"Yoona?" Duyduğum ses beni daldığım derinlikten çekmişti.Gözlerimi açmaya zorladığımda görüntünün netleşmesini beklerken cevap vermekten geri kalmadım.
"Uyandın mı Taehyung" gözümü bir kaç kez olarak kendime gelmeye çalışmıştım. Gözlerim duvardaki saate kayınca daha güneşin doğmadığını anladım. Bütün gece uyumamıştım ama sanırım birkaç dakika önce dalmış olmalıydım.
Gözlerimi hala bana anlamlı bir şekilde bakan Taehyun'a kaydırdığımda gülümseyip oturduğum koltuktan doğruldum ve yanına yaklaştım. Alnındaki sürekli değiştirdiğim havluyu alıp elimi alnına koydum. Ateşi düşmüştü.
"Daha iyi misin?"gözlerimi gözlerine çevirdiğimde bana cevap vermeyip sadece bakmakla yetinmişti. Kaşlarımı yukarı kaldırıp bir cevap beklesem de cevap gelmemişti. "Tae-"tekrar edecektim ki yanıtı beni kesti. " Bana bütün gece sen mi baktın?" dedi normal bir şekilde. Şaşırmışa benzemiyordu halbu ki şaşırmasını beklemiştim nedense?
"Evet ve şimdi iyi misin diye soruyorum?"diye tekrarladığımda gülümsedi ve kafasını sallayıp kalkmaya yeltelenince koluna girerek arkasını dikleştirdiğim yastığa dayamasını sağladım.
"Açsındır?" gözlerimle soruyu desteklediğimde kafasını yavaşça iki yana salladı ama inanmamıştım.
"İyi misin?" dediğinde ne zaman yere çevirdiğimi bilmediğim bakışlarımı kaldırıp TAehyung'a anlamamış bir şekilde baktım."Nasıl_?"diye de dile getirdiğimde derin nefes aldı ve dudaklarını dişledi. Sanki söylemek istediği bir şey varmış ta nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibiydi.
"Bütün gece hiç uyumadan bana baktın."dediğinde anlar bir şekilde kafamı sallayacakken önemli bir ayrıntıyı fark etmemle duraksadım. "Sen nereden biliyorsun, yoksa uyanık mıydın?" dediğimde alacağım cevabın beklediğim cevapla aynı olmamasını diledim."Gözlerin"..dedi dudaklarını dişlerip. "Gözlerin kızarmış uykusuzluktan "dediğinde inanmış gibi yapmak işime gelirdi.
Eğer uyanıktıysa telefon görüşmemi duymuş olma ihtimali çok yüksekti ki bunun Taehyun'un öğrenmesini son istediğim şeydi. Hatta hiç istemiyordum, gerçekte kim oldumu veya buraya ne için geldiğimi bilmesini...Öğrenirse vereceği tepkiden korkuyordum. Onu bugünden beri koruyacak olmam göz ardı edilecekti, biliyorum çünkü ben ilk adımı yanlış atmıştım. Ben yanlış başladım, doğru bitirsem neye fayda?Ortada kırılan bir kalp olduktan sonra...kırılacağından emindim. Çünkü onun da bana alıştığını biliyorum.
"Hey baylar ve bayan Yoona uyanık iseniz sizi kahvaltıya alalım"Koridorda herkesi uyandırılmak için sesi yankılanmış olan Jin'in sesini duyduğumuzda derin bir nefis alarak doğruldum ve gözlerimi Taehyun'a çevirip kalmasını bekledim.
"Zehirlenmiş olsan da birşeyler yemelisin Taehyung, güç toplaman gerek. Bugün yorucu olacak" dediğimde kaşlarını çatınca soracağı şeyi beklemek için bütün vücudumu ona çevirdim.
"Bugün yorucu olacak derken?" derin bir nefes alıp gülümseyrek dün düşündüğüm şeyi harekete geçirdim.
"Gitmeliyiz"dedim kısa ve net bir şekilde. Sesimdeki kararlılıkla ağzını açıp bir şey demeden yataktan kalkmak için yeltelendiğinde koluna girerek ona destek oldum. Tam olarak doğrulduğunda ise saçlarını savurup kafasını bana çevirdiğinde bütün sıcak nefesini suratımda hissetmiştim.Gözlerim omzundan daha da yukarıya yakdığında pembeleşmiş dudaklarında fark etmeden durmuştum.Dudağının dokusunun ince ayrıntısına kadar görebiliyordum. Sanırım o derece yakındık.
"Yoona" demesiyle yine sıcak nefesini suratımda hissetmem gözlerimi sıkıca kapatmama sebep olmuştu. "Sana söylemem gereken bir şey var" benimde Taehyung, benimde sana söylemem gereken daha çok şey var. Ama şimdi olmaz...
"Bizi bekliyorlar, daha sonra buradan gitmeliyiz. Acele etmeliyiz"dediğinde derin bir nefes aldığını gördüğümde hala yakın olduğumuzu fark etmem bir adım gerilememe sebep oldu. Bana karşı bir şey demeyip kafası ile onayladıktan sonra odadan çıkmıştık.
