∥B.08

12K 329 65
                                    

Arabaya bindiklerinden beri aralarındaki sessizlik sürüyordu. Alparslan, arabanın direksiyonunu sol eliyle kavramışken diğer elini bacağının üzerine koydu. Direksiyonu sıkı tutuşundan gerginliğini anlayabiliyordu Dilhun. Belirginleşen damarları ve kasılan çenesinde gözlerini gezdirdi bir süre. En az Alparslan kadar gergindi. Arabanın içindeki atmosfer onu daha da gererken yaşadıklarını tartmaya çalıştı. Elini camı açmak için kaldıracakken Alparslan'ın telefonu çalmaya başladı. Araca bağlı olan telefonun arama sesi bir süre içeride yankılanırken, aracın led ekranından arayanın Haktan olduğunu gördü. Bağlantıyı kesme gereği duymadan aramayı yanıtladı Alparslan. "Efendim Haktan."

"Rasim babasının yanına saklanmış. Almamızı istiyor musun?" Alparslan köşeyi dönecekken göz ucuyla önce sağ aynaya ve ardından kısa süreli Dilhun'a baktı. "Hayır. Fedor, oğlunu kendi getirecek."

"Nasıl?" Alparslan derin bir nefes aldı. "Rasim'in seks kaydını yayınla. Bunu uluslararası tabanda yapın. Ardından Fedor'a oğlunu bize teslim etmesi için birkaç adam gönder."

"Yayınladıktan sonra bize daha da kinlenmeyecek mi?" Elini çenesinin üzerinde gezdirdi Alparslan. "Kinlenecek ama bir şey yapamayacak. Eğer Rasim'i bize vermezse onun işlerini baltalayacak raporlar sunacağımı tahmin edecek kadar akıllı. Gerisini sonra düşünürüz."

"Bu gece için..." Haktan devam edecekken Alparslan araya girdi. "Geldiğimde konuşuruz. Hazırlıklarınızı yapıp beni bekleyin." Dilhun onun duymasını istemediği şeyler olduğunun bilincindeydi ama bu merak duygusunu dürtüklemişti. Yine de sessizliğini korumayı tercih etti. Gecenin karanlığında sessiz süren araba yolculukları evin önüne gelene kadar devam etmişti. Araba evlerinin girişinde durduğunda eli kapı koluna gidecekken Alparslan'a döndü. "Beklediğim gibi bir adam değilsin. En azından ilk görüşmemiz için bunu söyleyebilirim ama olumlayacağım bir adamda değilsin. Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar sürüklenir Alparslan. Sen, seninle yürüyen insanları sürüklüyorsun ve farkında bile değilsin."

"Kaybedecek hiçbir şeyim ama çok şeyim var. Seninle bir röportaj yapmak istiyorum. Hangi kanalda istersen, hangi soruları sormak istersen hiçbir şeye karışmayacağım. Sadece yüzüm gözükmeyecek." Dilhun elini kapı kolundan çekip Alparslan'a döndü. "Hangi gösterin için aracı olacağım?"

"Bu bir gösteri değil Dilhun. Cevaplar istediğini söylemedin mi? Herkesin sorularına aynı anda yanıt bulacağız. Yazılı bir metin onları ikna edecek mi? Senin kendince yazmadığının bir ispatı olmayacak ama onlara sesleneceğiz. Biraz dürüstlerse aynısını hükümetten bekleyeceğiz." Alparslan'ın bakışları Dilhun'un yüzünde dolandığında yerinde huzursuzca kıpırdandı. Teklifi cezbediciydi ama işin içinde Alparslan olunca istemsizce tereddüt etmişti. "Bunun sonunda ne kazanacağım? Hükümetin ve yandaşlılarının nefretinden başka?"

"İnsanların takdirini." Arabanın kapısını açtı ve arabadan indi. "Yeri ve zamanı mesaj atarım. İyi geceler." Arabanın kapısını kapattıktan sonra bahçe kapısına yürüdü. Alparslan'a doğru döndü ve hala onu izlediğini gördü. Bahçe kapısından içeri girdikten sonra arabanın gürültüsü kısa süre sonra sokaktan uzaklaşmıştı. Evin üst katındaki çalışma odasının camından onu izleyen babasıyla göz göze geldiğinde duraksamadan devam etti. Merdivenlerden çıkıp, odasına girecekken babasının sesiyle omuzları yorgunlukla çökmüştü. "Görüştüğün biri olduğunu bilmiyordum."

"İş yemeğiydi."

"Öyle mi? Ne konuda?" Akif Bey, kızının yalan söylediğini bilse dahi oyununa eşlik etmişti. Yüzünün her mimiğini ezberlediği kızını ondan iyi tanıyacak kimse olmadığını biliyordu. Birkaç ay öncesine kadar her şeyi paylaştığı kızıyla yavaş yavaş yabancılaşıyordu. "Herkes kendi çıkarı için çalışıyor biliyorsun. Siteye eklenecek reklamlarla ilgiliydi."

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin