Bölüm 2.3: Rath ve Aife

76 13 6
                                    

Aife'nin karşısıındaki derin karanlıkta beyaz bir çizgi belirdi. Çizgi yavaş yavaş büyüyordu ve büyümesiyle ışığın rengi sarıya dönüyordu. Çizginin genişlemesiyle rüzgarın ve ağustos böceklerinin sesi, ışığın geldiği yönden karanlığa doğru doluyordu. Aife'nin gözleri kamaşmıştı ve elini yüzüne siper edip yavaş yavaş ışığa alışmaya çalışıyordu. 

En sonunda elini indirip kendini ışığa verdiği zaman, karşısındaki çizginin içindeki ışığın bir yaranın kanaması gibi karanlığa doğru aktığını gördü. Karanlık ne kadar dirense de ışık durmuyor ve parlamaya devam ediyordu. Aife dayanamayıp elini ışığa doğru uzattığında vücudunun yavaş yavaş rengini kaybedip ışığın içinde kaybolduğunu gördü. Işığın geldiği yönden esen bir rüzgar ormanın kokusunu da getirmişti. Aife, artık ağlamıyor; gülüyordu. 

Kısa bir sessizlik ve ortamdaki güçlü ışıktan sonra Aife yataktan düşüyormuş gibi hissetti ve oturduğu yerde yalpalayarak hızla gözlerini açtı.  Aife bulanık gören gözleriyle kendi vücudunu incelemeye çalışıyordu. Görüşünün az çok netleştiği anda uzun bacaklarını, olgunlaşmış göğsünü,yara bere içinde kalmış ellerini ve kollarını gördü. Gözlerini sıkıca açıp kapattıktan sonra ellerini iki yanına, çimenlerle süslenmiş toprağa götürdü. Etrafını daha iyi görmeye başladığında bulunduğu yer tanıdık gelmişti ona. Gözlerini kısarak yukarı baktığında, ağaçların tepelerinin sıkıca gökyüzünü karanlığa gömdüğünü fakat güneşin, Aife'nin kendisinin bulunduğu ağacın hemen üstündeki bir delikten ona ulaştığını gördü.

Aife, buraya daha önce gelmişti. Rath ile ilk karşılaştığı zaman... O zaman güneş tüm ağacı aydınlatabiliyordu fakat geçen yirmi yıl sonunda büyüyen ve genişleyen ağaçlar, güneşe ancak küçük bir alan bırakmıştı. Aife, bulduğu gökyüzüne boş boş bakmaya devam etti.  Gülümsüyordu fakat bir şeylerin yanlış olduğunu anlamasına ramak kalmıştı. Sağ kolunun iç kısmında ani bir acı hissetti. Sanki yüzlerce arı ısırmış gibiydi. Yandığını hissetti ve gözlerini çatarak hızla kolunun iç tarafına baktı. Koyu kırmızı renginde bir şekil oluşmuştu kolunda. Bir tür yara izi gibiydi fakat yanmaya devam ediyordu. Acıyı hissediyor fakat tepki veremiyordu. Yara kendi kendine büyümeye devam etti. İlk başta yatay duran bir fil dişini andırdı. Ardından fil dişinin sivri ucuna konmuş bir kuş görünümüne benzer bir sembol ortaya çıktı. Daha fazla acımaya ve yanmaya devam ediyordu. Dayanamayıp diğer elini üstüne götürüp bastırdı. Elinin soğukluğu iyi gelmişti. Kısa bir süre sonra elini çekmesiyle oluşan izde kayboldu. 

Ağır ağır yaslandığı ağaçtan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Kalçalarının ağrıması yüzünden Aife yüzünü çirkin bir şekilde ekşitiyordu. Ayağa kalktığında iyice üstünü silkeledi. Artık unutup durmaktan sıkılmıştı. Bir şeyler onu engelliyordu. Kafası bulanıktı, dumanlı gibiydi. Işığın vurduğu ağaca doğru baktı. Rath ile karşılaştığı günü düşündü. Üstünden yirmi yıl geçmişti fakat kafasında on dakika önce onunlaydı. Zamanı kavramakta sıkıntı yaşıyordu. Elini ağacın üstüne koyup etrafında bir tur attı. 

"Kitap?"

Rath ile çıktığı yolculukta kaybettiği hafızasının sadece çok küçük bir kısmını hatırlayabilmişti. O da kitaptı. Kitabı bulması gerektiğini düşünüyordu. 

"Kasaba?" dedi ve bir süre beklediği yerde dona kaldı.

"Ben nasıl hayattayım?"

Etrafına bir kez daha baktı ve gerçekten Rath ile ilk karşılaştığı yer olduğuna ikna oldu. Etrafında bir kaç kere döndükten ve ağaçların arasından gözüken gökyüzüne baktıktan sonra ormanın içine, kasabanın yönü olduğunu düşündüğü tarafa doğru ilerlemeye başladı. Ormana doğru her adımında, gözünde Rath'ın onu omuzlarına aldığı anlar canlanıyordu ve bu hoşuna gidiyordu. O küçükken korkutucu gözüken ormanın aslında çok saf ve temiz olduğunu şimdi anlıyordu fakat hala kafasındaki sorular bitmiyordu.

KaşifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin