Quidditch

693 50 10
                                    

Narcissa Malfoy'un evinden çıktıklarında neredeyse Ssabah olmak üzereydi. Severus ve Remus sabaha karşı Hogwarts yakınlarına cisimlenmişlerdi. Genç müdür kendini direkt rahat koltuğuna attı. Remus Lupin, onun tam karşısında, ayakta duruyor ve kollarını göğsünde birleştirmiş bir vaziyette onu izliyordu. Bütün gece kadından dinledikleri, aldıkları bilgiler onları oldukça şaşırtmıştı. Bugüne kadar Voldemort ve Dumbledore dışında dünya üzerinde bu kadar güçlü büyücüler olduğunu bilmiyorlardı. Onların ölümsüzlüğünü nasıl yok edeceklerini bilmiyorlardı. Narcissa Malfoy, Melezler'i yok etmek isteyen birkaç kişiyi tanıdığını söylemişti. Remus hemen o kişilerin bilgilerini almış, sabah ilk iş hepsine birer  mektup göndermek olacaktı.

"Gelelim diğer konuya..." Remus adamın karşısına rahat bir şekilde oturup bacak bacak üstüne attı. "Bir Snape daha var demek" gülümsedi kendi kendine. Severus ona iğreniyormuş gibi baktı.

"Güzel bir şeymiş gibi davranma" dedi Snape sesi de yüzündeki ifade gibiydi.

"Değil mi?" diye sordu Remus, hala gülümsüyordu. Severus bu ifadeyi görmek istemediği için hemen ayağa kalktı. Pelerini savrulmuştu.

"Merlin Aşkına Lupin! O Potter! Benimle bir bağlantısı olamaz" odanın içinde dönüp duruyordu. Olabilir miydi? Gerçekten yıllardır koruduğu çocuk kendi oğlu olabilir miydi? Acaba Lily doğurduğu çocuğun babasının kim olduğunu bilmiyor muydu? Lily Potter'ın hayatında tek gecelik Severus ve evlenecek kadar çok sevdiği James Potter dışında başka biri olabilir miydi? Gerçi Severus bu ihtimali düşünmek dahi istemiyordu. Düşünceleri dağıtmak için başını salladı iki yana.

"Harry'nin yaptığı şu iksir, Keturunan İksiri'ni yap ve biz de öğrenelim. Aklımızda soru işareti kalmasın"

"Senin aklında var bende yok" Remus gülerek ona baktı.

"Hadi ama Severus," ayağa kalkıp kapıya ilerledi Remus "yarın iksir için Harry'den biraz saç ve ya başka bişi getiririm" diyip odadan çıktı.

...

Harry, öğrendiği gerçeklerden sonra bunu kabullenmiş ve her ne kadar sürekli olarak aklına gelip öfkelenmesine, üzülmesine ve bir çok soruna sebep olsa da arkadaşlarına. Unu belli etmeyip, sanki normal bir şeymiş gibi davranmaya başlamıştı bile. 

"Dostum, Quidditch'e az kaldı. Antrenmanlarda iyiyiz ancak Neville'ın hala yedeklerde kalması gerektiğini düşünüyorum" Ron, kolunu Gryffindor takım kaptanı olan yakın arkadaşı Harry'nin omuzuna attı. Harry aslında Ron'a hak veriyordu. Neville iyiydi ama daha iyi olması gerekirdi. Yedeklerde kalması onun için daha iyi olurdu, ve tabi diğer herkes için. Hem Harry ona başka bir görev vermek istiyordu. Dumbledore'un Ordusu'nu tekrar toplamasını isteyecekti. Hermione ona seve seve yardımcı olacaktır zaten.

"Ben de benzer şeyler düşünüyorum" Hermione onların yanında başını iki yana sallayarak uzaklaştı. O anlayamazdı Quidditch'i. Zaten tehlikeli bir oyundu ve Harry sırf Neville ile yakınlar diye takım arkadaşlarına gelecek olası zarar göz yumamazdı.

...

 Aralık ayının başlamasıyla hava birden bire soğumuştu. Dağlar bembeyaz karlarla dolmuş, göl demir gibi donmuştu. Bulut yerine gökyüzünde sis vardı. Sonunda Quidditch haftası gelmişti. Slytherin ve Gryffindor karşı karşıya gelecekti. Gryffindor kazanırsa eğer şampiyonlukta yükselecekti. Ama bu sefer diğerlerinden daha farklı bir maç olacaktı. Arada düşmanlık yoktu ve bu yüzden kimse kimseye bilerek zarar vermeyecekti. Yani en azından Harry öyle umuyordu.

Büyük Salon'da herkes iştahla kahvaltısını yapıyordu, ama Ron belki de ilk defa önünde tepeleme duran bakmıyor, dokunuyordu bile. Ginny, yanında oturan abisini inceliyordu.

