Şimdi buluşmanın sırası mıydı?!
Benim dikkatlice baktığımı fark etmiş olacak ki o da o tarafa dönerken son anda kolundan tutup kendime çevirip cümleye girdim."Ben cidden acıktım,ama lavaboya gitmem gerekiyor.Burada bekleme,gidip yemek söyle, sen ne yersen ondan yerim.Olur mu?"bir süre tepkisiz durdu ama sonradan başını sallayıp kabul etti ve ilerlerken bana döndü."Hemen gel, yemekleri soğuk yemeni istemiyorum"dediğinde gülümsedim ve başımla onaylayıp gitmesini söyledim.Kolay sıyırdım,şimdi ise gelelim asıl konuya.Önüme döndüğümde elleri cebinde köşeden bana bakmaya devam ediyordu. Direk onun yanına gidemeyeceğim için kafamla yanı işaret edip beni takip etmesini söylemiş oldum.Birkaç adımdan sonra beni takip ettiğini gördüğümde önüme dönüp sakin ve dikkat çekmeyecek bir yer aradım.
Lavaboya giden uzun koridor boş gözüküyordu.Bir köşe bulunca hemen orada duvara yaslanıp çocuğun gelmesini bekledim.Birkaç saniye sonra önümde belirince derin bir nefes alarak söze başlamadan önce birinin olup olmadığını kontrol ettim.Çünkü konuşacağımız konu böyle açık ortamlarda olmamalıydı.
"Evet Min Sung, başla 5 dakikan var"derin bir nefes aldı ve gülümsedi."Bana artar da yeterde bile!"kaşlarımı çatarken elini arka cebine attı ve büyük kahverengi bir zarf çıkardı.Bunu oraya basıl sığdırdı çok merak ediyordum doğrusu?
"Bunun içinde bütün bilgiler var.Hepsini açıp göstermek isterdim ama biliyorsunki ikimizde izleniyoruz.Ben buraya gizlenerek geldim, ortadan kaybolduğumu anlarlarsa birşey olmaz ama sana geldiğimi görürlerse bu senin için hiç iyi olmaz."Elindeki zarfı bana uzattığında üzerime baktım.Onun gibi sığdırabileceğim bir yerim yoktu."Bunu mümkünse evde kamera olmayan ve pencere olmayan bir yerde açmanı istiyorum.Açığın gün ise, tekrar buluşalım.İşte o zaman bana tamamiyle güveneceksin."dedi ve başını eğip yoluna hızlı bir şekilde devam edip ortadan kayboldu.Elimdeki zarf ile tek başıma kalınca nerede olduğumu fark ettim.Şuan sahte dünyama geri dönmüş bulunmaktaydım.
Derin bir nefes alıp koridordan çıktım ve yemek katına çıkıp masalarda Taehyung'u aramaya koyuldum.Cam kenarında oturmuş kocaman gülümsemesiyle bana el sallayan Taehyung'u görmemle tedirginliğimi atmak için derin bir nefes alıp yanına doğru ilerledim.
"Biraz geç kaldın yemekler hemen geldi."dediğinde oturarak masadaki yemeğe baktım.Herşey düzgündü.Tek bir lokma dahi almamıştı."Neden başlamadın?"gülümsedi ve ikimizede su doldurdu."Seni bekledim."eline çubuğu alıp yemeği dürtükleyip ağzına götürmeden önce hareket etmeyen bana baktı."Şimdi yiyebilirim, hadi afiye olsun" deyip ağzına götürdü ve gülümseyerek yemeğini yemeğe devam etti.Bende çubuğu alıp yemeğe başladım.
Bu çocuğun gülümsemesi, resmen ben suçsuzum , saf ve temiz kalpli bir insanım diye haykırıyordu. İçinde hiç kötülük barındırmıyordu sanki ama bu sadece bana görünen tarafıydı. Herkesin karanlık bir tarafı vardı, ve bende bunu öğrenmek için onu daha çok tanımalıydım.
Yemeğimiz bittikten sonra hesabı ödeyip kalmak için hazırlandık. " O da ne ?" Yerden kafamı kaldırıp ona baktığımda eliyle masadaki Min Sung'un bana verdiği zarfı gösterdiğini gördüm. Hızlıca alacaktım ki birşey anlamasın diye son anda vazgeçip yavaşça akıp poşete koydum. " Lavabodan dönerken birşey hoşuma gitti ve aldım. Söylediğin için sağol yoksa unuturdum"deyip konuyu kapatmaya çalıştım."Niye bana söylemedin?!"ona baktığımda dudağını büzmüştü. "Ben alsaydım"gözlerimi devirdim. "Ben istemediğim halde bana birsürü şey aldın. Zaten bunun yüzünden sana karşı mahçup hissediyorum." Kafasını hızlıca iki yana salladı. "Hayır öyle hissetmen için yapmadım , sadece içimden geldi. Seninle bir an aşırı vakit geçirmek istedim" dediğinde gülesim geldi.Güldüğümü görünce yüzü donuk bir şekilde bana baktı. Bir süre sonra sustum ve üzerimi düzeltip garipliğimi üzerimden atmaya çalıştım. Ona baktığımda hala bana öyle baktığını gördüm. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Dediğimde aniden cevap verdi. "Gülüyorsun" hayatımda duyduğum en garip cevaptı. Çünkü ilkti, ilk kez kahkaha attım. Ve ilk kez olması garipti benim için çünkü hayatım buna imkan vermemişti.
Yerdeki poşetlerden bazılarını aldım, o da hepsini almak isterken sert bakışlarımı yollayınca az öteye gidip poşetleri paylaştı. Arabaya binip eve doğru yol aldık.
Sabahtan beri alışveriş merkezindeydik ve eve geri döndüğümüzde akşam olmuştu. Genellikle erkekler alışverişi geç alışveriş merkezini sevmiyor sanıyordum. Ama sanırım yanılmışım. Taehyung'u bıraksam her mağazaya girecekti. Tıpkı bir çocuk gibiydi. Genellikle yüz ifadesi donuk ve boş olduğu için böyle hareketler ondan beklenmezdi ama güldüğü an bütün düşüncelerinde bir anda yanıldığını anlıyorsun. Böyle bir huyunu daha öğrendim. Daha öğreneceğim çok şeyler vardı...
"Noonaaaa içeriye gelmeyecek misin , hepimiz oturuyoruz?" Başımı yastıktan kaldırmaya ve gözlerimi açmaya bile gerek duymadan Jungkook'a cevabımı verdim. "Bakarız" sessizlik olunca gittiğini anladım.
Eve geleli bir saat oldu ve şuana kadar yatakta bir santim bile oynamadı. Arada bir uykuya dalmış olabilirdim, ama nedense geri uyanmıştım. Sanırsam üstümdekiler beni rahatsız ediyordu. Sıcak basmıştı. Göz ucuyla odanın bir ucundaki banyoya baktım. Cidden çok uzaktaydı gitmek bile istemiyordum ama gitmeliydim ve duş almalıydım. Yorgunluğum ancak böyle geçebilirdi.
Kendimi yaklaşık yarım saat sonra toparlayıp kalkıp duşa girdim. Bu kadar üşengeçlik nereden geliyordu hiçbir fikrim yoktu. İnsan yorgun olunca demekki anca böyle duştan çıktıktan sonra üzerime Taehyung'n aldıkları yeni kıyafetlerden bir seçim yaptım. Bana kıyafet aldığı için üzgün , aynı zamandada mutlu hissediyordum. Çünkü biri benim için birşey yapmıştı veya benim için birşey almıştı. Uzun zamandır hissetmediğim bir seyi şuan hissetmiştim. Umursandığımı hissetmiştim. Sonunda birileri beni görüyor,bana gülüyor, bana konuşuyor ve gülmemi sağlıyordu. Ama bu hisin bana verdiği mutluluk sadece anlıktı. Çünkü burada neden olduğum gerekçesi beni rahat bırakmıyordu.
Üzerimi giyinip yatağa baktım. Sanırım yorgunluğum geçtiği için uykuda gitmişti. Jungkook'un beni yanlarına çağırdığını hatırlayınca bunu değerlendip aşağı inmeye karar verecektim ama telefonuma gelen mesaj sesi bunu engellemişti. Kaşlarımı çatıp ayaklarımı geriye çevirip telefona ilerledim. Bu numaraya kim mesaj atabilirdi ki değilmi? Ne sandım?
"Tatile kendini kaptırma güzelim.Patron 1 ay dayanamayacağını söyledi. Elini çabuk tutsan iyi olur yoksa biliyorsun. Ya öldürürsün ya da öldürülürsünüz!"
Sinirle telefonu yatağa bırakıp ellerimi saçlarıma geçirdim. Beni deli ediyorlardı. Onların bu zamana kadar dediği her şeyi yapmıştım, çünkü zorundaydım ama bu sefer beni durduran birşey vardı. Bana, bunu yapmamı engelleyen birşey...
"Hey!"kapım tıklatılınca korkudan yerimde sıçrayıp tüm bedenimle kapıya döndüm. "Efendim?" Kapı yavaşça aralandı ve içeriye bir kafa uzandı. "Yoona, senden bir şey isteyebilir miyim?" Deyip masumca gülümsedi.Verdiğim cevapta ona karşı koyamadığımı fark ettim. "Tabi ki?" Kendimden habersiz verdiğim cevapları sonradan fark edince kendime şaşırıyordum.
Gülümsemesini iyice genişletip karşımda küçük bir çocukmuş gibi durdu ve ağzından çıkan cümle ben hem şaşkına çevirmiş hem de gülümsememi sağlamıştı."Bana sıcak çikolata yapar mısın?"
Sanırım oydu...bu işi yapmama engel olan birşey vardı. Ama bu kişiydi, o kişide Taehyung'tu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sᴀᴠᴇ Mᴇ / I·ᴍ Fɪɴᴇ • KTH ✔
Fanfic"#2-killer" "Sana bir görev vereceğim" dedi ellerini masasının üzerinde birleştirip gözlerini bana dikerken. "Senden isteyeceğim şeyde çok dikkatli ve atak olmalısın"heyecanla ne diyeceğini beklerken duyduğum şey beni şaşırtmışı.. "Kim Taehyung'u öl...