Luhan canı sıkkın bir şekilde odasında otururken telefonu çaldı. Telefondaki ismi gördüğünde keyfi biraz da olsa yerine gelmişti. “tatlı cadı nasılsın bakalım sonunda bir kardeşin olduğunu hatırladın demek” dedi Luhan telefonu açar açmaz.
“Önce bir merhaba nasılsın desen telefonda nasıl konuşulacağını bilmiyor desem hayır annem ikimize de gayet başarılı bir şekilde ders verdi.. tabi senin derslerde bedenin yanımızdaydı ama aklın nerelerdeydi ben biliyoruuum.” dedi sonuna doğru çocukça şekilde bir konuşmayla.
“Hey kaç yaşındasın sen yaşına göre davran gerçekten bana kötü örneksin.” dedi Luhan.
“Kes sesini ufaklık yaşım hakkında bir daha konuşursan üşenmem yanına gelir kulağını çekerim.” dedikten sonra birlikte gülmeye başladılar. Gülme seansı bittikten sonra “Yanıma gelmen için yaşından mı bahsetmeliyim kendiliğinden çıkıp gelsen olmaz mı? Seni çok özledim ve şu aralar sana ihtiyacım var” dedi Luhan üzgün bir ses tonuyla.
“Şu an aynı şehirde olmadığımızı biliyorsun canım bana böyle yapmamalısın hem belli olmaz belki yakında ben de Seul’e gelirim hıh. Hem artık bir şirket patronusun bunu unutma ben çocuklaşabilirim ama sen ıı olmaz yakışlı kardeşim benim.” dedi ablası kıkırdayarak.
“Tamam, anladık patronuz tam unutmuştum hatırlatmasan olmaz. Bu işten nefret ettiğimi biliyorsun kaç aydır buradayım şirketteki müdürlerin ismini bile bilmiyorum o kadar ilgiliyim anla. Hem sen kendi istediğin işi yaparken bana bunları söylemen haksızlık değil mi?” dedi Luhan duygu sömürüsü yapmaya çalışarak.
“Sen de istediğin şeyi yapmaya çalıştın ve maalesef futbolda bir kariyer yapamadın, zaten futbolcu olsaydın da eminim bu yaşta şirkette olmaktan başka şansın olmazdı. Otuz yaşına kadar istediğini yaptın boşuna duygu sömürüsü yapmaya çalışma senin için en iyisi bence bu iş sen CEO olmak için doğmuşsun ilgilenmediğin halde böyle başarılıysan bir de gerçekten istesen uçurursun şirketi..” dedi ablası kahkaha atmamaya çalışarak.
“Şirketi batırmayı düşünmedim değil ama maalesef sorumluluk sahibiyim. Annemle babamı bu konuda kutlamak gerek sanırım.” dedi Luhan övünerek.
“Tamam tamam. Bu arada hala aşık olamadın mı sen her gece başkasıyla takılmak için yaşın geçiyor hatta evlenme yaşın yaklaşıyor. Bence bizimkiler sana birini bulmadan kendin bulmaya bak.” dedi ablası dalga geçerek.
“Hiç öyle evlilik gibi bir kaygım yok ablam sağ olsun. Sen evlenmediğin sürece rahatım ne zaman konu açılsa seni öne atıyorum haha ama sıkıldım her gün başkalarıyla takılmaktan da bırakmıyorlar ne yapayım biliyorsun hayır diyemiyorum. Hatta hayır demeyi öğrendim ama çok ısrarcılar sadece bir defa hayır diyebiliyorum benim suçum mu?” dedi Luhan dudağını sarkıtarak.
“Tamam, canım sende haklısın bu kadar yakışıklı ve zengin olmak kesinlikle senin suçun değil.” dedi ablası dalga geçerek ve sonra ekledi “Seviyorum seni şimdi benim acil işim çıktı sonra uzun uzun konuşuruz.”
“Tamam, ben de seni seviyorum görüşürüz.”
Luhan’ın telefon görüşmesinden sonra keyfi biraz da olsa yerine gelişmişti. Ablası dünyada en değer verdiği kişiydi birbirlerine takılmayı severlerdi. Ablası yanındayken sevgiliye de ihtiyaç duymuyordu ve her durumda ona destek olması güven vericiydi. Sürekli başka kişilerle çıkmasına takılsa da ablası hiçbir zaman onu yargılamaz sadece yanlış olduğunu düşündüğü durumlarda uygun bir şekilde uyarırdı. İlk defa bir erkekle ilişkisi olduğunu da ablasına söylemişti ve ummadığı şekilde destek almıştı. Ama gerçek bir ilişkisi olmamıştı en uzun ilişkileri lise yıllarındaki masum ilişkilerdi. Henüz ablası ve ailesi dışında kimseye seni seviyorum dememişti. Sevgi sözcükleri söylemediği, fazla ilgi göstermediği için yanına koşarak ısrarcı bir şekilde gelen sözde sevgilileri aynı şekilde kendiliğinden uzaklaşırdı. Para için gelenlerde aynı şekilde olurdu çünkü Luhan kesinlikle onlar için para harcamazdı. Hiçbir zaman pahalı hediyeler almazdı.
