Ya Demir in yanında olacağım yada o toprağın altında. Belki bende annesi gibi bulutlara çıkarım o da bana ihtiyacı olduğunda bulutlara bakar. Bulutlardan teselli bulur. Ama buna izin veremem. Onu üzemem. Şu dünyada yaptığım son şey onu üzmek olamaz....
****************
Sabah ki baş ağrısından sonra apar topar hastaneye gittik. Doktorun gece telefonda söylediklerini bir de karşısında dinledik. Dün gece yaşadıklarım kesinlikle farklıydı. Sevdiğim adamı arkamda bırakıp ayrıldım ama ardından ondan evlilik teklifi aldım sonra ölmeyceğimi öğrendim ve teklifi kabul ettim. O zaman iyileşeceğimi söylemişti ama sabah ki baş ağrısı bende ki umut ışıklarını gölgeliyordu. Doktorun tekrar yaptığı testlerden sonra karşısındaki deri tekli koltuklarda oturmuş onu dinlerken büyük sorunun bittiğini ama hala bir sorun olduğunu anladım. Doktor biraz sıkıntı birazda öz güvenle aynen şöyle demişti.
" Bir önceki test sonuçlarında ki yanlışlık dolayısıyla tekrar özür diliyorum. Şu an ki testler kontrol edildi. Durumunuzu şöyle açıklayayım Pelin hanım. Beyninizin ön lobunda bir tümör var. Hayati bir bölgede. Ameliyatla ve kemoterapiyle tedavi edilebilir. İyi huylu bir tümör olduğu için şanslıyız. Ancak.... Tedavi süresince tümör küçülme göstermezse hafıza kaybına neden olabilir. Buna hazırlıklı olmanızı öneririm. "
Son kelimeleri benden çok Demire söylemişti. Doludan kaçmıştık ama yağmura yakalanmıştık. Demire döndüğümde gözlerindeki endişeyi görebiliyordum. Ama benim baktığımı anlayınca hemen bana gülümsedi. Önemli olan dudaklarının aldığı şekil değildi. Gözlerinden endişe ve korku akarken gülümsemesi bir şey ifade etmiyordu. Zaten ben iyileşeceğim. Rüyamda gördüğüm o küçük kıza sahip olmadan ölmeyecektim.
Hastaneden el ele çıktık. Bu yaptığımız hastalığı önem vermediğimizin bir kanıtı gibiydi. Arabaya bindik. Yüzlerimizde rahatlatıcı gülümsemeler vardı. Elimi tuttu ve beni düşüncelerimden çekip çıkardı. Yüzündeki gülümseme yerini muzur bir sırıtışa bırakmıştı. Bu sırıtışın sonunda kesin bir şey vardı. Soran bakışlarla ona baktım ama o bana değil yola bakıyordu ve radyodaki şarkıyı mırıldanıyor, parmakları direksiyonda ritim tutuyordu. O kadar güzeldiki. Yunan tanrısı. Onu ilk gördüğümde aklıma gelen bu olmuştu. Sert hatlı çenesi, düzgün burnu, çıkık elmacık kemikleri ve o beni en derinlere sürükleyen mavi gözleri. Hem ateş gibi yakıp, kasıp kavuran hemde iliklerine kadar titreten acımasız donduruculuk. Saçları sanki saatlerce uğraşsan anca yapabileceğin bir saç şekliydi ama bir kere bile saçını yaptığını görmemiştim. Dağınık gibiydi ama bir o kadar da düzgün ve özenli.
Aval aval onu seyrettiğimi anlamış olacakki kafasını bana çevirmeden alaycı bir ses ve sırıtışla " Çok mu yakışıklıyım ?" dedi. Yakışıklı olduğunu zaten biliyordu. Uzanıp dudağına minik bir öpücük bıraktım. Cevabımı böyle vermek daha mantıklıydı. Arabayı durduğunda nihayet dışarı çıktım. Arabanın etrafını dolanıp yanıma geldi ve elimi tuttu. Büyük bir alışveriş merkezinin otoparkındaydık. Yürümeye başladığında arkasından sürüklenmemek için yanından yürümeye çalıştım. İki tane yürüyen merdiven çıktıktan sonra bir butiğe girdik. Kapıdan girdiğimiz anda abiylerle karşılaşmıştık. Dekoru ilginçti. Abiyeler duvardan sarkan askılara asılmıştı. Duvarları toz pembeydi ama aralıklarla yerleştirilmiş olan altın rengi boş çerçeveler ve ilerdeki klasik koltuklar burayı oldukça şık ve zevkli bir hale getirmişti. Bizi görünce ayağa kalkan kadın topuklu ayakkabılarının sesleriyle yanımıza doğru geldi ve Demire sarıldı. Sarıldı. Sonra da bana döndü. Zoraki bir gülümsemeyle ve samimiyetten bayağı uzak bir şekilde elimi sıktı. Demir kulağına bir şey fısıldayınca yüzünün aldığı şekil görmeye değerdi. Gözlerini kocaman açmış ve kafasını sallamıştı. Ne söylemiştiki acaba. Kadın birleşmiş ellerimize göz ucuyla bakıp yürümeye başladı. Amaçsızca salladığı kalçalarını resmen göze sokuyordu. Öyle mükemmel bir fiziği yoktu. Kısa boyluydu, küçük göğüsleri vardı ve kalça denen şey onda değirmen taşı kelimesiyle ifade edilebilirdi. Paravana benzer bir perdeyi açıp kenara çekildi. Ona bakmaktan vazgeçip önüme döndüğümde ise neden afalladığını şimdi anlıyordum. İçerideki manzara filmlerden fırlamış gibiydi. Bembeyaz. Her yer bembeyaz. Beyaz. Yüzlerce gelinlik vardı. Demirin amacı anlaşılmıştı. Bana gelinlik almaya gelmiştik. Elimi çekiştirdi ve askılara yönlendirdi beni. Askıları karıştırdı ve bir gelinliği çıkardı. Bana uzatırken yüzü gülüyordu. Bende ona güldüm ve gelinliği elinden aldım. Yardımcı olduğunu düşündüğüm kadın beni kabine yönlendirdi. Büyük bir sahneydi aslında. Ortasında yuvarlak bir yer vardı. Tam karşısındada ikili bir koltuk. Demir ben kabine girerken koltuğun ortasına oturmuş ve kollarını iki yana doğru uzatmıştı. Sağ ayağını sol dizinin üstüne koymuş rahatça oturmuştu. İşte şimdi başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Kelime Aşk
RomansaAşkı sokakta buldular ama en değerli şeyleri oldu. İlk görüşte aşık olan iki kalp iki beden iki ruh. Aşkın kokusunu içinize çekin. İşte o zaman kaybetme korkusunu anlarsınız.