Derslerin ilk günü geçen yıllardaki gibi zor geçmemişti. Hatta Snape bile kimseyi zorlamamıştı. Evet, müdür olmasına rağmen hala Karanlık Sanatlar dersine gidiyordu. Adamda bir tutkuydu ve tabi ki savaş sırasında birçok kişi öldüğü için Hogwarts'a bu ders için uygun birini bulamamıştı. Savaştan kurtulanlarda ağır yaralılardı ve hala St. Mungo da kalıyorlardı. Zaten Yoldaşlık'tan pek kimse kalmamıştı hayatta olan. Harry ve Hermione Dumbledore'un Ordusu'nu yeniden toplamaya karar vermişlerdi. Ama bu sefer öğrenemedikleri büyüler için değil, öğrendikleri büyüleri çalışıp, ödevlerini yapmaları için.
Geçen senenin son sınıf öğrencilerinden pek kimse kalmamıştı. Dört yüz öğrenciden sadece yüz yirmisi hala hayattaydı ve onlardan da sadece elli dördü Hogwarts'a geri dönmüştü. Çoğunun psikolojik ya da sağlık sorunları olmuştu. Savaş herkesi bir şekilde etkilemişti işte. Harry kâbuslar görüyordu. Hermione tek başına karanlıkta kalamıyor, Ron ise George ile rahat konuşamıyordu.
"Bu akşam Mcgonagall'ın kar gösterisi var-"
"Evet, ama çok geç saatte" diye söylendi Harry. Mcgonagall kar yağdırıp öğrencilerin okula alışmasını ve rahatlaması için sağlayacaktı. Ama geç saatte olması Harry'nin işine gelmiyordu.
"Ben seni uyandırırım" dedi Ron Şişman Hanım'ın önünde durup.
"Şifre tatlım" dedi tablodaki kadın, elindeki şarap kadehine bakarak. Ron yardım istercesine yanındakilere baktı.
"Balkabağı Yumurtası" dedi Hermione bilmiş bilmiş.
"Doğru tatlım" dedi Şişman Hanım ve savrulurcasına açtı kapıyı onlara.
"Belki bu yıl daha kolay olur her şey" Ron boş umutlarla kendini koltuğa attı.
"Şunları bırakıp yemeğe inelim" Hermione elindeki kitapları gösterip kendi yatakhanesine doğru ilerlerdi. Ron'un karnından gelen guruldama da onu hareketlendirmişti. Harry, Ron'un kitaplarını da alıp yatakhanesine çıktı ve birkaç dakika içinde o da, Hermione de Ortak Salon'a inmişlerdi. Üçü de bir araya geldiğinde hep beraber Büyük Salon'a geçtiler. Herkes oturaklarına yerleşiyordu yavaş yavaş. Harry, Ron'la birlikte Ginny'nin karşına oturdu ve Hermione'de yakın arkadaşı kızıl saçlı Ginny'nin yanındaydı. Müdür yani Snape siyah pelerinini düzeltip yıllarca Dumbledore'un durup, konuşma yaptığı yerde durdu ve boğazını temizleyip bütün salondaki öğrencilere baktı. Öyle ki her öğrenci onunla göz göze gelmiş gibi hissetti.
"Bu hafta dersler boş denecek şekilde geçti. Buna ilk hafta diye, ilk günün acısı diye hiçbir profesör bir şey demedi. Demeye hakkı yok. Ancak yarından sonra hepinizin daha verimli olmasını istiyorum. Şimdi... Afiyet olsun" sesi hala eskisi kadar soğuk ve düzdü ama korkutucu tınısı yoktu artık. Pelerinin yakası boynunun yarısını kapatıyordu. Voldemort savaş sırasında Snape'i öldürmeye çalıştığında boynunda uzun bir yaza izi kalmıştı. Sanki mümkünmüş gibi aşırı derecede beyaz olan teninden daha açık renkliydi yara izi. İşte pelerininin uzun yakası bu yarayı kapatıyordu. Salona son bir kez daha bakıp ellerini kaldırdı ve dört büyük masa muhteşem yemeklerle doldu. Öğrencilerden hayret dolu bir ses çıktı. Snape hafifçe tebessüm etti ve yerine geçip oturdu.
***
"Harry... Harry uyan" yatakhanedeki kimseyi uyandırmamak için fısıltıyla adını sesleniyordu turuncu kafalı çocuk. Elini uyuyan siyah kafalı çocuğun omuzuna koyup sarstı.
"Uyansana" Harry en sonunda dayanamayıp gözlerini araladı. Önce gözlüklerini buldu zorla. Sonra takıp Ron'a baktı.
"Ne oldu?"
"Kar başladı. Hermione ve Ginny bizi bekliyor" Harry hemen yattığı yataktan kalkıp etrafa baktı. Kimseyi uyandırmamaya çalışarak Gryffindor işlemeli cüppesini omuzlarına geçirdi ve hızlıca iki arkadaş çıktı Gryffindor binasından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Son Kale
FanfictionHarry hayatında hiç rahatça uyuyabildiğini hatırlamıyordu. Sorunsuz geçen bir yıl nasıl olurdu hep merak ediyordu. Bu yıl bunu tadacak mıydı? Yoksa hala bir çok sorunla karşı karşıya mı kalacaktı? Severitus olarak düşünüyorum ama bakalım zaman bize...