Potter?

773 57 24
                                    

Korkunç Quidditch antrenmanından sonra Harry üç gün boyunca Hastane Kanadı'nda kalmış ve birçok ziyaretçisi olmuştu. Artık buradan çıkmak istiyordu çünkü Madam Pomfrey ona öyle kötü, çirkin, iğrenç şeyler içirmişti ki, Harry uzun bir süre normal yemek yiyebileceğini sanmıyordu. Gerçi o iğrenç şeyler sayesinde bu kadar çabuk iyileşebilmişti.

Neville kendini suçluyordu bu durumdan dolayı. Çünkü bir şekilde Bludger onun eline geçmiş ve o da panikle vurmuştu. Bludger son hızla Harry'e çarpmıştı. Ama Ron'un söylediğine göre Bludger Harry'e çarpmadan bir saniye önce delikanlı çoktan yere doğru düşmeye başlamıştı bile. Neville elinde bir deste kitapla gelip yatakta yatan Harry'nin ayak ucuna oturdu.

"Merak etme Harry, Quidditch ile ilgili bütün kitapları okumaya başladım" elindeki kitapları tek tek göstermeye başladı. Harry yerinde doğruldu ve askıdaki kolunu daha rahat bir şekle sokup arkadaşına baktı gülümseyip.

"Senin hatan yok Neville. Tamamen benim boş bulunmamla oldu. Sen Bludger'ı atmadan önce düşmeye başlamıştım zaten" Neville nefesini bıraktı ve kitaplarını tekrar kucağında topladı.

"Yani bana kızgın değil misin? Dean dedi ki ' Harry o kadar kötü düştü ki, düşerken bile Neville'a küfür ediyordu' bende öyle sandım"

"Saçmalama Neville. Hem Dean'e söyle o kadar mesafeden duyması imkansız. Büyüyle bile" güldü Harry ve onunla birlikte karşısındaki oğlan da gülümsedi.

"O zaman ben gideyim Harry. Ders başlayacak" kalkıp koşarak kapıya ilerledi hızlıca. Neville çıkarken içeriye Remus girmişti. Harry onu gördüğüne çok şaşırmıştı çünkü üç gündür burada olmasına rağmen ilk kez geliyordu. Dikleşti iyice yerinde. Remus yaklaştı ve yatağın ucunda, Harry'nin ayak ucunda durdu. Oturmadı. Ellerini arkasında birleştirdi.

"Geçmiş olsun Harry, kendini nasıl hissediyorsun?" Harry bir an ne diyeceğini şaşırmıştı.

"T-teşekkür ederim Profesör, oldukça iyiyim. Sadece buradan çıkmak istiyorum. Ama Madam Pomf-"

"Hiç uğraşma Harry, Dumbledore bile dirilip gelse Pomfrey seni buradan çıkarmaz"güldü ikisi de karşılıklı. Ama Harry ilk kez Remus'un karşısında söyleyecek hiç bir şey bulamıyordu. Bu hisleri bir tek Harry değil Remus'da paylaşıyordu.

"Ne oldu Harry? Neden düştün?"Remus kollarını göğsünde birleştirmiş, direk olarak karşısındaki çocuğa bakıyordu düşünceli bir şekilde. Harry derin bir nefes alıp askıdaki kolunu düzeltti.

"Bilmiyorum. Sanırım süpürgemde bir sorun oldu, çünkü komutlarımın hiçbirini yerine getirmiyordu. Zaten kontrolü kaybettim ve aşağıya düşmeye başladım. Remus'un dalgın bakışları daha da derinleşti.

"Süpürgeler antrenman öncesi kontrol ediliyor mu?"

"Edildi. Ginny ilgileniyor o konuyla ama bilmiyorum işte" Remus uzanıp Harry'nin bacağını sıktı.

"Sen fazla düşünme ben Severus ile konuşup bu konuyu bir araştırırız"Harry bir şey demedi ve Remus kapıya doğru ilerlemeye başladı.

"Profesör Snape sana Cadılar Bayramı gecesinde aldığım nottan bahsetti mi?"duyduğu bu cümle ile Remus'un eli kapı kolunda kaldı. 

"Ne notu?" Harry olanları kısaca karşısındaki adama anlattı. Remus gülümsedi biraz.

"Şakadır bence de. Bilirsin Cadılar Bayramı şakaları meşhurdur Hogwarts'ta" Harry onayladı sadece başka bir şey demedi. Çünkü dese bile cevap alamayacağını biliyordu. Bir şeyler dönüyordu ve bunu en kısa zamanda çözecekti.

...

Geçen bir hafta sonunda Harry Hastane Kanadı'ndan çıkmıştı. Bütün arkadaşları onun çevresinde, sürekli olarak bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyordu. Harry bu kadar sevdiği için mutluydu ancak sürekli ona rahat edip etmediğini soran arkadaşları sayesinde utanmıştı.

"Bir hafta güzel tarik yaptın Harry, artık ödevlerine başla bakalım. McGonagall yarın ödevleri görmek istediğini ve senin de artık kırık bir kolun olmadığına göre ödevleri pekala yapabileceğini söyledi" Harry karşısında bir an Hermione değil de McGonagall varmış gibi hissetti. Gözleri iri iri açılmıştı.

"Tamam Hermione tamam yapacağım" gülerek kitaplarını almak için yerinden kalktığı sırada başı döndü. Gözlerinin önüne sanki siyah bir şeyler kapanmıştı çünkü Harry hiç bilenler göremiyordu. Ne olduğunu anlamamıştı. Kimseye fark ettirmeden dik durdu ve yolu hayalinde canlandıracak ilerlemeye başladı yavaşça.

Sonunda yatakhanesine gelebildiğinde içeride kimsenin olmadığına emin olmak için bir kaç kez seslendi. Her hangi bir karşılık alamadığında ilk denk gelen yatağa oturdu. Gözlerini sıkıca kapatıp ovuşturdu ama yok hala aynıydı. Tekrar kapattı gözlerini sıkıca. Bunun düşmenin etkisinden mi kaynaklandığını yoksa uzun süredir geçmeyen savaş yaralanmalarından biri mi olduğunu bir türlü çözememişti. Tekrar araladı gözlerini. Bulanık, karanlık ama bir görüntü vardı. Evet, evet görüyordu yeniden. Önce karşısına, kocaman Gryffindor bayrağına baktı. Tabi bayrağın kendi canlı renkleri dışında daha koyu ve soluk renkleri görüyordu. Başını çevirip oturduğu yatağa baktı. Yatak başlığında 'Weasley' yazıyordu. Yavaşça kalktı yataktan. Bir an başı dönse de tutunarak kendi yatağına ilerledi. Görüşü iyice düzelmişti artık. Yatağının üzerinde saman kağıdından bir zarf görünce kaşlarını çattı. Üzerinde sadece 'Potter?' yazıyordu. Aklına takılan ilk şey soru işareti olmuştu. Neden soyadının yanında soru işareti var? Hızlıca zarfı açtı yatağına oturup.

"Potter. Ya da cidden Potter mı demeliyim? Kendinden hiç şüphe duymadın mı Potter? Neden bu kadar aşırı derece babana, James Potter'a benzediğin konusunda neden hiç şüphe duymadın? İlginç değil mi bu? Sanki birileri, bilerek yapmış gibi değil mi? Yerinde olsam bir araştırmaya girerdim. Buna da nereden başlayacağını tabi ki bilmiyorsun değil mi? Sana bir ipucu; Bulanık arkadaşın kan bağı büyülerini eminim çok iyi biliyordur.

Bu daha başlangıç ufaklık, karşında Karanlık Lord'un bile korktuğu kişi var

                                                                                                                W.H.M"


Harry, elindeki kağıdı okudu, okudu, okudu. Belki üç kere, beş kere, on kere, yüz kere okudu. Her kelimeyi, her noktayı ezberledi. El yazısını ezberledi, kazıdı beynine. Her soruyu kendince yanıtlamaya çalıştı. Sonra bir ayna aldı eline ve kendine baktı. Gözlerine, saçlarına, dudaklarına baktı. Saatlerce kendini izledi. Bir türlü yazılanlardan bir anlam çıkaramamıştı. Babasıyla ilgili imayı mı dikkate almalı yoksa son kısımda yazan yeni düşmanın haberini mi? Ya yazanlar doğruysa? Ya babası gerçekten James Potter değilse?


not: geç ve kısa bir bölüm olduğunun farkındayım. ama bu seferlik idare etmek gerekiyor. bir de böyle devam etsin mi severitus olarak?

Harry Potter ve Son KaleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin