not: bölümler geç geliyor farkındayım ancak bu aralar biraz yoğunum
Aradan bir kaç saat geçmişti. Iki taraf birbirine yaralı ve ölülerini alması için zaman vermişti. St. Mungo yaralı büyücü ve cadılarla doluydu. Minerva, etrafta dolaşıp hem yetkililerle konuşuyor hem de yaralılara yardım etmeye çalışıyordu.
Harry, tişörtünün kolunu iyice çekiştirip kaşındaki kanı sildi. Koridor kalabalıktı. Hermione ve Ron yaralılara yardım ediyordu. Hermione ağlamaklıydı. Ileride Remus ve Snape oturmuş konuşuyorlardı. Hafif bir tartışma vardı sanki aralarında. Remus bir şeyler söylüyor, Snape ise olumsuz bir şekilde başını sallıyordu. Neler olduğunu meral etti Harry ve yanlarına ilerledi hızlıca. Snape onu fark edince konuşmayı ortasında kesip dikleşti. Harry ikisine baktı sonra bakışlarını Snape üzerinde durdurdu.
"Neler oluyor?" Snape hiç bir şey demedi. Harry sorusunu tekrarlayınca Remus girdi araya.
"Seeverus'a doktor lazım. Yaralı" çocuk hızlıca Snape'i gözleriyle kontrol etti.
"Neyin var?" Snape 'önemsiz' der gibi mırıldandı.
"Sol kolundan yaralandı. Hissizleşmeye başladı. Biraz daha oyalanırsa kolunu kaybedebilir-"
"Abartma Lupin. Hayatım boyunca aldığım yaraların en önemsiz şuan bu" Remus güldü. Ancak bu Harry'e hiç komik gelmemişti. Eğilip Snape'i sağlam kolundan tutup çekiştirmeye başladı. Normalde asla adamı yerinden kaldıramadı ancak Severus Snape ilginç bir şekilde zorlamam ve yerinden kalkıp çocuğun yönlendirmesi izin vermişti.
Bir odaya girdiklerinde içerideki doktorun yanına gitti Harry ve kısa bir konuşmadan sonra ikiside Snape'e döndü. Doktor, Snape'e oturması gereken yeri gösterdi ve kıyafetini çıkarmasına yardımcı oldu. Harry, kollarını göğsünde birleştirip izlemeye başladı. Adam sonunda gömleği de çıkardığında neredeyse çürümüş olan mor kolu gözler önüne serişmişti. Doktorun yüzünden iyi bir şey olmadığı belli oluyordu. Harry nefesini bıraktı ve tekrar Snape'e döndü. Adamın göğsü, kolları hep yara izleriyle doluydu. Çocuk hepsini tek tek incelerken doktor çoktan şifa büyülerine başlamıştı. Renk renk ışıklar Snape'in sert yüz hatlarına fark getiriyordu.
"Şuan elimizde yeteri kadar iksir yok ancak siz neler kullanmanız gerektiğini zaten biliyorsunuz Bay Snape. Kendinğze gerekli şifa iksirlerini yapıp kullanırsanız kısa süre de iyişebilirsiniz. Bir de bol bol dinlemeniz gerekiyor."
"Merak etmeyin hepsini yapmasını sağlayacağım" diye araya girdi Harry hızlıca. Öyle dalmıştı ki adamın yaralarını incelemeye, ne zaman tedavinin bittiğini anlamamıştı.
"çok yaran var" dedi Harry sessizce. Snape gömleğini yavaşça üzerine geçirdi. Harry'e bakmıyordu.
"Göründüğü kadarıyla' güldü alayla. Ama kısa sürdü bu. Pek başaramazdı zaten.
" Seni profesörüm olarak değil de, diğer türlü de tanımak istiyorum "Snape başını kaldırıp ona baktı. Oğluna. Ne demek istediğini anlamamıştı.
" Cidden mi? " güldü Harry. "sen baya zekiydin, değil mi?" Snape kaşlarını çattı.
"Düzgün konuş Potter" Harry gülmeye devam ediyordu.
"Hani sen benim babammışsın ya, işte o anlamda tanımak istiyorum" gülmeye devam ederken kapıya ilerledi. "eh, Bir ara uğrarım yanına"
Gece yarısı olduğunda, müdürün odası çoktan fazlaca kalabalıktı. Minerva, Remus, Harry, Hermione ve Ron odanın farklı yerlerine oturmuştu. Evet, Yoldaşlık savaştan sonra dağılmıştı ancak bunca zaman hiç kimse bağlantısını koparmamış ve Yoldaşlık'ı Snape ve Minerva yönetmeye başlamıştı.
"Onlarla konuşacağız ve ne istediklerini öğreneceğiz" Snape'in dediğini onayladı Minerva ve Remus. Harry, kollarını arkasında birleştirmiş, direk olarak karşısındaki Snape'e bakıyordu.
"Peki, istedikleri şeyler ne? Bir fikrimiz var mı?" Harry bu soruyu hepsine sormuştu. Hiç birinden cevap çıkamadı. Harry de onayladı bu sessizliği.
"Ya, yapamayacağımız bir şey isterlerse?" hepsi birbirine baktı. Minerva da endişe vardı.
"O zaman savaşırız. Bize uymayan hiç bir şeyi yapmak zorunda değiliz" dedi Severus Snape yerinden kalkıp ellerini masaya dayarken. Kimse bir şey demedi. Hepsi bunu kabul etmişti. Tek tek çıktılar odadan, bir tek Harry kaldı. Olduğu yerden hiç hareket etmedi. Snape ona kısa bir bakış attı.
"Bir şey mi vardı?" Harry nefesini bıraktı. Bu adamla nasıl başa çıkacaktı? Ne zaman iki yetişkin gibi olabileceklerdi? Harry bile aşmıştı bu baba mevzusunu. Ama adam hala aynı tavırdaydı.
"Kolun nasıl? İksirlerini yaptın mı?" Severus koluna bakıp onayladı ve tekrar oturdu. Harry, göğsündeki kollarını açtı ve ilerleyip adamın karşısına oturdu.
"Potter" durdu Snape. Birnirlerine baktılar "Harry, bu Noel tatilinde, istersen benim evime gelebilirsin" Harry kaşlarını kaldırıp adama baktı. Snape tereddütlü görünüyordu.
"Noel'i Weasley'ler ile geçirirsek, neden olmasın?" güldü Harry ve hiç bir şey demeden direk çıktı odadan.
Hermione ve Ron, bahçeye çıkmış, taş duvarın üzerinde oturuyorlardı. İkisi de Gryffindor formasını giyinmişti. Harry yanlarına gittiğinde ikisi de ona dönmüştü.
" Her şey yolunda mı? " Hermione'in sorusuyla başını salladı Harry ve Ron's döndü.
"Noel de evinizde bir kişilik daha yer açar mısınız?" diye sordu Harry gülmesini bastırmaya çalışarak. Ron anlamamıştı ama Hermione zeki bir cadı, anlamıştı.
"Hey, neler oluyor?" Ron ikisine birden bakıyordu.
"Profesör Snape Noel de Kovuk'a gelicek" Ron'un gözleri şimdi iri iri açılmıştı.
"Asla inanmam" dedi Ron aniden gülmeye başlayarak. "Annem bunu öğrendiği anda ona kazak örmeye başlayacak" şimdi üçüde Snape'i üzerinde S.S harflerinin işli olduğu, renkli kazak içinde hayal etmeye başlamıştı bile.
Severus odasında tedavi için iksirini çoktan yapmış, içmesi gereken sonuncu iksiri de içip koltuğunda geriye yalandı iyice. Kapı çalınmadan yavaşça açılıp içeriye Remus girdi.
"Daha iyi misin?" Severus iç çekip arkadaşına döndü.
"Nedir bu herkesin benim sağlığıma olan düşkünlüğü?" Remus hafifçe gülüp koltuklardan birine oturdu.
"Belki de sevildiğin içindir Severus, bu kadar şikayetçi olma" Severus buna cevap vermemeyi tercih etmişti. Karşısındaki adama ters bir cevap vermek istemiyordu, çünkü onu çok uzun zamandır çeken tek kişiydi. İyi yönde bir cevap vermek istemiyordu, çünkü, şey, bu Severus Snape'e tersti. Remus ona uzun uzun baktı. Masadaki mor iksiri aldı. Rengi gerçekten çok tatlıydı. Mantar tıpasını çıkardığı anda yayılan kokuyla yüzünü buruşturdu. "Keşke kokusu da rengi kadar güzel olsa" diye mırıldanıp aldığı yere geri bıraktı şişeyi. Severus'un alaylı gülüşü dudaklarında kaldı. Odanın içinde hafif bir esinti oldu ve kapının önünde bir silüet belirdi. Hayalet gibiydi. Ancak ikisi de Hogwarts'ta böyle bir hayalet olmadığını biliyordu. İstemsizce iki adam da ayaklandı.
Bir anda odanın içinde kalabalık ama sakin sesler duyuldu. Seslerin nereden geldiği belli değil, sanki odanın her yerinden geliyordu. Hepsi birbirinin aynısı gibi duyulan birden fazla ses tonu. Silüet hareket dahi etmedi.
"Yarın gece yarısı isteklerimizle Karanlık Orman'da olacağız." sonra bir anda gürültü ve rüzgar kesildi. Geride sadece birbirlerine bakan iki adam kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Son Kale
FanfictionHarry hayatında hiç rahatça uyuyabildiğini hatırlamıyordu. Sorunsuz geçen bir yıl nasıl olurdu hep merak ediyordu. Bu yıl bunu tadacak mıydı? Yoksa hala bir çok sorunla karşı karşıya mı kalacaktı? Severitus olarak düşünüyorum ama bakalım zaman bize...