Şans

114 11 9
                                    

MEDYA: ELİSA

Birlikte evin kapısına geldik ve hizmetçi kapıyı açtı. Ton ton bi teyzeydi. Çok tatlıydı. Teyzeye gülümseyip içeri girdim.

Ve o an. Karşımda öz ailem duruyor....

-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
O an ne yapacağımı bilemedim. Sadece baktım. Daha bebekken beni bırakan ama ne hikmetse şuan karşıma çıkan aileme baktım. ÖZTÜRK Şirketinin kurucularına baktım. Şuan şirket umrumda bile değildi. Asıl umrumda olan şey bana karşı olab davranışlarıydı.

Mert kolumu tuttu destek verircesine. Hani derler ya kanı ısınır insanın diye benimde Mert'e kanım ısınmıştı. Abim olarak görmüyordum ama yinede sanki yıllardır tanıyormuşum gibi bir güven vardı içimde. Belki de içimde ufak bir aile sevgisi görme umudu canlanıyordur?

Mert kulağıma eğildi ve güven verici bir şekilde fısıldadı.

"Korkma! Herşey güzel olacak." Cidden herşey güzel olacak mıydı? İstediğim hâyâl ettiğim aile ortamını bulabilecek miydim? Bilmiyorum.

Mert'in koluna girerek yürümeye başladım ve tam Bayan Öztürk ve Bay Öztürk'ün önünde durdum. Boş bir yüzle onlara baktım ve bütün çocukluk anılarım gözlerimin önüne geldi.

Sevilmemiştim. İstediğim şeyler alınmamıştı. Daha çocukken elimdekilerle yetinmeyi öğrenmiştim ben. Babam gece saatlerine kadar kahvede olurdu. Annem ise arkadaşlarına benim üzerimden gösteri yapardı. Güzeldim. Ama güzelliğimin önemi yoktu. Güzelliğimle hiç övünmemiştim. Çünkü ne kadar güzel olsam da ne güzel kıyafetlerim vardı ne de güzel bir hayatım.

Peki ya şimdi ne olacaktı? Güzel ve düzenli bir hayatım olacak mıydı?

Bunları düşünürken gözlerim istemsizce doldu. Çok fazla duygusal olduğumu söylemiş miydim? En ufak şeylerde ağlayabilen birisiyim.

"Merhaba Elisa" dedi ve elini uzattı Bayan Öztürk.

"Merhaba." Dedim. Elini sıkmadım. Gerek yoktu. Elini gülerek yere indirdi. Kötü birilerine benzemiyorlardı. Zaten baya bir kuruma bağış yapmışlardı. LÖSEV. UNICEF ve daha fazlası.

"Hadi masaya geçelim" demişti Bay Öztürk. Yaşına gmre baya fiziği yerindeydi ve yakışıklıydı. Bayan Öztürk ise baya fiziği güzel ve kendisi de güzel bir kadındı. Ve ikisininde gözlerinin renkleri benimkilerle aynıydı. Mert'in de aynı şekilde.

Hep birlikte masaya geçtik. Karşıma Mert oturdu. Masanın bir başına Bay Öztürk diğer tarafına ise Bayan Öztürk oturmuştu. Aile tablosu bu muydu? Böyle birlikte yemekler yeniliyor muydu? Yoksa bugüne özel miydi? Kafam karışmıştı.

"Elisacım şimdi biliyorum bizi tanımıyorsun. Haberlerde falan görmüşsündür belki ama yakından tanımıyorsun. Şimdi bir yabancı çocuk gelip sana bizim senin gerçek ailen olduğumuzu söyleyince inanmamışsındır. Ama öyle Elisa." Önüme bir kağıt uzattı.

"Bu da kanıtı"

Elisa Yılmaz %99.99 Güven Öztürk'ün kızıdır.

Doğruymuş. Kağıda bir süre baktım. Beni bozan durum ise Bayan Öztürk'ün seslenmesiydi.

"Elisa! Biliyorum senin için çok zor. Seni anlıyorum. Ama bize bir şans versen. Sana hemen gel kızımız ol demiyorum. Ama şans ver. Lütfen." Dedi. Ne diyebilirdim ki?

"Bebekliğimden beri tanımadığım birilerine nasıl güvenebilirim? Hadi test var oradan güvendim diyelim. Peki ya bu olayın ne kadar zor olduğunu düşündünüz mü benim açımdan? Bebekliğimde beni bırakıp gitmişsiniz. Sırf büyüyebilmek ve güçlenebilmek için. Peki benim bu zamana kadar neler çektiğimi biliyor musunuz? Aile sevgisi nedir bilmiyorum ben! Hiç görmedim. Sadece dışarıda annesi ve babasıyla oynayan çocuklar gördüm. Çok özendim onlara. Keşke bende annem ve babamla böyle olsam dedim. Hah gerçek annem ve babam da değiller de neyse. Şimdi benden size hemen bir şans vermemi beklemeyin." Dedim. Bayan Öztürk ağlıyordu. Bay Öztürk ciddi ve bir o kadar da üzgün bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bak Elisa seni anlıyoruz. Neler yaşadığını da biliyoruz. Seni izliyorduk onlara verdiğimiz günden beri. Onları hep uyardık. Sana kötü davrandıkları zaman karşılarına çıktık. Tatile gitmenizi de biz sağladık. Sırf sen mutlu ol diye. Seni bırakmamızın sebebi büyümek istememiz değildi. Sana bakamıyacak durumda olmamızdı. Düşüşteydik ve çok fazla borcumuz vardı. Sana kendimiz bakmak o kadar çok istedik ki. Ama olmadı. Olamadı. Seni onlara bıraktıktan sonra annen yani karım 1 hafta kendine gelemedi. Mert sana başından beri bağlıydı. O sene okula başlıycaktı ama başlamadı. Sırf sen yoksun diye. Zaten bizden çok Mert sana göz kulak oldu" Mert başını eğdi ve gözünden bir damla yaş düştü. O anda ağladığımı anladım. Ağzıma sıcak bir sıvı gelmişti ve gözlerim yanıyordu.

"Diyeceğim o ki bu senin kararın Elisa. Lütfen ön yargılarını bir kenara bırak ve yeni bir hayata doğru ilk adımını at. Sana arkadaşlarını bırak asla demiyorum. Hatta onlarla da tanışmak isterim. Ama bize bir şans ver ha?" Dedi. Deniyecektim. Bunu yapıcaktım. Herşey güzel olacaktı. İnanıyordum.

"Şans veriyorum. Deniyeceğim"

EVET YİNE BEN VE YİNE ZORLA BÖLÜM YETİŞTİRİYORUM

ŞİMDİ ŞÖYLEKİ BİZ TAŞINIYORUZ VE İŞLERİMİZ BAYA YOĞUN BU YÜZDEN BÖLÜM YAZMAYA PEK VAKTİM OLMUYO

BU YÜZDEN BÖYLE ZORLA YETİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUM

LÜTFEN BANA OLAN SEVGİNİZİ EKSİK ETMEYİN

GELECEK BÖLÜMLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE...

-MUCUKLANDINIZ-

GÖKYÜZÜNE BAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin