyen bir yere duyulan hasret, anlamında kullanmaktadır. Bu büyülü kelime, sizin durumunuzu açıklar. İşte, siz hiç gitmediniz, görmediniz sanırsınız ama o size çok yakındır. Her zaman ruhunuzda yaşamaktadır.Size tavsiyem, onu çok bekletmeyin.
Onun yanına gidin.Önce bir irkilme gelse de sonra bunun çok saçma olduğunun kanaatine vardım. SooYun ise meraklı gözlerle bana bakıyordu. O, onu tanıdığımdan beri böyle şeylere inanır ve merak duyar. Bence oldukça saçmadır oysa..
-SooYun, benim ruh ikizim olsa olsa sen olursun. Baksana, birbirimizden farklıyız. Resmen birbirimizi tamamlıyoruz. Lütfen, artık şöyle şeylere kafa yormasak?
Cümlemi bitirir bitirmez, aradan birkaç saniye geçtikten sonra, kalbim.. Ritmi düzensizleşmeye başladı. Sanki çok büyük bir şey yaklaşıyormuş gibi. İçimdeki bir his, hani böyle bir şey olur, çok sevinirsin ya, hani böyle dünyalar senin olur. Hah, işte o! Ne olduğunu anlayamıyorum.
-Aptal olma. Bunlar saçma şeyler değil. Kahin kadının ne dediğini ne çabuk unuttun? Sen özlesin. Hepimizden. Böyle bir şey benim başıma gelmez ama seninkine gelmesi muhtemel. Hem, neden her şeyi imkansızlaştırıyorsun? Bu kadar imkansız olsa o gün Jimin ile nasıl karşılaştın? Kim bilir, belki sen öylesine özel ve güçlü bir ruha sahipsindir ki, istediğin kişiyi yönlendirebiliyorsundur. Belki de sen çağırıyorsun?
Kalp atışlarım hala düzensizken, birde tüm bunları işitmem biraz ağır oldu? Yerime çivilendim. Beynimin yanık kokusunun üst mahalleden duyulduğuna eminim.
JiHyun geldi ve beni bu durumdan en azından eve gidene kadar kurtardı. SooYun o kadar sinirlenmişti ki sanırım beni çiğ çiğ yiyecekti. JiHyun, acil bir işinin çıktığını, gitmesi gerektiğini ve bizi arabasıyla evimize bırakabileceğini söyledi. Ben ona iş çıkarmamak için tam red edicekken SooYun benden önce davrandı ve hemen kabul etti. Ona 'naptın sen' bakışı fırlattım. O da kulağıma eğilip 'üşendim, ne var bizi eve bıraksa?' dedi. Ses etmedim çünkü bende üşeniyordum. JiHyun'un peşine ciğer kokusu almış kedi misali takıldık.
━━━━━━━❀━━━━━━━
*G.Kore'de öğrencilerin sessizce ders çalışıp, bir şeyler yiyip içebilecekleri kafeler bulunmaktadır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh // pjm.
FanfictionTek dileğim sendin Park Jimin. Şimdi ise yanında nefes alabildiğim kişisin. Kader denilen şey ne kadar tuhaf, öyle değil mi? İmkansızlıklar bir anda yok oluveriyor.. ↬Fernweh; Almancada daha önce gidilmeyen bir yere duyulan özlem anlamını taşır. ━━━...