"Ron, heyecanlı mısın?" kız arkadaşının sesiyle Harry onlara baktı. Ron sanki birazdan kusacak gibi görünüyordu. Her maç öncesi kızıl çocuk bu hale geliyordu. Güldü Harry.

"Umarım ilk defa maç hastane kanadında sın bulmaz" bu sefer herkes gülmüştü.

"Galiba kırılacak kemiğim kalmadı" dedi Harry. Ginny ona yüzünü buruşturdu.

"Komik değil" dedi ama kendisi de gülmeden edemedi.
...
Bir kaç saat sonra Harry ve takım arkadaşları soyunma odasından çıktı. Sanki ilk kez maça çıkıyormuş gibi heyecanlıydı Harry. Savaştan sonra ilk kez maça çıkıyorlardı ve kimse bunu dile getirmese de herkes heyecanlı ve ne olacağını merak ediyordu.

Hakem, MadamHooch'tu. Alanin tam ortasinda durmus, elinde süpürge, iki takimi bekliyordu. İki takımda kadının etrafına toplandığında kadın hepsine tek tek baktı. Kimsenin yüzünde eski heyecanı görememişti. "Kuralların dışına çıkmayın!" dedi kadın sadece.

"Şimdi süpürgelerinize binin" Harry uyarıyla hemen yeni aldığı Ster Krag süpürgesine bindi. Herkesin gözü Harry'nin yeni süpürgesindeydi. Bu zamana kadar hep idareli harcadığı parasını ilk defa bu süpürge için harcamıştı. On beş süpürge aynı anda havalandı. Aşağıdan bakıldığında gökte oluşan çember oldukça güzel görünüyordu.

Harry, Malfoy'a göz kırparak güldü ve bir anda daha da yukarı yükseldi. Snitch'i bulmak kolay olmayacaktı. Draco'da görüş açısına girince oyun cidden başlamıştı. Bir kaç saniye içinde Altın Snitch bir arı gibi önünden geçti. Başını hızlıca etrafında çevirmesine rağmen görememişti. Draco'nun hızlıca yanından geçtiğini gördüğünde o tarafa baktı ve Snitch'in parlak gövdesini gördü bir saniyeliğine. Hızlıca o tarafa uçurdu süpürgesini. Draco ile omuz omuza gidiyordu. Aşağıda tezaruhatlar, alınan puanların verdiği sevinç çığlıkları kulakları doldursa bile ne Harry ne de Draco aşağıdaki skorla ilgileniyor gibi değillerdi. 

Daha da yükseldiler. Snitch hala kaçıyor, yağmur başlıyor, tribünlerden gelen sesler azalıyordu. Harry, Malfoy'dan biraz daha hızlı süzülüyordu gökyüzünde. Altın Snitch görüş alanına girince Harry hızını ona uydurdu ve elini yakalamak için uzattı. Draco hızlanmış ama bir türlü yetişemiyordu. Tezahüratlar daha da yükselmiş, sert rüzgar ve yağmur başlamıştı. Snitch aniden aşağıya doğru hızlıca inmeye başlamadı. Harry ve Draco aniden aynı anda süpürgelerinin yönünü aşağıya çevirdi ve onlar da hızlıca inmeye başladı. İkisinin de odak noktası önlerinde uçan altındı. Ama ne oldu bir anda ikisi de anlamamıştı. Bir Bladger Draco'ya hızlıca çarpıp sarışının yere düşmesine sebep oldu. Harry kısa bir an durup Draco'nun süzülerek düşen bedenine baktı. Görevliler onun iyi olmasını sağlayacaktı. Devam etti Harry ve Draco'nun bedeni kumlara değdiğinde kendisi de Altın Snitch'i parmakları arasına aldı.

Alkışlar eşliğinde kuma ayak bastığında tribünlerden Harry'nin adı yükseliyordu. İlk kez başına bir şey gelmemişti bir maçta. Ama Draco'nun durumunu merak etmişti. Takım arkadaşlarının yanından ayrılıp ileri de konuşan Severus ve Remus'un yanına gitti.

"Draco nasıl?" Remus neredeyse aynı boyda olan çocuğa baktı.

"Oldukça iyi Harry, kolu çatlamış, bir kaç güne düzelir dendi" Harry rahatlamaya başını salladı ve Snape'e baktı. Biraz huzursuz gibi görünüyordu.

"Harry, yarın yanıma gelir misin? Seninle konuşmak istediğim bir konu var" Harry iki adama birden baktı. Bir şey demeden sadece başını sallamakla yetindi. Bir şeyler söylemek için hamle yaptığı sırada arkadan birilerinin onu çağırmasıyla onların yanına gitti.

"Bunun için erken Lupin" Remus kollarını önünde birleştirmiş, gayet mutlu görüyordu.

"Ah, kapa çeneni Severus. Yarın Harry'nin saçını iksir attık mı her şey ortaya çıkacak. O senin oğlun" güldü ve Severus'un omuzunu patpatlayıp uzaklaştı.

Harry Potter ve Son KaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin