Sedye geldi ve üzerine bıraktım. Burnu tekrar kanamaya başlamıştı. Doktor yanına geldi. Yanındakilere birşeyler söyledi ve yanıma geldi. Konusuyordu ama ben hiçbirşey duymuyordum. O an düşündüğüm tek şey korkuydu. Kaybetme korkusu. Bu korkuyu bugün ikinci kere yaşıyordum. Bildiğim tek bir şey vardı. O da sevdiğim kadının hiç iyi olmadığıydı.
*********************
İçeri girmekten korktuğum için neredeyse yarım saattir kapının önünde duruyordum. Hemen kapının yanında sırtımı duvara yaslamış, dizlerimi karnıma doğru çekmiş, kafamı ellerimin arasına almış düşünüyordum. Aklımdan bir türlü çıkartamadığım görüntülerle savaşmayı bırakmış öylece o anları hatırlıyordum. Kafasını cama çarpışı, acı dolu çığlıkları, burnundan akan durmak bilmeyen kan. Görüntüler gözümün önüne geldikçe kalbime saplanan hançerlerin derinliği artıyordu. Nefesim daralıyordu. Sanki boğazımı saran eller vardı. Ara ara içerden Pelin in çığlıkları geliyordu. İçeri girmem gerekiyordu. Ama üstümde ki kanını görürse korkar diye endişeleniyordum. Ve.. ve.. onu o halde görmeye katlanamazdım. Acı çekerken. Ama bana ihtiyacı vardı. He zamankinden çok. Daha fazla düşünürsem kafayı yiyecektim. Kararımı değiştimeme fırsat vermeden ayağa kalktım. Bacaklarım tutmuyordu. Elim yavaşça soğuk kapı kolunu tuttum. Tamamen bilinçsiz hareket ediyordum. Kapıyı yavaşça açtım. Kafam hala yerdeydi. Kapıyı arkamdan kapatarak içeriye girdim. Kokusu.. o güzel kokusu. Çoktan hastaneye özgü iğrenç kokuyu bastırmıştı. Kokusu bir çiçek bahçesi gibiydi. Saçları hep menekşe kokardı. Boynu ise yasemin. Duştan çıktıktan sonra heryeri hafif bir gül kokusu kaplardı. Kokusunu her yerde isterdim. Ama isteyeğim en son yer hastane odasıydı. Kafamı kaldırdığımda bütün korkularım kayboldu. Yatağın ortasına bacaklarını karnına çekerek oturmuş ileri geri sallanıyordu. Kafası cama dönüktü. Büyük ihtimalle dışarıdaki yağmuru izliyordu. Kafasını bana doğru çevirdi. Beni gördüğü anda yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu. Gözlerinin içi gülüyordu. Bana sıcacık bir gülümseme bahşetti. Her şeyi unuttum o an. Dünya durdu derler ya hani. Yanına gidip sıkıca sarıldım ona. Hiç bırakmayacak gibi. Sanki hiç onsuz kalmamışım gibi. Belki biraz uyur ümidi ile
- Uyumak ister misin güzelim ?
- Hayır.
- Kendin bilirsin sevgilim. İyimisin ?
- Bilmiyorum. Başım çok ağrıyor.
- Hemşireyi çağırmamı istermisin ?
- Başımın ağrısı geçecek mi peki ?
- Geçecek aşkım.
Kolumu başucundaki çağrı düğmesine uzanmama kalmadan. Doktor içeri girdi. Kapıyı çalmadığı nın farkındamıydı bu dallama. Sert bakışlarım karşısında resmen kekeledi.
- Şe... şey benim sizinle konuşmam gerek. Mümkünse dışarıda.
Pelinin saçlarından öpüp doktorla beraber dışarı çıktık. Kapıyı arkamdan sıkıca kapattım. Nedenini bilmiyorum ama kötü hissediyordum. Korkuyordum. Doktora döndüğümde eli ceplerinde boynunda şu boru zimbirtisi karşımda dikiliyordu. Ona evet der gibi başımı yana doğru eğdim. Adamın boyu kısaydı. Tepesinde saç yoktu ama yandaki saçlarını tepesine doğru kelini gizlemek ister gibi taramıştı. Boğazını temizledi.
- Odama gidip konuşsak daha iyi olur.
Arkasında onu takip ettim. Odaya girdiğimizde o büyük masasının ardindaki koltuğa bende karşısındaki tekli deri koltuğa oturdum. Ellerini masanın üstüne koyup önünde birleştirdi.
- Evet sizi dinliyorum.
- İlk önce testlerde çıkan sonuçlara göre Pelin hanım CBGD ikinci evre hastası.
Sabırsızca kafa salladım. Söylediğini anladığımı mı zannediyor.
- Yani....
- Yani Kortikobazal ganglionik dejenerasyon. Çok nadir görülen bir demans türü. Belirtileri çok açıktır. Kan kusma, aşırı burun kanaması ise beynin frontal lobundaki yeni gelişmeye başlamış ama hayati bir bölgede olduğu için belirtisini erken göstermeye başlamış. Beyindeki tümör tahminen iyi huylu yani tedavi edebilir. Ancak.....
- Ancak ne doktor ?!!
- CBGD nin henüz bir tedavisi yok. Hastanın kurtulma ihtimali %3 tür.
- Nedemek şimdi bu.
- Yani Pelin hanımın kurtulma ihtimali çok az. Hastalık ölümcül. En fazla altı ayı var. Biz sadece destek tedavi verebil...
Ölümcül. Ölümcül. Ölecek.
Bütün bedenimi kızgın yağlara sokup çıkartmışlardı. Kalbime zehirli hançerler saplanmıştı. Ruhum boşluğa sürüklenmişti. Ne yapacağım ben şimdi. Altı ayda nasıl veda edeceğim ben aşkıma. O ölürse benim yaşamam için bir nedenim kalmazki. Ha o ölmüş ha ben. Artık onun yokluğuna dayanamam. Gözlerimin önünde gün geçtikçe erimesine nasıl katlanırım. Ikinci defa birini kaybetmeye nasıl dayanırım. Canımdan can giderken nasıl belli etmem ona. Sevdiğim kadın ellerimden kayarken ben kaybetmeye hazır mıyım. Hayır. Saçmalık bunlar.
Hırsla oturduğum yerden kalktım. Dünya kadar test yaptılar. Ama kesin yanlış çıktı sonuçlar. Gerçek olamaz. Pelin beni bırakıp gitmez. Beni bu lanet dünyada annem gibi bırakıp gitmez. Fark etmeden hastanenin arka bahçesine gelmiştim. Daha fazla dayanamadım ve dilerimin üstüne düştüm. Bağırarak ağladım. Kaybetme korkusunun verdiği acıyla titreye titreye ağladım. Safak yeni söküyordu. Yeni doğan güneş sayesinde bulutlar görünüyordu. Kafamı büyük buluta doğru çevirdim. Bağırmaktan tahriş olmuş boğazımla fısıldayarak
- Anne. Lütfen yardım et. Almasınlar onu benden. Sevdiğim kadını koparmasınlar benden. Anne lütfen !
Bu kadar acizlik yeter. Güçlü olmalıyım ve sevdiğim kadının yanında olmalıyım.
O an kendime bir söz verdim. Asla ama asla, ondan vazgeçmeyecektim. Beni yanında istemese bile her an yanında olacaktım. Onu hep sevecektim. Ve unutmayacaktım. Ölene kadar ve ondan sonra bile. Hep kalbimin tek sahibi olacaktı...
Seni Çok Seviyorum Kalbimin Tek Sahibi. Hep seveceğim. Ölüm bizi ayırana ve ondan sonrasına kadar. Son nefesime kadar. Kalbim son kez attığında tek sen olacaksın kalbimde.
*******************
Bölüm sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kelime Aşk
RomanceAşkı sokakta buldular ama en değerli şeyleri oldu. İlk görüşte aşık olan iki kalp iki beden iki ruh. Aşkın kokusunu içinize çekin. İşte o zaman kaybetme korkusunu anlarsınız.