Bölüm 3.1: Casus

47 7 0
                                    

Adam, Ratakna'nın bacaklarını açmak için daha çok güç uygulamaya başladı. Kadının bacaklarını açabilse de her açtığında kadın hızla geri kapatıyordu. Adam sinirlendi ve ayağa kalktı. Ardından elinin tersiyle sertçe tokat attı ve tekrar Ratakna'nın bacaklarını açmaya çalıştı. Yine başaramayınca bu sefer Ratakna'nın arkasına geçti ve kılıcını kınından yavaşça çıkardı. Çeliğin çıkardığı o tiz ses, Jaskal'ın kafasında yankılandı. Ratakna'nın daha çok zarar görmesini istemiyordu. Onun canı her yandığı an göz yaşı döküyordu ve o kadar çok dökmüştü ki gözlerinin kuruduğunu hissediyordu.

Adam kılıcın kabzasını sertçe Ratakna'nın kafasına geçirdi. Darbeyle Ratakna, ilk önce şiddetli bir sızlama hissetti ve ardından gözleri kararıp bilincini kaybetti. Adam kılıcını seri bir şekilde tekrar kınına soktu ve Ratakna'nın önüne geri geldi. 

Adam usulca Ratakna'nın bağlarını çözdü ve rahat bir şekilde bacaklarını açtı. Odadaki adamlardan diğeri ise kemerini çıkartarak Ratakna'ya doğru yaklaştı. Bilinçsizlikten dolayı ölü ağırlığı olan kadını arkaya yatırdı ki başından beri onunla uğraşan adam Ratakna'nın pantolonunu çıkartabilsin diye. 

"İlk önce onunla oynamamıza izin vermediği için direk işe geçelim o zaman" dedi adam.

Gülümseyerek kadının pantolonunu aşağı doğru çekemye başladı. Yumuşak ve pürüzsüz teni ortaya çıkıyordu. O sırada Jaskal'ın yanında duran odadaki üçüncü adam Ratakna'nın tenini görünce yutkundu.

"Leziz gözüküyor." dedi sabırsız bir şekilde. Pantolonu hala çıkarmakla uğraşan adam sırıtarak başıyla onayladı. En sonunda ayaklarına kadar indirebildiğinde odadaki herkes Ratakna'nın bacaklarına odaklanmıştı. 

Jaskal'ın dibinde duran üçüncü adam dayanamayıp o yerde yatarken üstünden geçip kadının bilinçsiz duran Ratakna'nın yanına gitti. Jaskal ise bunu fırsat bilip tüm enerjisini dudaklarına verdi. Konuşmak ve bir kaç söz söylemek için kendini zorluyordu. Öfkesi, kıskançlığı ve hüznü ona son kalan gücünü kullanmasına yardımcı oluyordu. Ve, uzun zamandır Theiran topraklarında edilmeyen o duayı etti.

"Tanrım, sen teksin ve en güçlüsün. Senin gücünün ve kutsallığın karşısında eğiliyorum. Ve, sana dileniyorum.

Tanrım, duyguların en güçlüsünü, en şiddetlisini istiyorum senden. Bunu bahşet ki, kirlilerin üstüne yargını dağıtabileyim."

İnsanlığın başlangıcından beri var olan bu iç güdü, bilinse de bilinmese de her insan evladının içinde bulunmaktadır. Tehlikede olduğunun, bunun yaklaştığının habercisidir. Vücudun en kısa sürede bu tehlikeye karşı tedbir alması gerektiğinin uyarıcısıdır. Görülmese de duyulmasa da tehlikenin geldiği hissedilir. Özel durumlarda hayatta kalmayı sağlayan bir tepkedir(refleks). Bu, derin korku, vücuda hükmeder. 

Ve, üç adamın aynı anda tüyleri diken diken oldu. Adrenalinle dolup taştılar ve kalplerinin hızları arttı. Birisi soğuk ter akıtırken diğeri ise daha paranoyak hale geldi. Yaptıkları işi bırakıp donup kaldılar. Etraflarına garip garip bakmaya başladılar. İçlerindeki bir ses, bir dürtü şu an ölmek üzere olduklarını fısıldıyordu. 

