Gece olduğunda Karanlık Orman daha da korkutucu oluyordu. Çeşitli varlıkların sesleri karanlık ortamda yankılanıyordu. Normalde bu sesler ve bu ürkütücü ortam insanı korkutur ve buradan çıkmasını sağlardı. Ama Severus Snape için bu geçerli değildi. O, Karanlık Orman'ın her santimini ezbere biliyordu. Korkusuz, çabuk adımlarla ilerlemeye devam etti.
"Severuuss!" yumuşak bir kadın sesinden duyduğu ismiyle kulak kesildi ve sesin yönünü bulmaya çalıştı. Tanıdık ses birkaç kez daha adını tekrarladığında artık sabrı taşmak üzereydi.
"Saklambaç oynamayı hiç sevmedim Annalise! Hiç oynamadım da!" cümlesinin arkasından duyduğu kahkaha sesiyle iyice sinir olmuştu artık. Arkasını hızla döndüğünde burnunun dibinde güzel bir yüz gördü.
"Güzelliğim karşında bu kadar büyülenmiş olman beni etkiliyor" diye dalga geçer gibi konuştu. Severus, gözlerinini devirmemek için kendini zor tuttu.
"Artık eskisi kadar güzel olmadığını kabul etmelisin Annalise. Göz kamaştırmıyorsun" sesindeki alay en aptal kişi tarafından bile fark edilirdi. Annalise bozulduğunu belli etmemek için daha da çok sırıttı.
"Bir zamanlar öyle demiyordun-"
"Bir zamanlar Kaymak Birası'nı da severdim. Tam bir aptal olduğum yıllar" Kadın yutkundu ve geriledi.
"Neden buradayız Severus?"
"İstediğin şey, çok zor olması" kadın çok sıkılmış gibi alayla gülüp arkasını döndü.
"Severus, bu kadar basit bir isteği bile yapamayacak mısın?"
"Sihir Bakanı değilim maalesef ki-"
"O..." genç kadın Severus'un tam burnunun dibinde durdu, "benim problemim değil. Kızımı getir" dedi sakince ve kendisinden uzun olan, siyahlara bürünmüş adamdan uzaklaştı biraz.
"Kızını kaçırabilirim-"
"Kızım bir kaçak olarak yaşayacaksa benim de sana vereceğim bilgiler ona göre olur" Severus'un kabul etmekten başka yapacak bir şeyi yoktu. Yasal bir şekilde kızın elini kolunu sallaya sallaya Azkaban'dan çıkmasına kimse izin vermezdi.
"Bence Potter bunu denemeli. Eminim bazı kimseler onun sözünü dinler" gülümsedi kadın yapmacık olduğu belli bir şekilde. Bunu Severus elbetteki düşünmüştü ancak torpil sevmediği tek şeydi.
"Oğlun bunu yapar bence. Özellikle biricik babacığı rica ederse" Severus'un bakışları birden sertleşti. Karşısında başka biri olsaydı eğer, korkar ve oradan hemen kaçardı. Ama karşısında Annalise, bu bakışların daha sertiyle bir savaşmıştı. Alışmış ve artık onun için korkutucu değildi bu.
"Sanırım anlatamıyorum-"
"Asıl ben anlatamıyorum sanırım Severus, kendime yeni bir hayat kurmaya çalışıyorum. Herkes ikinci şansları hak eder ve bende istiyorum." nefesini bıraktı adam. Kadına hak veriyordu ancak elinden de hiçbir şey gelmiyordu. Kızı bir suçluydu.
"Onu kaçırayım. Hayatının sonuna kadar Azkaban'da yaşamasındansa, sadece bir süre kaçak olur, kimliğini ve bir süreliğine görünümünü değiştiririz. Zaten dikkatler başka yerde şuan, çabucak unutulur. Ancak İngiltere dışında bir yerde olmanız lazım" Severus karşısındaki hala genç ve hala güzel kadının yüzündeki tarif edilemez heyecan ve mutluluğu gördüğünde kendisi de istemeden mutlu olmuştu. Tabi ki bunu belli etmeyecekti. Şuan için kadını bu fikre ikna ettiğine memnundu. İyi bir plandı.