Sadece sevgilileri için olan telefon yeniden çalmaya başlamıştı. Sessize almıştı ama sanırım tamamen kapatması gerekecekti canını sıkıyordu. Eskiden hoşuna giderdi oysa sanırım yaşlanıyordu. Sessizde olan telefonu tamamen kapatarak susturdu ve tuvalete gitmek için odadan çıktı.
Luhan odadan çıktığında koridorda “patron patron” diye seslenen birisini duydu o yöne baktığında kendisine seslenilmediğini fark ederken dikkatini çeken ikiliyi izlemeye başladı zaten tuvalette o yöndeydi. Takip ettiği ikili de tuvalete girmişti.
İçeri girdiğinde patronun kabinlerden birisinde gürültücü çocuğunda onun kapısında olduğunu gördü. Neyse ki onu fark etmemişti gürültücü çocuk, sessizce kapıya en yakın kabine girip kapıyı kapattı. Oysaki sadece elini yüzünü yıkamak için gelmişti ama canı sıkıldığı için çalışanların konuşmalarını dinlemek cazip gelmişti.
“Patron patron beni affetmelisin gerçekten isteyerek yapmadım.”
“Chanyeol sana kaç kere bana patron deme dedim. Senin patronun odadan çıkınca sağa dönersen ikinci kapı.. Ona da Luhan diyorsun ama!” Luhan söylenenleri duyduğunda gülmemek için iki eliyle ağzını kapatmaya çalışıyordu ama yine engel olamıyordu. Şanslıydı çocuk çok gürültücü olduğu için onu duymamışlardı.
“Patron nolur noluuur özür dilerim.”
“Her gün onlarca kez söylüyorum ama bıkmadın duymaktan inan ki söylemekten bıkmak üzereyim o zaman gerçekten patronun olacağım dikkat etsen iyi olur Chanyeol!”
Chanyeol “Patron sen gerçekten sinirlisin önceden bu kadar kızmazdın ne yapmalıyım beni affetmen için?” dediğinde Minseok kapıyı açtı alev saçan gözlerini Chanyeol’e dikti.
“Sinirli olmam normal değil mi? Bütün gece üzerinde çalıştığım dosyayı mahvettin ve üzerine inatla patron diye peşimdesin bundan hoşlanmadığımı defalarca söylediğim halde. Eğer peşimden patron patron diye gelmeseydin çoktan sakinleşmiştim. Sanırım Lay’in ilk gün söylediklerini dikkate almalıydım!” dedi Minseok öfkeli bir şekilde.
Kafasını önüne eğerek “Ben gerçekten çok üzgünüm Minseok Bey sadece daha iyi hissetmeniz için çabalıyordum.” dedi Chanyeol sesi titreyerek ve üzgün bir şekilde tuvaletten çıktı.
Minseok lavaboya giderek önce elini sonra yüzünü yıkadı ve “Ama şimdi de sadece kendimi kötü ve suçlu hissetmemi sağladın Chanyeol..” dedi boş tuvalette kendi kendine, elini kurulayarak tuvaletten çıktı.
Luhan da onların ardından çıktı ve ‘Chanyeol ve Minseok demek patronculuk oynuyorsunuz benim de canım sıkılıyor sanırım oyuna dahil olacağım. Ama ben sizin patronunuzum ve sizi tanımıyorum önce tanışmalıyız..’ diye düşünerek odasına doğru yol aldı.
Luhan odaya girmeden sekreterinden şirkette onunla aynı katta çalışanların listesini istedi. Hangi odada çalıştıklarını biliyordu ama onlar hakkında bilgi edinmeliydi. Sekreteri kısa sürede bilgileri iletti ve Luhan incelemeye başladı.
"Ne kadar çok çalışan varmış ve sadece bu kattakileri inceliyorum keşke hangi departman olduğuna baksaydım." diye kendi kendine konuşuyordu. Neden geçerken odanın dışından bakmamıştı ki şimdi gidip baksa tuhaf olur muydu? Ya da sekretere sorsaydı sonuçta odayı biliyordu. Bunları düşünüp dosyaları karıştırırken açtığı dosya içinde Kim Minseok ismini gördü ve durdu. "Ah buldum işte düşündüğümden kolay oldu gidip bakmama gerek kalmadı." dedi sevinçle elini çırparak. Luhan otuz yaşında olmasına rağmen bazen çocuklaşa biliyordu.
"Halkla ilişkiler departmanı bakalım kimlermiş!" diyerek dosyaları dikkatle inceledi. "Kim Minseok işe başlayalı henüz bir ay olmuş ve tanımamam normal o zaman. hımm Baekhyun iki yıldır şirkette onu da tanımıyorum. " diye kendi kendine konuşuyordu Luhan bir taraftan. Son olarak Lay'in bilgilerine geldiğinde durdu bir an. "Ben bu adamı nereden tanıyorum?" diye sesli düşündü ve o an kafasında bir ampul yanmış gibi aydınlandı.
"Evet, Lay şirket dışında tanışmıştık ve şimdi odaya gidip tanışmak için iki nedene sahibim." diyerek ellerini birbirine sürttü. Tüm bilgileri detaylı bir şekilde okuyup kafasında plan yaptıktan sonra halkla ilişkiler departmanına doğru yola koyuldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/17804647-288-k808438.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Nefret Ediyorum
FanfictionEXO Fanfiction Çift: Xiuhan Tür: Romantik komedi (olduğu kadar :P)