Heyecanlanmam gereken bir şey olmadığını kendime hatırlatıp gülümsedim. Sadece deneyecektik. Anlaşabilecek miyiz onu öğrenecektik.
"Olurum," diye fısıldayıp ona sarıldım. Gülümsediğini fark etmiştim.
"O zaman bir öpücüğü hak etmişimdir?" Diye sordu müzipçe.
"I-ıh. Olmaz. Çünkü canım istemiyor."
Alayla söylediğim şey üzerine bir anlığına kaşları çatılsa da elimden nazikçe tutup beni az önce oturduğu korkuluğa sürükledi ve manzarayı seyretmeye başladı. "Çok güzel değil mi? Burada zorla tutulduğumuzu yok sayarsak mükemmel bir yer." Dedi.
"Evet." Dedim kısaca.
"Burada kalmaya ikna etmek için herkese bir şeyler vaat ettiler. Bana nefretten edilmekten uzak bir hayat önermişlerdi. Ciddiye almayıp o anlaşmayı kabul ettim. En kısa zamanda kaçacağımı düşünmüştüm. Ama şu ana kadar amacım doğrultusunda hiç bir adım atmadım. Beni buraya bağlayan görünmez ipler var sanki; bir haftada oluşan ve ne olduğunu bilmediğim... Biri de aşık olma çabam sanırım." Dedi. Suratıma bakmak yerine manzarayı izliyordu. Nefret edilmekten uzak mı demişti? Onun gibi biri nasıl nefret görebilirdi ki?
Başımı omzuna yasladım. Bir süre ben de onun gibi etrafı inceledikten sonra konuştum. "Sana yardım edeceğim. Çünkü benim de buna ihtiyacım var. Seni sevmeye çalışacağım..." Elini belime koydu. "Bu iyi olur sevgilim."
Sevgilim...
Bunu en son 1 hafta önce duymuştum. O kendimizi kontrol edemediğimiz zamanda... Bunu isteyerek söylememişti ama içten içe sanki gerçekten duymak istemiştim. Ona karşı şu anlık güçlü hislerim olmasa da bir gün olacağına inanıyordum bu yüzden bunu istemem garip değildi.
Sevgilim...
Bana daha önce sevgilim diyen herkes beni terk etmişti. Meşhur sahte mektuplar yüzünden... Kim bu zamanda sevgilisine mektup yazardı ki? Aslında iyi de olmuştu. Bana gerçekten güvenmediklerini anlamıştım. Onlarla bir geleceğim olamazdı zaten. Güven konusundaki hassasiyetimi biliyordu hepsi. Ama bana 'sana güveniyorum' diyerek yalan söylüyorlardı. Ve bu da onlara güvenmemem için bir sebepti.
Birinin adımızı seslenmesiyle irkilip arkamızı döndük.
"Bu dalgınlığınız da neyin nesi böyle?" Dedi az önceki güzel anı bozan Dean.
"Dalgınlık yerine mutlu bir anın huzuru desek?" Dedim.
"Hımm... Belki. Ama şu an umrumda değil. Eryxn biraz konuşabilir miyiz?" Dediğinde Flyner'a baktım. Başıyla onaylayınca Dean'ın peşinden yürümeye başladım. Çok uzaklaşmayıp terasın öbür köşesine varınca duvara yaslandı. "Siz ikiniz iyi anlaşıyor gibi görünüyordunuz." Dedi bir bakıma sorarcasına.
"Bilmiyormuşsun gibi davranma. Bana ettiği teklifi herkesin duyduğuna eminim. İçeri girdiğim andan itibaren tüm gözler beni izliyordu zaten."
"Doğru. Her neyse birbirinizi mutlu etmeniz iyi oldu. Verdiğim sözü tutup seni koruyacağım. Tabi beraber olduğunuz sürece..."
"Neden beraber olmamız konusunda bu kadar ısrarcısın?"Dedim bıkkın bir şekilde.
"Çünkü seni korumaya çalışıyorum." Diye bağırınca biraz şaşırdım. Ama altta kalmak bana göre değildi. Kusura bakma sahip(!).
"Neyden korumaya çalışıyorsun? Ve neden senin umrundayım? Neden benim yerime başkasına 'seni koruyacağım' diye sözler vermiyorsun?" Diye bağırdım ben de ona karşılık.
"Ben... Ah, umrunda değilsin. Ne istiyorsan onu yap. Ama yaşadığın kabuslardan sonra gelip beni bulma!" Deyip yanımdan uzaklaştı. Bu da neyin nesiydi şimdi? İstemediğim halde bana beni ne olduğunu bilmediğim kabuslardan koruyacağı hakkında söz veriyor, merakım karşısında da sinirlenip gidiyordu. Güvenimi kazanamayacak biri daha. Ne güzel!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
§» Nightmare (§» Kabusum)
RomanceHer seferinde bir hataya düşüp birine aşık oldum. Ama eninde sonunda o mektup geldi, ardından sevgilim beni terk etti. Aynı sahneleri tekrar tekrar yaşadım. Ağlamam bir şeye fayda etmedi hiçbir zaman. Çünkü yine aynı şekilde bitmişti ve bir sonraki...