Harry, Hogwarts'tan sonra en güvenilir eve adım attığında etrafını saran soğukla ürperdi. Bir süre olduğu yerde durdu Harry. Özlemişti burayı. Remus onu beklemeden uzun holde, güve yemiş perdelerin, kesik bir ifritbacağından yapılmışa benzeyen şemşiyeliğin önünden yavaşça geçti. Perdelerin arkasındaki tabloları ses çıkardığı için rahatsız etmek istemiyordu. Özellikle Sirius'un annesinin kulak tırmalayan çığlığını kesinlikle özlememişti Remus.
Harry'de aynı yoldan Remus gibi sessizce ilerledi. Bir keresinde buradan geçerken ağır bir kitap düşürmüş ve yaşlı Bayan Black'in tiz çığlığı, sararmış yüz derisi ve akan salyalarına şahit olmuştu. Ellerini bir anlığına zorla da olsa kulaklarından çekebildiğinde perdeyi hızlıca kapatmıştı. Tabi bunu yapması yaklaşık üç dakikasını almıştı.
"Harry, sen bodrumdan başla" dedi Remus, eliyle aşağıyı işaret edip. Harry başıyla onaylayıp asasını çıkardı ve yavaşça merdivenlerden inip, geçmişte sık sık Yoldaşlık toplantılarının yapıldığı karışık mutfağa indi. Tavanda tencere ve tavalar sallanıyor, tozlanmış, kırılmış, eskimiş yaklaşık on, on beş sandalye mutfağın çeşitli yerlerinde duruyordu.
Harry etrafı incelemeyi ihmal etmeden kilere doğru yavaşça ilerledi. Kulaklarında eski günler, Hermione'nin, Ron'un kahkahaları çınlıyordu. Duvarları soyulmuş, dökülüyor, tavan karanlık, hiç bir şey görünmüyordu. Üst üste yığılmış eşyaların hepsi toz içindeydi. Harry bir fareyi yığının içine girerken görünce derin bir nefes aldı. Arsasını kaldırıp eski tencere ve tabakaları kısaca bütün mutfak eşyalarının havaya, kenara, dışarı çıkmasını sağladı. Geriye bir sürü defter, kitap, kutular kalmıştı. Hepsini tek tek incelemeye başladı Harry, belki bir şey bulurdu.
Remus, hala giriş katında, hala o uzun hold durmuş sessizce etrafı incelemesini sürdürüyordu.
Holün tavanında, üzerinde örümcek ağları birikmiş yılan şeklinde bir avize asılıydı. Zaten bu evin çoğu yerinde yılan işlemesi sık sık göze çarpıyordu. Yavaşça yürümeye başladı kirden görünmeyen eski halı üzerinde. Duvarlarda eski zamanlardaki gibi gaz lambaları vardı ve Lupin'in her adımında bir tanesi kendi kendine yanıyordu. Bu katta ilgisini çekebilecek hiç bir şey yok.
Adımları onu karanlık, eski merdivenlere götürdü. Her çıktığı basamakla ayağının altındaki ahşap oynuyordu. Merdiven boyunca duvarlara monte edilmiş bir sürü kurutulmuş kafanın önünden geçti. Bunlar ev cinlerine ait kafalardı.
Birinci kata çıktığında yanlış hatırlamıyorsam Remus, misafir odaları vardı. Yoldaşlık toplantıları sırasında buralarda kalırlardı. İlk girdiği odanın yüksek tavanı ve yeşil duvarlarını tanımıştı. Yoldaşlık toplantıları burada da yapılıyordu.
Remus önce ince bacaklı masanın yanına gitti ve çekmeceleri kurcalamayalım başladı. Kayda değer hiç bir şey yoktu burada. Bir kaç Yoldaşlıkla ilgili önemsiz metin, bir kaç gazete küpürü dışında değersizdi. Bu odaların çok uzun zamandır temizlenmediği belliydi.
Odadan çıktığında hemen karşıdaki boş odaya girdi. Burada sadece bir yazı masası ve duvardan bir türlü çıkmayan Black ailesinin soyağacı vardı. Remus elini duvarda ışıldayan ince sırma tele götürdü ve yol boyunca elini üzerinde kaydırdı. En sonunda sorma tel Sirius'un artık olmayan, kara resmi üzerimde surdu. Remus gözlerinin dolması için sıkıca kapattı ve hemen odadan çıktı. Bu katta sadece Hermione ve Ginny'nin kaldığı odalar vardı. Onları ve zamanında Harry ile Ron'un kaldığı ikinci kattaki odalarını geçip üçüncü kata çıktı.
Önünden geçtiği tuvaletin içinden garip sesler geliyordu. Aldırmadı Remus. Orada bir gulyabani vardı. Yıllar önce, yaz tatillerinde hep beraber buraya geldikleri zamandan beri buradaydı. Remus direk koridorun sonundaki odaya girdi.
Odanın kapısını açıp içeri girdiği anda bütün bedenini bir ürperti sardı. Sanki Sirius oradaydı ve gülen bir yüzle onu içeriye çağırıyordu. Yakın dostunun kokusu hala bu odadaydı. Ne çok özlemişti onu. Onunla konuşmak, dertleşmek ne kadar da iyi geliyordu Remus'a. Ama şimdi yoktu. Bütün dostları tek tek onu bırakıp gitmişti. Sevdiği herkes onu terk etmişti.
Remus dolan gözlerine aldırmadan asasını çıkardı ve gereksiz birkaç eşyayı duvar diplerine itti. Masayı, dolabı, çekmeceler, kitapları, her şeyi tek tek inceledi ve sonunda buldu. Sirius'un mektupları, önemli yazışmaları, fotoğrafları ve kendisi için özel anlamı olan eşyaları sakladığı küçük, büyülü kutuyu buldu.
Bu kutu bu evdeki tek renkli ve Griyffindor'a ait tek eşyaydı. Ahşap kutunun kapağında en canlı renkleriyle Griyffindor bina amblemi vardı. Bu amblem Black ailesini her zaman sinir ederdi. E zaten Sirius bunu bilerek yapmıştı bunu. Gülüp kutuyu eline aldı Remus ve yavaşça kapağını açtı. Evet hala hatırladığı gibi içinde Sirius için önemli olan her şey vardı. Kutuyu alıp Harry'i bulmaya, aşağıya indi.
"Harry! Oturma odası dayım, galiba bir şeyler buldum!" Remus, oturma odasına girdi. Harry onu duymuş, elindeki birkaç fotoğrafı bırakmadan yavaş yavaş merdivenlerden yukarıya, oturma odasına ilerledi. Remus, gülerek ona baktı. Ancak Harry gülmüyor, elindeki hareketli fotoğraflara bakıyordu. Kaşlarını çattı Remus, ne olduğunu anlamamıştı. Elindeki kutuyu kenara iterek ayağa kalktı ve Harry'nin yanına gitti.
"Sorun ne Harry?" Harry fotoğrafı işaret etti.
"Ne kadar mutlular Remus, görüyor musun?" Remus fotoğrafa baktığında hatırladı. Bunu kendisi çekmişti. James Lily'i kucağına almış, gülüyorlardı. Remus da gülümsedi bunu görünce.
"Ya mektubu gönderen haklıysa, ya bu mutlu bildiğim aile yalansa Remus?" Remus yanındaki oğlanın omzunu sıktı yavaşça.
"Bunu yakında öğreneceğiz Harry." nefesini bıraktı adam ve yerdeki kutuyu işaret etti. "Hadi şunları inceleyelim"
...
Oradan geçen birkaç saat sonunda onlarca fotoğraf, yüzlerce mektup, bir sürü çikolatalı kurbağa kartları, bir kaç adı olmayan iksir tarifi, Sirius'un bir kaç kızdan aldığı mektup ve daha onlarcasını işaretlemişlerdi. Remus eline James'den gelen bir mektubu aldığında Harry pes etmiş, sadece fotoğraflara bakıyordu.
"Sevgili dostum Pati,
Görüşmeyeli çok uzun zaman oldu. Seni ve Remus'u çok özledim. Başımıza gelen onca kötü olaydan sonra ikinizi de bir gün bize bekliyoruz. Lily de çok ısrar ediyor bunun için. Ama bir şartı var Kızıl Kız'ın; ona yardım edecek ve onu kızdırmayacaksın. Biliyorsun artık bir çocuğumuz olacak ve Lily her sinirlendiğinde karnında ki ufaklık onun canını acıtacak kadar hareketli oluyor. Güldüğünü biliyorum şuan, yapma biliyorsun hisseder.
Her neyse sevgili dostum, Dumbledore ile görüştüm. Bakanlıkta çıkan çatışmada ölen yok anca yaralı çok. Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen biraz daha güçlenmiş olacak ki, Bakanlığa böyle kolayca bir saldırı düzenlemişler.
Lily'nin biraz kafasını dağıtmaya ihtiyacı var Pati. Biliyorsun bu son olaylar onu baya yıprattı. Gelip bize destek olursanız çok seviniriz. Lily sevgilerini gönderiyor.
Eski Dostun James"Remus bu mektubu da önemliler arasına koydu ve Harry'e döndü. Harry elinde küçük bir tablo tutuyordu. Bu tablonun üzerinde Remus'un, Sirius'un, James'in ve Peter'in isimleri yazılı, altlarında da bir tutam saçları bağlıydı. Remus gördüğüyle güldü.
"Çok Özlü İksir için saklıyorduk. Dolunay zamanı ben ortadan kaybolduğunda yanımda kim gelirsem çok özlü iksir ev onun saçını koyuyorlardı ve sanki böylece Sirius, James veya Peter sanki hiç oradan kaybolmamış gibi oluyordu." Harry anladığını belirten bir şekilde başını salladı. Remus her şeyi tekrar kutuya koyup ayağa kalktı. Harry de kalktı ve onunla birlikte kapıya ilerlerken az önce ki tablodan aldığı babasının saçını cebine attı hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Son Kale
FanfictionHarry hayatında hiç rahatça uyuyabildiğini hatırlamıyordu. Sorunsuz geçen bir yıl nasıl olurdu hep merak ediyordu. Bu yıl bunu tadacak mıydı? Yoksa hala bir çok sorunla karşı karşıya mı kalacaktı? Severitus olarak düşünüyorum ama bakalım zaman bize...