Yardıma gelecek olan görevlilerin St. Mungo hastanesine gelmeleri geç olmuştu. Saldırıyı her kim düzenlemişse oldukça zekiydi. Hastane civarına Cisimlenme engeli koymuşlar, süpürge ya da uçan araba gibi büyülü eşyalarla belli bir alana kadar gelebiliyorlardı. Severus yanındaki sarışın çocukla birlikte hem Narcissa Malfoy'u koruyor, hemde karşılarına çıkan vve onlara saldıranlara karşılık veriyordu. İleride önüne kim çıkarsa çıksın ölümcül lanet ile öldürüyordu. Hastaneyi ölüm ve lanet kokusu sarmıştı.
"Draco, anneni al ve güvenli bir yere geç" Severus'un söylediğini onayladı sarışın çocuk ve pek kimsenin olmadığı bir koridora girip gözden kayboldu. Severus artık ölüleri görmek istemiyor, kendini hızlıca binanın dışına attı.
Ortam ona Hogwarts Savaşı'nı hatırlatmıştı bir anlığına. Nagini'nin onu ısırması, Voldemort'un iğrenç kahkahası ve yüzlerce ölü beden. Adasını kaldırıp ileride bütün gücüyle kendisine atılan lanetleri savuşturan bir şifasını yanına ilerledi. Şifacı siyah, eski, yırtık pırtık bir cüppe giyinen, kukuletanın altında sanki yüz değil de karanlık bir uçurum varmış gibi hissettiren adamla savaşıyordu. Severus adamın yüzünü göremiyordu ama onun şu bahsi geçen Melezler ile bir ilgisi olduğunu anlamıştı. Dudaklarını hiç kımıldatmadan, sadece öldürmek amacıyla Ölümcül Laneti savurdu. Karanlık adam laneti nereden geldiğini anlamamıştır bile. Şifacıyı öldürmeye o kadar çok odaklanmış ki kendi ölümünü göremedi bile.
Şifacı kadını orada bırakıp ileride gelen kalabalığa baktı. Kim olduklarını anlayana kadar asasını indirmedi. Ama en sonunda en önde Remus Lupin'i görünce rahatlamıştı. Bunu ona belli etmeden yanına gitti hızlıca.
"Geç kaldınız" dedi Severus soğuk, düz bir sesle. Remus hafifçe güldü.
"Minerva ile çayı bırakamadık" yandaki adı geçen kadın kısa bir kahkaha attı. Ama kendilerine doğru gelen küçük bir grupla yüzünü ekşitti.
"Sohbet etmemize bile izin vermeyecekler anlaşılan" asasını çıkarıp diğer eliyle uzun eteğini kaldırdı ve karşıdaki grubun sanki ortalarına bomba düşmüş gibi her birinin bir tarafa fırlamasını sağlamıştı.
...
Haber kısa sürede Hogwarts'a yayılmıştı. Herkes fısıltılar içinde bu saldırıyı konuşuyordu. Harry yerinde duramıyor, bahçede bir oraya bir buraya ilerliyordu. Hermione onu takip etmekten yorulmuş bir şekilde isyan etti.
"Yeter artık Harry. Başımı döndürdün"
"Orada olmam lazım Hermione. Buradan gidip onlara yardım etmem lazım." Evet Harry oraya gitmek istiyordu. Zamanında birlikte savaştığı insanlar için, Remus için, Draco için, Mcgonagall için. Bir de Snape için. Snape'in yanında olmak istiyordu. O adam çok fedakarlık yapmıştı. Tek olmayı hak etmeyecek kadar çok. Bir de sonuçta, aralarında bir kan bağı vardı.
"Ben bir yol biliyorum" Ron ikisini de şaşırtacak bir şey söylediğinin farkındaydı. Bu yıl hiç bir şeyle ilgilenmek istemediği için bu olaylarda biraz geride kalmıştı. Ama olmuyordu işte. Arkadaşlarına yardımcı olması gerekiyordu.
Ron bir kaç dakika sonra geri döndüğünde bir kaç saniye nefesini yoluna soktu. Hermione sabırsızca onun koluna vurduğunda kızıl çocuk acıdığını belli eden bir ses çıkardı.
"Fred ve George, onlar buradaki son yılında bir geçit buldular. Çok eski bir geçit hatta giriş kapısının açılması imkansız gibiydi. Çapulcu Haritası'nda bile yok bu geçit. Her neyse, burada Hogwarts'ın geneline yapılan yasak büyüleri yok. Sanki bu geçitten kimsenin haberi yok gibi. Oradan gidebiliriz"
Sonunda üç arkadaş üzerilerini değiştirip, yanlarına gerekli olan eşyaları alıp o geçite indiler. Kapısı devasa büyüklükteydi. Açılışı baya Bir gürültülü olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter ve Son Kale
FanfictionHarry hayatında hiç rahatça uyuyabildiğini hatırlamıyordu. Sorunsuz geçen bir yıl nasıl olurdu hep merak ediyordu. Bu yıl bunu tadacak mıydı? Yoksa hala bir çok sorunla karşı karşıya mı kalacaktı? Severitus olarak düşünüyorum ama bakalım zaman bize...