Ne oldu kızım neye inanamıyorsun. dedi ve paketin içindeki zarfı elimden aldı. Davetiyeyi görünce bana baktı. Ve tek sözüyle bütün heyecanımın içine sıçtı.
- Hayır olmaz.
********************
İki gündür hala aramamıştı. Ben ağlamaktan perişan olmuştum. Neden öyle davranmak zorundaydı ki. Neden beni tebrik edip yanımda olmamıştı. İnanın içim acıyor. Tanıştığımızdan beri hiç ayrı kalmamıştık. Onu o kadar özledim ki sesinin öylece kulaklarımda çınladığını duyuyorum. Sabah uyandığımda karşımda olmasına o kadar alışmışım ki yanımda göremeyince birden kalbim tekledi. Bütün gece tir tir titremiştim. Çünkü onun beni saran koruyup kollayan kollarıyla sarmalanmamıştım. İçim acıyordu. Onu çok özlemiştim. Ama arayamam. Ama sesini özledim. İstese o seni arardı. Ya o da benim gibi düşünüyorsa.
İki gün önce ki kavgamızı hatırlayınca tekrar ağlamaya başladım.
- İki Gün Önce -
- Hayır olmaz.
- Ne ? Ne olmaz.
- İç çamaşırlarıyla öylece podyumda yürümeni istemiyorum.
- Bak Demir. Ben bu davetiyeyi ne zamandan beri dört gözle bekliyorum. Şimdi senin kıskançlığın yüzünden hayalimden vazgeçmeyeceğim. Tamam mı.
- Hayır tamam değil. İstemiyorum. Elalemin herifleri senin götüne başına bakıp salyalarını akıtmalarına izin vermem.
- Senden izin istemiyorum zaten.
- Ne demek şimdi bu.
- Kabul edeceğim demek.
Masanın üstünde hazırladığım ne varsa hepsini eliyle fırlattı. Bir yandan da bağırıyordu.
- Siktir ! Hayır ! Sen benimsin ! Benim olanı kimsenin öyle görmesine izin vermem !
Ne ara ağlamaya başladığımı bilmiyorum. Bana baktı. Gözlerimin içine. Yalvarır gibi. En derinlerime elini uzatıyordu. Sonra tekrar bağırmaya başladı. Ama bu sefer sesinde ki şey neydi bilmiyorum.
- Ağlama ! Sakın ağlama !
- Ağlamamamı söylerken bile bağırıyorsun. Bana bağırma !
- O zaman sende diretmeyi bırak. İzin vermem !
- Ne dersen de ben o defileye katılacağım.
Kapıya doğru gitti bir hışımla kapının yanındaki aynaya yumruğunu geçirdi. Ayna tuzlabuz oldu. Eli kanıyordu. Hemde çok kanıyordu. Sonra kapıyı çarpıp çıktı. Bense en derinlerden gelen hıçkırıklarımla yalnız kaldım. Salonun ortasında yere oturmuş bacaklarımı karnıma çekmiş içimi çeke çeke bir çocuk gibi ağlıyordum. Ya onu kaybedersem. Gerçek aşkımı daha yeni bulmuşken kaybedersem.
*********************
Evden çıkıp bir otele gittim. Odaya girdiğimde direkt banyoya girdim. Sıcak küvetin içinde tekrar ağlamaya başlamıştım. Gözlerimi kapadım ve onu hayal etmeye başladım. Gözlerini, güçlü çenesini, biçimli burnunu, kaşlarını çattığında alnında ki kırışmayı, yüzündeki o muhteşem gülümsemeyi. Tek tek, santim santim aklıma getirdim. Çenesinin yanındaki izi mesela ya da sol yanağındaki beni. Hatta tam kalbinin üstünde kalp şeklindeki küçük doğum lekesini. Herşeyini. Sevdiğim, aşık olduğum adamı hayal ettim.
- Şimdiki Zaman -
Sanırım ağlarken uyuya kalmışım. Telefon sesiyle uyandım. Saat 2.48 di. Telefonun ekranında ismini görünce kalbim durdu sanki. Telefonu açtım.
- Alo Demir.
- Şey ben Demirin arkadaşıyım. Sen Pelin sin değil mi ?
- Evet ben Pelin Sipahi. Demire bir şey mi oldu ? Haa doğru söyle. Nerde ?
- Sakin ol. Ben Emre. Arkadaşıyım. Çok sarhoş ve Pelin diye sayıklıyordu. Bende telefondan seni aradım. Aranızda ne geçti bilmiyorum. Ama ben Demiri hiç böyle görmedim. Gerçekten çok kötü. Gelsen iyi olur. Evine bırakacağım. Şimdi kapatmalıyım.
Telefonda dııt sesini dinledim. Gitmelimiydim. Yoksa onu unutmalı ve hayalimi mi gerçekleştirmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kelime Aşk
RomanceAşkı sokakta buldular ama en değerli şeyleri oldu. İlk görüşte aşık olan iki kalp iki beden iki ruh. Aşkın kokusunu içinize çekin. İşte o zaman kaybetme korkusunu anlarsınız.