part one; little beggar

32.6K 1.8K 1.8K
                                    

07.04.2018

part one; little beggar

"B-bir peçete?"

Yoldan geçen insanlara uzattığı peçeteler, insanların bacaklarını geçemiyordu bile. Kimse sesini duymuyor, ya da duymazlıktan geliyordu. "Alır mısınız?" Bir bebek gibi bazı harfleri yutarak konuştuğunu saymazsak gayet anlaşılabilirdi konuştukları.

Derin bir iç çekip kenardaki kartonuna tekrar oturdu. Kışın buz gibi soğuğunda, üstünde ince bir ceket, ayakkabısız, pantalonsuz bir kedi çocuğun sokakta peçete satması normal miydi?

Her gün sabah altıdan gece on ikiye kadar sokakta peçete satmakla uğraşıyordu. Normalde 12 saat olması gereken uyku, 5 saati geçmiyordu.

Onu petboy shoptan ilk aldıklarında, orada tıkılı kalan eziklerden olmadığı için sevinmişti. Ama şimdi o ezik dediği şanslıların yerinde olmak istiyordu. En azından orada istediği zaman uyuyabiliyor, yemek yiyebiliyor, istemese de duş alıyordu. 1 ay önceki hayatını özlüyordu. Şimdi peçete satışına bağlı yemek alıyordu. Duş yapmıyordu bile. Ama ona göre bebek kokusu kendisine
yetiyordu.

3 peçete satarsa sadece 12 parça küçük yem yiyordu. 5 tane satarsa 20, 10 tane satarsa 40, hiç satamazsa hiç almıyordu. Ve saat akşam 7 olmasına rağmen hiç peçete satamamıştı.

Esen sert rüzgarla küçüğün saçları ve kulakları geriye gidiyordu. Kuyruğunu kendine sarmış, dizlerini çekmiş ve elleriyle bacaklarına sarılmıştı. Gözlerini kapatıp rüzgarın dinmesini bekledi. En sonunda rüzgarla birlikte peçeteleri uzaklaşıp bir duvara çarpınca tüm peçete kutuları kutudan düştü.

Küçük, gözlerini açmaya çalıştı. Yerinden kalktı ve rüzgar onu kendine göre büyük, insanlara göre küçük birkaç adım savurdu.

Peçeteleri toplaması gerekiyordu. Yoksa sahipleri ona kızardı, belki hiç yemek vermezlerdi. Rüzgarın da yardımıyla birkaç sarsak adım atarak peçetelerin yanına çömeldi ve  toplamaya başladı.

Rüzgar sonunda dinince küçük hızla peçeteleri toplayıp kartonuna geri döndü. Ama kartonu yerinde yoktu. Peçete kutularını yerine bırakıp saçını kaşımaya başladı. Büyük ihtimalle rüzgar uçurmuştu. Ama Jimin, bunu düşünemeyecek kadar küçüktü. O yüzden bir süre kartonun onula saklambaç oynadığını düşünerek aramaya başladı.

Arada sırada sesleniyor, ses gelmeyince artık oyunun bittiğini, kendisinin de yorulduğunu söylüyordu. En sonunda kartonun ona küstüğünü düşünerek çaresizce geri döndü peçetelerine. Ne yani kara mı oturacaktı şimdi? Onun tabirine göre 'popişi' donardı. Ceketini çıkarıp yere serdi ve titreyerek üstüne oturdu.

Burnu, hem kollarıyla sildiği için, hem de soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Sürekli burnunu çekip duruyordu. Dudakları da soğuktan hissedilmez hâle gelmişti. Uykusu ağırlaşmış, hafif esen rüzgarla mayışmaya başlamıştı. Gözlerini kapatmamak için zorluyordu. Çünkü kapatırsa ve uyursa, sahibi onu almaya geldiğinde onu uyurken görecek ve yemek vermeyecekti. Gözleri yavaş yavaş kapanırken, ona seslenen kişi ancak ona dokununca çığlık atarak kendine geldi.

"Uyumadım! Sadece, sadece gözlerimi dinlendirdim! Özür dilerim!"

Karşısındaki adam ona kaşlarını çatarak bakarken küçük, gözlerini kapatmış, dudaklarını birbirine bastırarak burnunu çekiyordu. Dizlerini kendine çekip korunmak için pozisyon almıştı. Sahibinin tekrar ensesinden tutarak onu götürmesini istemiyordu çünkü çok acıtıyordu.

"Şey... Ben peçete alacaktım da..."

Bu sahibinin sesi değildi. Küçük, sevinçle gözlerini açtı ve bir peçete vererek küçük, soğuktan titreyen elini uzattı. Adam dudaklarını büzdü ve cebinden 10 peçete fiyatı kadar para çıkardı.

"10 tane alayım."

Jimin hızlıca, bazılarını elinden düşürerek, bazılarını kucağına sığdıramayarak adama 10 tane peçete verdi ve parayı aldı. Sevinçten uçmak üzereydi. Adam gitmeden önce ona göz kırptı ve uzaklaştı.

Jimin, adam giderken arkasından bakıyordu.

"Çok fazla üşütmüş galiba."

Parayı nereye koyacağını bilemeyerek yanına bıraktı ve biraz daha beklemeye başladı. Soğuktan deli gibi titriyor, yoldan geçen insanlara acınası bakışlar atıyordu kısık gözleri ve soğuktan biraz da olsa şişmiş dolgun dudaklarla. Ama insanlar ona bakmıyordu bile.

Yerine oturdu ve geriye kalan 10 peçeteye baktı. Bunları da satabilirse tam 80 tane küçük yemlerden yiyecekti.

Belki adamın burnunu silmekten peçetesi biter ve tekrar gelirdi.

00:07
Sahibi Jimin'e doğru gelirken, Jimin uykulu gözlerle yerinde dikleşti. İlk defa bu kadar peçete satmıştı. Kendisiyle gururlanmıştı. Sahibi gelip peçete kutusuna baktı. 10 tane peçete. Tek kaşını kaldırarak elini uzattı Jimin'e paraları vermesi için. Jimin korkuyla parayı verdi. Adam paraları sayıp cebine sıkıştırdı ve Jimin'i ensesinden tutarak kaldırdı.

"Ov, yapma! En-ensem acıyor!"

"Bugün burada kalacaksın sen. Evdeki kaloriferler ancak yetiyor. Sen de gelirsen hepimizi ısıtacak kadar sıcak olmaz oda."

Jimin gözlerini büyüttü. "Ha-hayır!" Adam onu sertçe yere bırakınca buz gibi karların üstüne düşerek titredi.

Kendisi evde ne kadar yer kaplardı ki? Adamın peşinden koşmak istese de adam ona bir tehdit savurarak onu kendinden uzaklaştırmıştı. Jimin eski yerine geri döndü ve bir köşeye sığınmaya çalışarak altında olan ceketin bir kısmını üstüne çekti.

Üşüyordu, belki sabaha kalamazdı. Açtı, belki sabaha kalamazdı. Deli gibi titrerken uykuya dalmaya çalıştı. Sonunda başarmıştı. Bir gün daha dayanacağına inanarak uyumayı başarmıştı.

***

catmin +jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin