16. Bölüm

2K 136 40
                                    

Yedi gün müydü yedi ay mıydı bilemiyorum belki de yedi yıldı öyle uzun gelmişti ve sonunda dönüyordum. Âşık olmak gerçekten zor bir işmiş son otuz yılda yaşamadığım için şanslı mıyım şansız mıyım bilmiyorum. Çok aptalca şeyler yapıyorum ama nedense bana çok mantıklı görünüyor aynen şimdi olduğu gibi saat gece yarısını göstermek üzere ve uçaktan indiğim gibi Minseok’un yanına gidiyorum. Belki başkaları için aptalca görünebilir bu saatte gitmem ama benim için çok mantıklı çünkü seviyorum daha geçerli bir mazeret olamaz.

Evin önüne geldiğimde hala ışıkların yandığını görünce heyecanım daha da arttı. Çok uzun zaman olmuştu bence çok uzun acaba değişti mi eminim daha sevimli olmuştur görmek için can atıyorum. Zile basıp beklemeye başladım kapı açıldığında bunu beklemiyordum uykudan uyanmış, saçları dağınık, gözleri şişmiş bir Minseok. Tanrım bu çok sevimli, onu görmediğim bu süre içinde daha mı sevimli olmuş. Beni karşısında gördüğü anda şaşkınlıkla açılan ağız ve gözlerle daha sevimli sanırım dayanamayacağım ve hemen sarılacağım. Hiçbir şey demeden onu kollarımın arasına aldım ona sarılmayı gerçekten özlemişim,  hey sevimli surat seni kalbimin içine sokup orada saklamak istiyorum.

“Hey, hey” diye boğuk bir ses geldi göğsümden ve bunun Minseok olduğunu fark ettim.

“Ne oldu?” dedim kollarımı çok az gevşeterek.

“Beni boğmak mı yoksa kaburgalarımı mı kırmak istiyorsun?” diye sordu kafasını hafifçe kaldırıp bana bakarak. Sanırım sevgimin şiddetini ayarlamamış fazla sıkı sarılmıştım, hemen kollarımı gevşettim.

“Ah, üzgünüm seni çok özlediğim için oldu.”

“Geleceğini haber vermeliydin.” dedi en şeker haliyle.

“Sevimli surat haber verseydim bu uykudan uyanmış halini göremezdim” dediğimde panikleyip aynaya bakma ihtiyacı hissetti ama çabucak umursamaz haline döndü.

“Beni içeri almayacak mısın?” dedim ve teklif beklemeden ayakkabılarımı çıkarıp daldım.

“Ayrıca bu saatte kim olduğunu bilmeden kapıyı açmamalısın.” dedim kanepeye kendimi atarak.

“Ev biraz dağınık kusura bakma, ayrıca TV izlerken uyumuşum saatin kaç olduğuna bakmadım” dedi ve saatine bakınca panikle açtı gözlerini bana bakarak “gerçekten çok geç olmuş” dedi sadece bense ‘bu saatte neden geldin’ demesini bekliyordum.

“Evet, çok geç oldu ve bu saatte eve gidemem sanırım yine sende kalacağım.” dediğimde hiç şaşırmadı ama biraz utandı.

“Tamam, o zaman sana pijama vereyim yarın iş günü erken kalkacağız dinlenmelisin.”

“Yeni geldim ve bana henüz hoş geldin demeden yatıracak mısın?”

“Ah! Üzgünüm.. Şey hoş geldin..”  dedi yüzüme bakmadan yere bakıyordu. Elinden tutup yanıma oturması için çektiğimde titrediğini fark ettim, bir sorun mu vardı.

“Sen titriyorsun bir sorun mu var?” dediğimde nedense panikleyip kekelemeye başladı “Ne.. b-ben mi? A-a şey” ve hızla ellerini ellerimden çekti.

“Evet, ellerine bak.” dediğimde hemen ellerini saklayarak konuştu.

“Uykudan yeni uyandığım içindir.” dedi gülümseyerek ve benim kalbimi yeniden coşturdu, onun gülüşü karşısında her şeyi unutuyordum.

“Hey sevimli surat, gülüşünü çok özledim.”

“Sevimli surat? Bunu biraz önce de söyledin.”

“Neden söyleyemez miyim?”

“Yoo, söylersin tabi arkadaşlığımızın üç haftayı doldurması şerefine!” dedi imalı bir şekilde resmen bana laf sokuyordu.

Senden Nefret EdiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin