O gün onu bir daha göremedim.Aslına bakarsak diğer tenefüslerde yanına gitmeye çekindimde denilebilir,neden böyle olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok.
Çıkışta Tulu,Elsem ve ben beraber yürüdük şanslıyızki üçümüzünde evi dev ormanın tam etrafındaydı.Geceleri hep beraber buluşup özgürce koşarız,kimi zaman sadece yürürüz yada bir agacın yanına oturup biraz sahbet ederiz,tabii bazen kendimizi daha özgür hissetmek için ormanın derinliklerinde güçlerimizi salıverip kullandığımızda olur.
Beraber eve doğru yürürken pek de kaydadeğer birşey konuşmamıştık,sohbetlerimiz havadan sudan şeylerle ilgiliydi.
Hava karardığında hep birlikte ormanda buluşmak için söz verdik.Sadece üçümüz olmayacaktık diğer arkadaşlarımızıda çağıracaktık,genelde hep beraber bulusuruz ikili yada üçlü gruplar halinde buluşmalarımız nadıren olur.Şunuda hatırlatmalıyım ki arkadaşlarımızda tabiki bizim gibiler normal olanları böyle biryere davet edicek halimiz yok ya.
Evin kapısından içeri girdim,büyükbabamın klasık cümlesini duymak artık sinirlerimi bozuyordu
'Umut senmi geldin?' bunu yüzlerce kez duymuş olabilirim.Kısaca cevaplıyıp odama çıktım,her ne kadar tonlarca ağırlık taşıyabilsemde omzumdaki çanta sanki beni yere çekiyordu.Omzumdan yere fırlattığım çantam bir köşede dururken üstümü değiştirdim.Arkadaşlarımın akşam için yapıcağımız buluşmayı telepati ile çoktan farkettiklerini,haberleri olduğunu ve geleceklerini düşünüyordum.Hiç birimiz bu tür şeyleri kaçırmayız,bu lanet insanların arasından uzaklaşmak hepimize iyi gelir.
Aşağıya inip hızlıca bir kaç şey atıştırdım.Evde o kadar sıkılmıştım ki dayanamayıp ormana gittim hava kararmamıştı ama erkenden gelmenin bir zararı olmazdı.
Ormanın en derin yerlerine kadar hızlıca koştum aslında koşmak bizim için yürümekten farksızdı.her zamanki gibi kulaklığım kulağımdaydı sanki dinlediğim müzikler benim kendimi daha iyi geliştirmemi sağlıyordu.Derenin kıyısına kadar gelmiştim oradaki dev kayaya yaslandım,müziğimi değiştirdim 'Blue Foundation-Eyes on Fire' şarkısını açtım.bu şarkı çok hoşuma gidiyordu.Hava kararmak üzereydi.
Neredeyse 10 metre kadar uzakta solmak üzere olan bir çiçek gördüm.Yaklaşık bir sanıye içerisinde çiçeğin yanına vardım dizlerimi yere çöktüm ve çiçeğe daha yakından baktım solmak üzereydi,gözlerimi çiçeğe diktim ve sonra kapattım.Çiçeğin yeniden yeşerdiğini hissedebiliyordum.
'Hey Umut!'
Gözlerimi açtım ve sağıma baktım.Kulaklığın kulak patlatırcasına gür sesine rağmen onları duyabılmıştim.Gözlerimi onlara çevirdiğimde hepsi oradaydı Tulu,Elsem,Pars,Açelya,Sarp,Duru,Çınar ve Hira yla Mira kardeşler.Bu manzarayı çok özlemiştim.Sanırım en son bir hafta önce buluşmuştuk.Kafamı tekrar çiçeğe döndürdüğümde yeşermişti,yüzümde oluşan tebessümle ayağa kalktım ve yanıma geldiler
'Eee neyle başlayalım'dedi Sarp "Koşmaya ne dersiniz?"dedim genelde koşarak önce ısınırız.hatta kimi zaman hava aydınlanana kadar ay ışığını kesene kadar koşmuşluğumuz bile var.bu epey zevkli.
Delilercesine simsek gibi koşuyorduk ormanin diğer tarafına varmak üzereydik.Yanlarından geçtiğimiz ağaçlar yerinden kopacakmışçasına sallanıyordu,ruzgari delip geçmek,koşarken kulağımds oluşan hızımın sesi...Onlari seviyorum bana özgür hissettiriyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olasılık -DÜZENLEMEDE-
FantasyParıl parıl parlayan bir çift sarı gözlerimin ardında korkuyla söze devam etti; 'Sende onun gibisin!.'