Tek istediğim bu işgencenin bir an önce son bulmasıydı. Sonra gözlerimi açacaktım ve Demir karşımda bana güven ve huzur veren gülümsemesiyle bakıyor olacaktı. Ama ya bu sefer geri dönemezsem. İşte o zaman şimdi savaşma vaktiydi. Ölmeye hiç niyetim yoktu. Daha yaşamam gereken şeyler vardı. Lanet olsun ki daha o defileyi yapacaktım. Geri dön Pelin. Dön ve savaşmaya başla !
*************
Beynim kafamın içinde fokurduyor gibi hissediyorum. Acıyı unutup bir şeylere tutunabilmemin tek bir sebebi var. Şuan gördüğüm güzel rüya.
Yemyeşil bir çayırın ortasında, kırmızı piknik örtüsünün üstünde sandviç hazırlıyordum. Biraz uzağımdan çığlık duyuyorum ve endişeyle oraya bakıyorum. Endişemin nedeni küçük kızım. Ona zarar gelme düşüncesi bile beni deli ediyor, kalbimin sıkışmasına neden oluyordu. Ama çığlığının sebebi korkması değil aksine yaramazlığıydı.Demir onu kollarının altından kavramış etrafında döndürüyordu. Kollarının arasına alıp yukarı doğru attı yüreğim ağzıma geldi ve korkuyla elimi ağzıma kapattım. Ama küçük aşkım tekrar sevinç kahkaları attı ve babasının kollarına tutundu. Tekrar yapması için yalvarıyordu ama Demir onu sinirlendirmek için kabul etmiyor ona bakmıyordu. Sinirlendirmek istemesi normaldi. Çünkü şuan kaşlarını çatmış masmavi gözlerini kısmış, dudağını sarkıtmış ve kollarını önünde kavuşturmuş haliyle fena halde tatlıydı. Sonra birden iyice sinirlendi ve saçlarını savura savura bana doğru koşmaya başladı. Büyük ihtimalle babasını bana şikayet edecekti. Demir dizlerinin üstünden doğruldu ve arkasından koştu sonra belinden kavrayıp onu döndürmeye başladı. Müthiş kahkahaları kulaklarımı doldurdu. Karnımda hissettiğim sancıyla ufak bir çığlık attım ve elim refleks olarak karnıma gitti. Demir beni görünce bana doğru koşmaya başladı. Küçük tatlı kızımı yanıma bıraktı ve yüzümü elleri arasına aldı. Hayli endişeliydi. Devamlı bir şeyler mırıldanıyordu. Karnım o kadar büyüktü ki doğrulurken onun yardımını almak zorunda kaldım. Gözlerinde hala derim bir endişe vardı. Aniden başıma giren ağrıyla çığlık atmaya başladım ve karanlığın tekrar beni içine çekmeye başlamasına rağmen engel olamadım. Sanki boyut değiştirmişim gibiydim. Hızla yataktan doğruldum. Başım ağrımıyordu ama midem bulanıyordu. Midemden gelen derin ve sarsıcı öğürmeler işe yaramıyordu, sadece safra kusuyordum. Kafamı yastığa doğru bırakınca karşımda bir hemşire gördüm ve diğer yanımda da elimi sımsıkı tutan Demiri. Gördüğüm rüya yavaş yavaş zihnime yerleşmeye başlayınca yüzümdeki gülümsemeyi engelleyemiyordum. Kendime engel olamadım ve etrafa baktım. Belki etrafta minik kızımı görürüm diye ümit ediyordum ama gerçek değil rüya olduğunu anlayınca beni derinden sarsan kaybolmuşluk hissi karşısında nefesim kesildi. Dolan gözlerim Demirin endişe taşan gözleriyle buluşunca iç geçirdim. Sanki ben çamurluydum ve o beni su gibi temizleyip arındırıyordu. Mutsuzluğumu ve halsizliğimi çekip alıyordu.
Gözleri gözlerimi bulduğunda, durur zaman. Ben kaybolurum o kaybolur. Ben onda yaşarım ve ölürüm, o da bende. Ben kaybolsam birbirimizi buluruz. Onu seviyorum. Yunusun denizi sevdiği gibi. Gülün dikeni sevdiği gibi. İnsanın yaşamayı sevdiği gibi. Ben onu aslında kendimden çok seviyorum. Avuçlarının içine aldığı elimi dudaklarına götürdü ve öptü. Sonra da avcumu yanağına yaslayıp gözlerini kapadı. Hakkım var mıydı bunu yapmaya. Gözünün önünde tükenirken onu da kendimle beraber yakıp kül etmeye. Yüzüme bir gülümseme yerleştirdim ve ona güvenle baktım. Kapalı gözlerinden süzülen bir damla göz yaşını hemen elinin tersiyle sildi. Sanki ağlaması ayıpmış gibi davranıyordu. Hayır. Ağlamak herkesin hakkı. Sırf benim için bu hakkından vazgeçemez. Yanağını okşadım. Yeni yeni çıkmaya başlayan sakallarının yerini kirli sakal almıştı. Çok yıpranmış görünüyordu. Zaten dağınık olan saçları iyice dağılmıştı. Üstündeki beyaz tişört kırılmıştı. Göz altlarında mor halkalar kendini kolayca belli ediyordu. Yanakları çökmüş ve dudakları solmuştu. Gözleri ise ne kadar benim yanımda olmasa da ağladığını bariz bir şekilde belli ediyordu. Yatağın karşısında duvara montelenmiş televizyonda bir haber kanalı açıktı. Ekranın kenarında dalgalanan bayrağı görünce aklıma dank etti. Bugün ayın yirmi üçüydü. Hatırladığım son şey alışveriş merkeziydi ve o gün ayın on yedisiydi. Ben altı gündür baygın mıydım. Kafam karışmıştı. Onlarca rüya görmüştüm ama bu kadar uzun süredir baygın olacağım aklıma gelmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kelime Aşk
Roman d'amourAşkı sokakta buldular ama en değerli şeyleri oldu. İlk görüşte aşık olan iki kalp iki beden iki ruh. Aşkın kokusunu içinize çekin. İşte o zaman kaybetme korkusunu anlarsınız.