Ratakna'nın bedenini tutan arka tarafta duran adam dayanamayıp kılıcını çekti. Etrafına doğru bakıp odanın karanlık kısımlarına doğru kılıcını doğrultmaya başladı. O panikle paranoyak olan yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Ne oluyor?! Ne yapıyorsun?! Sakin ol! Bir şey yok." dedi fakat dediklerinin tersine yapıyor, durmadan arkasına bakıyor ve birisinin onu izlediğini hissediyordu. Ardından paranoyaklaşmış olan soğuk terler döken adama doğru döndü. 

"Bizim baş muhafıza beni sattın değil mi?! İçki içmiştim be adam! Sarhoştum! Küçük bir kıza öyle bir şey hiçbir zaman yapmam!"

Bir kaç adım ileri hızla ilerledi ve konuştuğu adamın yakasına yapıştı. Adam tepkisiz kalırken paranoyak olan adam ağzından tükürükler saçarak bağırmaktaydı. 

"Neden?!" 

 "Neden?!"

"Neden?!"     

Adam bir süre daha sessizliğini korudu. Ardından kendini ifade edebileceğini düşündüğü zaman konuşmaya çalıştı fakat çok geçti. Yüzüne yumruğu yedi ve kendini yerde buldu. 

O sırada hala üçüncü kişi kılıcını karanlığa doğru tutmuş etrafına bakıyordu. Ratakna kendine gelmişti fakat anlaşılmaması için hala gözleri kapalı bir şekilde kendini bırakmış duruyordu. Pantalonun inidirlmesindende oldukça rahatsızdı. Bir şey yapması gerektiğini biliyordu bu yüzden öğrendiği savaş ve dövüş sanatlarından birini kullanmaya karar verdi. Parmaklarını birleştirdi ve tüm gücünü elinde toplanmaya başladığını hayal etti. Tüm odağını elinde toplamıştı. Öğrendiği bu eski teknik, güçlü bir zihin ve beden gerektiriyordu. Normal insanların yapabileceği bir hareket değildi. 

Ratakna kendini hazır hissettiği an sert bir baş ağrısı ile hızla kalktı ve çevik bir hareketle arkasında duran kılıcını çekmiş adamın boynuna kuvvetli bir vuruş yaptı. Vuruşla birlikte adamın gözleri karardı ve yere yığıldı. 

Adam yere yığılır yığılmaz Ratakna kılıcı hemen aldı ve daha ne olduğunu anlamamış kavga eden adamlara doğru döndü. Paranoyak adam öfkeyle kılıcını çekip saldırmak isterken Ratakna kılıcını sağdan hızla savurdu ve adamın boğazını derinlemesine kesti.

Boynundan fışkıran kanı durdurmak için elini oraya götürdü fakat fazla zaman geçmeden olayın şokuyla o da yere yığıldı. Geriye kalan son adam ise o kadar korkuyordu ki kılıcına bile dokunamamıştı.  

"Soyun." dedi Ratakna adama. Adam hiçbir şey demeden başıyla onayladı ve üstündeki zırhları bedenine bağlayan ipleri çözüp parçaları yere attı. Ardından belindeki kını çözdü ve onuda çıkardığı zırhların üstüne koydu ve Ratakna'ya baktı.

"Soyun dedim." dedi Ratakna daha ciddi bir ses tonuyla. Adam büyünün ve ölümün eşiğinde olmasının etkisiyle başıyla tekrar onayladı ve üstündeki kirli kıyafetleri de çıkartmaya başladı. O anda arkada baygın olan adam ayılmaya başlamış ve ayağa yalpalayarak kalkmıştı. 

Ratakna nazik bir kaç adım atarak sanki bir pastaya çubuk saplar gibi kılıcı adamın sırtından soktu ve ayağını adamın sırtına koyarak kılıcını soktuğu yerden çekip çıkarttı. 

KaşifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin