İlk İşaretler

808 55 12
                                    

Harry aldığı bu gizemli ve açıkcası korkutucu nottan sonra bunun kötü bir cadılar bayramı şakası olmasını dileyerek kendini partinin hala devam ettiği Büyük Salon'a attı. Gözü Snape ya da McGonagall'I aradı ama bulamadı. Daha sonra arkadaşlarını gördü. Hermione Luna ile dans ediyor, Ron bir yandan yemek yerken bir yandan da müziğe bir şekilde kendini kaptırmış, Ginny ise her zamanki gibi, büyük ihtimalle Draco ile iddiaya girmiş, en cesur dans figürlerini sergiliyordu.

Harry tekrar göz attı kalabalığa, Snape veya McGonagall'I göremediği için geldiği hızla geri çıktı salondan ve müdür odasına doğru ilerledi. Uzun koridorlarda hızla, kimseye çarpmadan, kimseyle konuşmadan ilerliyordu. Elindeki siyah kağıdı avucunun içinde buruşturdu ve sonunda müdürün odasının önünde durdu. Elini kaldırıp kapıyı çaldı. Dumbledore zamanında olduğu gibi şifreler yoktu artık. Snape bunu gereksiz bulmuştu.

"Gel" Snape'in düz sesi Harry'nin kulaklarını doldurduğunda, genç çocuk kapıyı açıp içeri girdi. Snape ve McGonagall odada oturuyor, yaşlı Profesör merakla gözlerini Harry'e çevirdi.

"Potter?" McGonagall'ın sesi meraklıydı, ya da sanki neden buradasın ve bizi bölüyorsun der gibiydi. Harry yurkundu ve bir kaç adımla müdür masasına ilerlerken elinde buruşturdu kağıdı açıp Snape'in önüne bıraktı. Genç müdür önce karşısındaki zorluklar atlatan öğrencisine sonra da önündeki kağıda baktı. Harry'nin yüzündeki endişeli ifade onu tedirgin etmişti ve kağıdı alıp açtı. Hiç tanıdık gelmeyen yazı stili ve oldukça tanıdık gelen kelimeler onu daha da şaşırmıştı. McGonagall daha da merak etmişti. Yerinde hareketlendi.

"Severus? Neler oluyor?" Snape bir şey demeden yurkundu ve kağıdı yaşlı kadına uzattı. Kadın okuduğunda elini ağzına götürdü ve korkuyla karşısındaki ikiliye baktı.

"Merlin adına! Bu da ne?" Harry genç müdürün yüzünde birkaç saniyede önce endişe ve korku daha sonra da rahat bir ifade yerleştirdiğini fark etti.

"Korkulacak bir şey yok Potter. Eminim ki sadece Voldemort'un güçsüz yandaşlarından biridir." McGonagall rahatlamış gibi geriye yalandı ama Harry buna pek inanmamıştı.

"Ben yine de bunu biraz araştıracağım Potter, sen git ve eğlen" Harry başını sallayıp onayladı ve yavaş yavaş çıktı odadan.

"Severus-"

"Ölüm Yiyenlerden ortada öyle serbestçe dolaşan kimse kalmadı. Zaten hepsiya ölü ya da Azkaban'da."

"Peki şu... Melezler olabilir mi?" Severus'un bununla bakışları kadına döndü ve bir an inanmak istemedi.

"Aklıma getirmek istemediğim bir seçenek ama olabilir" ayağa kalktı hızlıca "Sokaktakiler'e bir mesaj göndereceğim" ve asasını salladı.

Sokaktakiler adını verdikleri bir ekipleri vardı. Bir nevi casus gibilerdi. Sokaklarda satış yapan, gezen, turist gibi etrafı inceleyen bir sürü cadı ve büyücüden oluşuyordu. Büyü ve hatta Muggle dünyası ile ilgili her şeyi ilk onlar duyuyor, biliyordu.

"Bir haber alır almaz beni haberdar et" McGonagall'ın isteğine başını salladı ve odadan çıkan yaşlı kadının arkasından baktı.

Harry salona tekrar döndüğünde Ginny asasını sallayıp renk renk balonlar çıkarıyor, Neville o kadar sarhoş ki o balonları şeker sanıp yemeye çalışıyordu. Harry ister istemez onlara güldü ve yanında duran birini fark edince o tarafa döndü. Malfoy, elleri cebinde Harry'e bakıyordu.

"Sorun mu var Potter?"Harry kısa, çok kısa bir an ona anlatmayı düşündü ama anında bu fikirden vazgeçti. Karşısındaki kişi Draco olduğu için değil, az önce yaşadıklarının bir şaka olmasını umduğu için söylemiyordu. Başını hemen iki yana salladı Potter. Gerçi buna Draco inanmamıştı. bunca yıl Ölüm Yiyenlerden öğrendiği bir şey varsa o da düşmanını kendinden bile daha iyi tanıman gerektiği. Ve Draco Harry'i kendinden çok daha iyi tanıyordu. Ama bunu şuan Harry'nin bilmesine gerek yok.

Cadılar Bayramı bitmiş, okul eski haline dönmüştü. O gün bütün öğrencileri şaşırtan bi gelişme olmuştu. Remus Lupin ani bir kararla Hogwarts’ta geri dönmüştü ve Karanlık Sanatlar dersine girecekti. Bu şaşırttı çünkü Snape o dersi Snape veriyordu ve böyle aniden geri çekilmesi merak uyandırıcıydı.

Şimdi Profesörler masasında McGonagall ve Snape, Lupin'i aralarına almış, derin bir sohbete girmişlerdi. Konu çok önemli olmalı ki Hagrid arada sağ taraftan Lupin'e laf atıyor ama yapmacık bir gülümseme dışında bir karşılık anlamıyordu çoğu zaman. Harry bugün bir ara Remus'un odasına gitmeliydi. Uzun zamandır konuşmuyorlardı ve bu durumu daha da çok ilginçleştiriyordu.

Tonks'un ölümünden sonra Harry kendini suçlamış, Remus ona bir kaç kez kendisini suçlamaması gerektiğini söylemiş ama sanki Harry buna inanmamıştı. Çünkü Harry'e göre Remus onu suçluyordu. Bu yüzden ona zaman verdi ve hiç bir şekilde iletişime geçmedi. Ama şimdi Remus gelmişti.

"Remus'un gelmesi herkese çok iyi gelecek" Hermione Biçim Değiştirme kitabını masaya bırakıp biraz parşömen çıkardı ve tüy kalemini mürekkebin içine bıraktı.

"Dostum, sen biliyor muydun?" Ron, Harry'nin karşısına oturdu sorusunu sorup. Harry bir şey diyemedi. Sadece hızlıca başını iki yana salladı. Ron kızıl saçlarının arasına parmaklarını saldırıp kaşıdı. Biraz şapşal görünüyordu.

"Öğreniriz zamanla" Hermione'nin sesiyle Harry başını kaldırdı. "siz ikiniz kitap ve parşömenlerinizi getirin de ödevi yapın artık!" sert ses tonuyla olaya müdahale etmişti hemen.

Geçen bir kaç günün ardından Griyffindor'un Quidditch takımı kurulmuştu. Neville'ın seçmelerde oldukça iyi olması herkesi şaşırmıştı. Hermione bile bir tür büyü ve ya iksir kullanılmış mı diye kontrol etmekten kendini alamamıştı. Harry'nin de yapacak başka bir şeyi yoktu. Mecburen Neville'ı takıma almıştı. Ron hala antrenmanlarda ondan olabildiğince uzakta oynuyordu.

"Korkuyorum abi, Neville bu. Seviyoruz çocuğu tamam ama bu da sert oyun hani. Birimizi öldürebilir" Harry Ron'un söylediklerine gülmeden edemedi.

"Abartma Ron. Bir şey olmaz. Hadi bizde katılalım' detip süpürgesini bindiği gibi sahada havada süpürgelerine süzülen takım arkadaşlarının yanına uçtular. Ron Neville dan olabildiğince uzakta, Harry tam ortada, Ginny ise biraz daha alçaktaydı. Takımın kaptanı olarak Harry herkesi yönetiyor ve kendisi de Altın Snitch 'I arıyordu aynı zamanda. Bir an gördüğünü sandığında hızlıca süpürgesini daha da yukarı, bulutların arasına itmeye başladı. Ama bir gariplik vardı. Snitch aniden yok olmuştu. Harry süpürgenin kontrolünü kaybettiğini hissetti. Komutları işe yaramıyor e süpürge ne yavaşlıyor, ne duruyor ne de aşağı iniyordu. Zaten bir kaç saniye sonra hatırladığı tek şey çığlıklar oldu.

Harry Potter ve Son KaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin