"Kararını değiştiren ne oldu?" Dilhun hızlanan nabzını dizginlemeye çalışıyordu. "Yapmak istiyor musun? İstemiyor musun?"
"Tamam akşam sekiz, uygun mu?" Dilhun saatine baktı. Üç saat sonrasına hazırlanabilirdi. "Uygun."
"Sana yeri mesaj olarak atarım." Dilhun beklemeden telefonu kapattı. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup ofisinin adresini söyledi. Ofisine girdiğinde direkt olarak odasına yöneldi. Akşam için kafasında oluşan birkaç soruyu yazmalı ve alması gereken notları bilgisayara geçirmeliydi. Bu akşam büyük ses getirecekleri kesindi. Aklında en çok annesi vardı. Yayın esnasında annesinin güvende olduğundan emin olmalıydı. Bilgisayarını açıp soracağı sorulara yönelik birkaç madde sıraladıktan sonra hard diski bilgisayarına taktı. Belgeleri bilgisayarına kopyaladıktan sonra içerisindeki dosyalara biraz daha göz gezdirdi.
Nida Atmaca'nın raporunda bir süre vakit geçirdi. Babası Adem Atmaca hatırı sayılır zenginler arasındaydı. Alparslan ile yollarının nasıl kesiştiğine dair birkaç duyumu vardı. Nişanları aile içinde olmuştu. Nişanlanmalarından kısa süre sonra Nida'nın ölüm haberi gelmişti. Nişana dair hiçbir fotoğraf bulunmazken kısa süre sonra Be's ortaya çıkmıştı. Adem Atmaca'nın damadı olarak bilinen adam o zamanlarda bile kimse tarafından bilinmezken daha büyük bir gizem yaratmıştı. Nida'nın bahsi kesinlikle geçecekti.
Yetimhane dosyasına tıkladığında ise gözleri dolmuştu. Reşit olmayan birçok kızın hamilelik dosyaları vardı. Yetimhanenin sahibi ise Alparslan'dı. Acaba sorusu kafasında dolandı. Böyle bir şey üzerinden para kazanıyor olabilir miydi? Şimdilik düşünmek istemedi Dilhun. Her şeyin cevabını bulacaktı. Geçen zamana karşı burada bulunan kıyafetlerinden üzerine beyaz gömleğini ve füme rengi kumaş pantolonunu giydi. Saçlarını sıkı bir at kuyruğu yaparken iyi gözükmek adına başka bir çaba sarf etmedi.
Telefonuna gelen mesajla dikkati oraya çevrilirken Alparslan'ın yayın yapacakları yeri mesaj olarak gönderdiğini gördü. Odasına geçip bilgisayar çantasına bilgisayarını yerleştirip, yayın sırasında karalama yapacağı bir not defterini ve her zaman kullandığı dolma kalemini çantanın içine koydu. Hard diski ceketini giydikten sonra ceketinin iç cebine yerleştirdi. Annesini aradığında yorgun sesini duydu. "Dilhun, neredesin?"
"Bu akşam geç geleceğim. Anne kapının önünde birkaç adam bekleyecek. Güvenliğin için olacak. Korkma tamam mı?" Annesinin derin iç çekişini duydu. "Biraz sakin geçse günlerimiz olmaz mıydı?"
"Bu akşamdan sonra söz veriyorum senin yanında olacağım. Birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız olduğunu biliyorum. Son bir işim var." Annesi birkaç saniye sessiz kalmıştı. "Tamam kızım, buna da tamam. Dikkatli ol."
"Olurum, görüşürüz." Dilhun, telefonunu çantasına koyduktan sonra ayakkabılarını değiştirip onu almaya gelecek olan arabayı beklemek için ofisinden çıktı. Ofisinin kapısını çekmeden önce içerideki paspası kapıdan biraz uzaklaştırdı ve içeri giren olup olmayacağını bu şekilde anlayabilmeyi umdu. Asansöre bindiğinde bileğindeki saate baktı. Henüz yayın saatine bir saat vardı. Gitmeli ve hazırlıklarını tamamlamalıydı. Asansörden inip, onu bekleyen siyah arabaya ilerledi. Her zaman aynı şoförü gönderiyordu. Bu Dilhun'un dikkatinden kaçmamıştı. Muhtemelen bu onun için bir güven yöntemiydi.
Yirmi dakikalık yolun ardından araba Alparslan'ın yalısının önünde durdu. Kapısı açıldıktan sonra yalının girişine yürüdü. Kapının önünde duvara sırtını yaslanmış, sigarasını içen Alparslan'ı gördü. Alparslan, Dilhun'u görünce elindeki sigarasını yere atıp ayakkabısının ucuyla ezerek söndürdü. "Yalıda mı yayın yapacağız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE
General FictionHer seçim, bir yıkımdı. Her yıkım, bir vazgeçişti. Uçurumun kenarında yürüyorduk. Ne tarafa düşsek birinin canı yanacaktı. Yanan her can, bir nefretti. Her nefret, sessizlikti. Ve her sessizlik bir çığlıktı. Elimi uzatsam dokunabilirdim. Dokunsam ya...