"Yani, özgürce yaşabilecek-"
"Bir süre kaçak olacak ama evet, daha sonra özgür olacak. Ancak isim değişikliği şart-"
"Sen, sen bunu yap, ne istersen yaparım!" dedi kadın kendini tutamadan yüksek, mutlu bir sesle.
"Sadece şu Melezler'i nasıl yok edeceğimi anlat yeter" elini de cümlesine uyumlu bir şekilde sallamıştı.
"Senden haber bekliyorum Severus!" ve birden kadın puf diye yok oldu.
...
Severus, yorulmuştu. Geldiği yoldan, yaptığı anlaşmadan kaynaklanan bir yorgunluk değildi bu. Kadını ikna edene kadar kendisini fazlaca sıkmıştı. Şimdi vücudunun her yeri ağrıyordu. Keşke biri olsa da masaj yapsa diye geçirdi aklından. O sırada kapı çalındı. Remus olamazdı. O ucubenin kapı çalma gibi bir adeti yoktu maalesef ki.
"Potter" dedi Severus ama devam edemedi. Harry usulca içeri girdi. Geç olmuştu ve çocuk hala uyanıktı. Yüzünde uyku izi aradı adam ancak sadece yorgunluğunu görebiliyordu.
"Draco'yu merak ediyorum. Hala bir haber yok." çocuk oturmayı tercih etmemiş, koyu renk eşofman takımıyla karşısında dikiliyordu.
"Minerva ve Lupin bu konuyla ilgileniyor" Harry sadece başını salladı. Ona çok fazla bilgi verilmiyordu. Nedenini anlıyordu aslında. Harry her zaman tehlikeye balıklama atlayan bir çocuk olmuştu. Bu yüzden de çevresindekiler onu olabildiğince uzak tutmaya çalışıyorlardı.
"Sen nereden geliyordun?" Severus hızlıca oğlunun yeşil gözlerine baktı. Onu mu takip ediyordu yoksa. Bu güşünceyi Harry anlamış olacak ki hemen itiraz etti.
"Yoo, hayır. Takip etmiyorum seni. Koridorda buraya gelirken, ışığımdan rahatsız olan bir tablo söyledi. 'Müdür'ün odasına gidiyorum ve geldiğinde seni şikayet edeceğim Potter. Onun kanından olman sana tolerans tanımaz' dedi" Harry aklına gelmiş gibi duvarlara bakıp kendini şikayete gelecek olan huysuz yaşlıyı aradı. Ancak belli ki çoktan uykuya dalmış ve gelmeyi unutmuştu. Severus anladığını belirten bir şekilde başını salladı ve eliyle sandalyeyi gösterdi.
"Otur" Harry uslu bir çocuk, oturdu ve Severus'un Annalise'i, onun kızını, yaptığı anlaşmayı anlatmasını dinledi tek tek.
...
Bir şeyin sesiyle kıpırdandı Harry. Merlin! Her yeri ağrıyordu. Biraz daha kıpırdandı ve sonunda gözlerini aralayabildiğinde sesin kapıdan geldiğini ve sandalyede uyuduğu için ağrısı olduğunu fark edebildi. Burnundan kayan gözlüklerini düzeltip ayakta duran ve 'Gir!' diye bağıran adama baktı. Belli ki o da uyuyakalmış olacak ki, uzun siyah saçları her zamanki gibi sönük değil, aksine kabarık ve karışık görünüyordu. Harry, dikleşti sandalyede. Kapı açılıp içeri giren Remus'la bir şeylerin ters gittiğini anladı. Gerçi adamın dudaklarından sadece iki kelime çıkmıştı ama bu bile Harry'nin saniyeler içinde binlerce duyguyu yaşamasına yetmişti.
"Draco burada"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Son Kale
FanfictionHarry hayatında hiç rahatça uyuyabildiğini hatırlamıyordu. Sorunsuz geçen bir yıl nasıl olurdu hep merak ediyordu. Bu yıl bunu tadacak mıydı? Yoksa hala bir çok sorunla karşı karşıya mı kalacaktı? Severitus olarak düşünüyorum ama bakalım zaman bize...