En öndeki at arabasının iyice yavaşlamasıyla arkadakiler de yavaşladı. Heira başını vagonun arka tarafından çıkartıp etrafa baktı. Ardından at arabalarının hepsi durdu. At arabalarının çektiği vagonlar çadırlı olduğu için sadece arka taraf açıktaydı ve oradan dışarısı gözükebiliyordu. Bu yüzden vagonlardaki askerler, ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. Kısa bir süre sonra en öndeki vagonlardaki askerlerden bir tanesi miğferini eline aldı ve Heira'nın bulunduğu vagona doğru koştu. Çadırlı vagonun girişine varır varmaz Heira'ya bakarak heyecanla konuşmaya başladı.
"Efendim! Vaeshia sancaklı elli kişiden oluşan bir grup önümüzü kesti!"
Heira kaşlarını çattı ve ardından beline bağlı kını tutarak vagondan aşağı indi. Vagondaki diğer askerler miğferlerini taktıktan sonra Heira'yı takip etti. Heira en öndeki at arabasına doğru ilerlerken diğer at arabalarındaki askerlerde sırayla çıkıp Heira'yı takip etmeye başladı. Heira en öndeki at arabasının hizasına geldiği zaman Vaeshia sancaklı askerlerin yolu kestiğini gördü.
Sancakları, siyah zemin üstüne konulmuş üst üste duran, iç içe geçirilmiş beyaz çemberlerden oluşuyordu. Vaeshia askerleri yolun etrafına sağlı sollu geçmiş ve iki en iri adamı da yolun tam ortasında durmuştu. Üstlerinde, ince zincir zırhla örtülmüş kalın deri zırhları vardı. Rahat hareket edebilmek için altlarında giydikleri pantolonların sadece ufak bir kısmı zırhlandırılmıştı. Miğferleri ise arkeolog tugayı askerlerinin daha kötüydü. Gözleri ve ağzı açıkta bırakan, başlarının yan ve arka kısmını kapatan ince demirden oluşan miğferlerdi.
Heira, en öndeki at arabasının önüne geçti ve iki devasa Veashia savaşçısının önünde durdu. Kollarını bağladı ve dik dik bakmaya başladı. Heira'ya bağlı askerler ise ellerini kabzalarının üstüne koymuş herhangi bir tehlikeye karşı tepki vermeye hazırlanmışlardı. Heira sabırla etraflarını sarmış Vaeshia askerlerine gözlerini dikmiş, onların arasında yetkili birini arıyordu. O sırada Heira'nın en iyi adamlarından biri, daha önce Aife'ye onu desteklediklerini söyleyen, bir kaç adım ileri atıp Heira'nın yanına geldi ve miğferinin ardından çıkan boğuk sesiyle:
"Vaeshia askerlerinin, doğrudan kraliyete bağlı arkeolog tugayı konvoyunun önünü kesmesinin sebebi nedir?" diye sordu.
Önlerinde duran iki savaşçının ardında başka bir adam belirdi. Bakımlı kısa siyah saçları ve düzgün bir cildi vardı. Gözleri koyu kahverengiydi ve giydiği kıyafet ile zengin olduğu anlaşılabiliyordu. Üstünde vücudunu estetik gösteren deri bir palto ve paltonun üzerini güzelce süsleyen bir tilki kürkü vardı. Sağ elindeki yüzük parmağına geçirilmiş yüzüğün üstüne Vaesh hanesinin sembolü vardı. Heira, adamın iki savaşçının önüne geçmesiyle onun Lort Lubart Vaesh olduğunu anladı. Tek bir gözünü kısarak şaşkın şaşkın adamın adımlarını izledi. Bir lordun sahaya çıkması pek rastlanır bir şey değildi. Bu yüzden biraz gerilmişti. Heira'nın arkasında duran adamlar da Heira'nın gerginliğini sezmiş ve adamın giyinişinden tahmin yürüterek durumun ciddiyetini az çok anlamışlardı.
"Sizi burada görmeyi beklemiyordum Lord Lubart." dedi Heira. Lubart gülümseyerek Heira'ya doğru baktı.
"Uzun zaman oldu, değil mi? Sevgili dostum Heira..." diye karşılık verdi Lubart.
Lubart'ın gülümseyişi gözlerine yansıyordu. İnsanlar, onun mükemmel bir gülüşe sahip olduğunu söylerdi fakat insanlara göre mükemmelliği sadece gülümseyişinde değildi. Davranışlarıyla, yaşam tarzıyla, insanlara yön göstermesiyle... O, tüm Theiran Krallığında halkla arası çok iyi olan sayılı soylulardan biriydi.
Heira için onun bu mükemmelliği oldukça korkutucuydu çünkü onun için bu sözde mükemmelliğin arkasına bir çok şey saklanabilirdi. Görünürde yaptıkları, görünmediği zamanda yaptıklarını örtüyor olabilirdi. Ve, bu durum onu tedirgin ediyordu. Daha önce Vaithre kasabasında daha Lubart küçükken karşılaşmışlardı. Rath'ın kasabaya geldiği ilk gündü. O günden sonra Lubart altı yaşında olmasına rağmen doğrudan, dolaylı Heira'nın yükselmesine yardımcı olmuştu ve şu an Heira, kasabalı olmasına rağmen Theiran Seçkin Ordularına mensup 1. Arkeolog Tugayında rütbeli bir askerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaşif
FantasyAcımasız feodal lortların inşa ettiği dünya da bazı hikayeler insanlığa umut olmuştur ama hepsi sanıldığı kadar gerçek değildir. Bu dünya da kaşifler umut olacak hikayeler peşinde koşarlar ve insanlara bu hikayeleri nesilden nesle anlatırlar. Aife...