Kahvaltı için aşağıya indiğimizde herkesin toplandığını gördük. Min Gyu dahil, sanırım burada olma sebebi bendim. Dün olanlardan sonra burada olması normaldi.
Fazla vakit kaybetmeden hepimiz yerlerimize oturup seri bir şekilde kahvaltımızı yaptım. Min Gyu buradan gideceğimizi onlara açıklamış olmalıydı ki bu kadar erken kalkmışlardı onlar da. ve hızlı davranıyorlardı. Taehyung'un beni öğrenmemesini istediğim gibi onların da öğrenmesini istemiyordum. Belki daha sonra, ben yokken...
Ben yine pek yemeyip çoğunlukla yine onların yemeğini bitirmelerini bekledim.Onlar da artık benim az yememe alışmış ve birşey demiyorlardı artık tabi gözleriyle arada sırada yemem için zorluyorlardı ama olsun.
Sonunda yemek faslı bittiğinde Taehyung dahil herkes odasına çıkıp eşyalarını hazırlamaya başlarken bende mutfağı ilk gün bulduğum gibi yaptim. Islak olan ellerimi pantolonuma süretek mutfaktan çıkmak için arkamı döndüğümde yapıya yaslanmış bir adet Min Gyu görünce yerimde irkilirken bağırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözlerimle onun neden bu şekilde olduğunu sorduğumu anladığında toparlandı ve bakışları ile arka bahçeyi gösterdi.O giderken bende ima ettiği şekilde onu takip ettim. Bahçeye çıkıp bahçe kapısını arkamdan kapattığımda bana dönerek derin bir nefes aldı ve söze girdi.
"Nereye gideceğiz?" dedi sakin bir şekilde. Hayret bu kadar sakin olması düne göre alışıldık şey değildi.
"Kalabalık bir yere"dediğimde kaşlarını kaldırdı. 'neden'diye ima etmeye çalıştığını bildiğimden cümleme devam ettim."Çünkü onlar sessiz, tenha yerleri severler. Eğer onlardan saklanacak isek, onların sevmediği yani bizi yakalamaları kolay olmayacağı yerlere gitmeliyiz" dediğimde sıkıntıyla nefes aldı ve bakışlarını etrafta gezdirdi. Ardından kısa bir süre sonra konuştu.
"Tokyo?" dedi onaylamamı bekler bir şekilde. Orası kalabalık bir yerdi, sokaklarından insan eksik olmazdı. Saklanmak ve iz kaybettirmek için mükkemmel bir yere benziyordu.
"Kesinlikle"diyerek onaylamış oldum. Ellerini cebine atarak bana dikkatli bir şekilde baktığında bende ellerimi cebime atıp ona döndüm. Bir süre birbirimize sessiz bir şekilde baksakta kafalarımızın gürültülü olduğundan emindim.Çünkü dünkü olay hemen atlatılır ve inanılır şey değildi.
"Biliyorum Min Gyu, bana inanmakta hala zorluk çekiyorsun ama bana inanmasanda güvenmek veya güvenmesende inanmak zorundasın. Çünkü tek yolu bu. Ben gitsem bile Taehyung güvende olmayacak.İlk başta başka bir amaçla gelmiş olabilirim ama ben zaten gerçekten öldürmek istememiştim. Bir şeyler beni durdurmuştu. Onun suçsuz olduğunu düşünüyordum ki cidden öyledi. Araştırdım. Anlattığım gibi kurbanların hakkında bilgi sahibi olarak öldürürdüm ama Taehyun'un hikayesi biraz farklıydı ve açıkçası ilgimi çektiği için peşinden gittim.Ve her şeyden eminim. "dediğimde ona son derece samimi bir şekilde baktım.
"Bana ister inan ister inma ama ben Taehyung'u bu şeyden kurtarmadan hiçbir yere gitmeyeceğim.Durmayacaklardır, durduracağım. Bunu yapacağım Min Gyu, ölecek olsam bile bunu onun için yapmalıyım gibi hissediyorum. Onu gerçekten korumak istiyorum"derin bir nefes daha aldığımda keskik kesik olması titrediğimi göstermişti . Min gyu2nun dikkatini çekmiş olacakki kaşlarını çatmıştı.
"Taehyung'u koruma isteğin sadece onun suçsuz olmasına dayanmıyor galiba" deyip kaşlarını soru sorar gibi kaldırdığında neyi ima ettiğini anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Her ne sebebi olursa olsun,ertele ."dediğinde hala anlamamıştım doğrusu. "Duygularını ertele ve aklınla bu işten çabuk sıyrılmaya bak. Ondan sonra gitmeni ve bir daha dönmemeni istiyorum."dediğinde sıkıntıyla iç çektim.
"Öyle yapacağım"dedim buna inanmak istercesine...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sᴀᴠᴇ Mᴇ / I·ᴍ Fɪɴᴇ • KTH ✔
Fanfiction"#2-killer" "Sana bir görev vereceğim" dedi ellerini masasının üzerinde birleştirip gözlerini bana dikerken. "Senden isteyeceğim şeyde çok dikkatli ve atak olmalısın"heyecanla ne diyeceğini beklerken duyduğum şey beni şaşırtmışı.. "Kim Taehyung'u öl...