Duyduğum bir tıkırtı ile gözlerimi yavaşça araladım. İçerisi karanlık ve boştu. Ses nereden gelmişti acaba... Yatakta doğruldum. Yatak? Yoksa tüm gördüklerim bir rüya mıydı?
Derin bir nefes alarak ellerimle yüzümü kapattım. Rahatlamıştım. Flyner'ın, hatırlamadığım bir barışma anından sonra ortadan yok olmasını kaldıramazdım. Bunun rüya olduğunu çoktan anlamalıydım. Hem zaten artık NC'ye alışmam gerekiyordu. Flyner'la aram bozuk olduğu ya da yeni birini bulamadığım sürece kabuslardan kurtulamayacaktım-ki her ne kadar saçma görünse de ikinci seçenek bana pek cazip gelmiyordu...
Üzerimdeki etkiden biraz da olsa kurtulabildikten sonra ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıtıp ayakkabılarımı giydim. Belki dolabımda daha rahat şeyler bulabilirdim ama bu konuyla şu anda ilgilenmek istemiyordum...
Koridora çıktığımda, geldiğim ilk günde olduğu gibi kızlar tekli koltuklarda oturuyor, erkekler de yanlarında ayakta duruyordu. Bazı istisnalar dışında tabi... Mesela donuk değillerdi ya da ilk günkü kadar düzenli...
Ne olduğunu anlamadan 2' li koltuğa doğru yürüdüm. Oturduktan sonra koridoru incelemeye başladım. Çiftler mi değişmişti sanki?
Avian'ın yanında siyah saçlı bir kız vardı. Sanırım o da yeni gelmişti. Gülümseyerek Avian'a baktıktan sonra buradaki tek renkli şey olduğuna karar verdiğim elbisesinin eteğin çekiştirdi. Diğerleri gibi çok güzeldi. Bronzlaşmış teniyle zıtlık oluşturan mavi gözleri kalkık burnunun üzerine kısık ve çekik bir şekilde özenle yerleştirilmiş gibi duruyordu. Hiç makyaj yapmamıştı. Küt kesilmiş saçları uçlara doğru hafif dalgalanıyordu. En az benimkiler kadar yüksek topuklu, siyah stilettolar giyinmişti. Uçuk pembe rengindeki mini elbisesi ince bir zincirle boyundan bağlıydı. Göğsüyle beli arası dar kesilmiş olsa da etek kısmı boldu.
Avian ilgilenmeden ciddi görünmeye çalışsa da yüz hatlarının yumuşaması bunu başarmasına pek katkı sağladığı söylenemezdi. En sonunda pes edip kızı elinden tutarak oturması için yerini gösterdi. Kendisi de yanındaki yerini aldı. Eskisi gibi utanıyordu. Tabi şu an o kadar bariz değildi.
Onunla ilgilenmeyi kesip diğerlerini incelemeye başladım. Hill yanındaki sarışın bir kızla sohbet ediyordu. Kız diplerini siyaha boyadığı saçlarını sol omzunda toplamıştı. Siyah mini dar elbisesinin altına altın rengi tabanlı siyah ince burunlu bir çift ayakkabı giyinmişti. Yüzünde ağır bir makyaj vardı. Kucağında siyah bir kedi taşıyordu. Ensesini biraz sevdikten sonra kediyi bıraktı. Işıldayan tüylerinden temiz olduğu anlaşılan hayvan boynundaki zili şıngırdatarak koridorun sonlarına doğru ilerleyip gözden kayboldu.
Hill kızın boşalan elini tuttu ve yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra gözleri bana kaydı. Dudaklarına ukala bir gülüş yayıldı. Kâbusumdaki haline hiç benzemiyordu. Alaycı da olsa gülüyordu ve korkunç değildi.
Bakışlarımı kaçırıp hala yerine oturmamış birkaç çift arasında gözden kaybolan kediyi aramaya başladım. Birkaç saniye etrafımı inceledikten sonra kedinin Dean'ın yanında olduğunu fark ettim.
Dean tek başına odasının yanındaki koltukta oturuyor bir yandan da kediyi seviyordu. Neden yalnızdı ki? Lyan'ın onun yanında olması gerekiyordu... Belki de hala odasından çıkmamıştı...
Kediyi severken yan gözle odamın olduğu tarafa baktığını fark ettim. O tarafa dönünce Lyan'ın sandalyede oturduğunu, yanında da Flyner'ın olduğunu gördüm. İçimi aynı anda kıskançlık ve şaşkınlık duygusu kapladı. Benden ayrılır ayrılmaz, arkadaşlık yaptığım için kıskandığı Dean'ın sevgilisi ile mi partner olmuştu yani? Ciddi olamazdı.
Ellerini Lyan'ın saçlarında gezdirip kulağına doğru bir şeyler fısıldadı. Lyan gülümseyince Flyner dudağına küçük bir öpücük bırakıp terasa çıktı.
PARTNERİM...
LYAN İLE BİRLİKTE...
ONU ÖPTÜ...
Düşünmeden ayağa kalktım ve peşinden gittim... Koridorun sonuna doğru ilerlerken birkaç göz bana baksa da aldırmadım. Hakkımda ne düşündükleri umurumda değildi. Canım şu an ne istiyorsa onu yapıyordum. Hem ben baş hizmetçi değil miydim zaten?
Herkes koridorda toplandığından boş olan terasta, Flyner korkuluklara yakın bir sandalyeye oturmuştu. Geldiğimi fark edince bana döndü.
"Ben de ne zaman uyanacaksın diye merak ediyordum. Bazıları gibi sen de uzun süre kâbus gördün." Dedi. Uzun süre uyuduğumu hatırlamıyordum. Ve cidden hiçbir olmamış gibi mi davranacaktı?!
"Bilmiyorsundur diye söyleyeyim. Yakında kış gelecek. Kısa zaman içerisinde kar yağacak ve yeni açılan alt kat çıkışları bir süre kullanılamayacak. Tabi kilitlenme riskine girip soğuktan donmayı göze alırsan başka... Partnerleriyle sorunları olanlar eş değiştirdi. Aralarından, Mei tarafından seçilenler zindana atılmaktan kurtuldu."
"Mei kim?" Dedim. Beni baştan aşağı süzdü. Dışarı çıkmadan önce giydiğim bol elbiseyi değiştirmeyi unutmuştum.
"Saçlarını açmışsın..." Dedi. Öne uzanıp birkaç telini parmağına dolarken onu seyrettim. "Mei, Dean'ın sevdiğini gördüğün kedi..." Dedi kısık sesle. Görmüştü... Dean'a, ardından ona baktığımı ve Lyan'ı öptüğünü gördüğümü....
"Her neyse iyi misin?" Dedi saçlarımı bırakıp uzaklaşırken. Konuyu değiştirmesine şaşırarak buruk bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
"İyiyim... Doğruyu söylemek gerekirse senin için endişelendim." Dedim ne olduğuna karar veremediğim hislerime karşılık vermesini beklemeden. Onun bu umursamazlığı gerçekse ciddi anlamda kendimi platonik gibi hissetmeye başlayacaktım...
Yüz hatları biraz yumuşar gibi olsa da tekrar eski haline döndü. "Endişelenmene neden olacak ne oldu?" Diye sordu biraz merakla.
"Her kâbusumda benim yüzümden öldüğünü görüyorum. Yetmez mi?" Dedim huzursuzlukla. Çünkü kendimi her an ağlayabilecek gibi hissediyordum...
"Bak üzgünüm. Ama..." Sözünü kesip arkama doğru baktı. "Bunu sonra konuşsak olmaz mı? Eğer yeni bir partnerin olmazsa seni dairede bekliyor olacağım." Dedi. Arkama bakmadan önce bir anlığına bunun benim için bir umut olup olmadığını düşünsem de hemen bu düşüncemden vazgeçtim. Beni kısa sürede affedeceğini sanmıyordum. Ama bunu başaracaktım. Ne Lyan ne de başkası buna engel olabilirdi!
Arkamı dönünce Dean, Avian ve Hill'in yanımıza geldiğini fark ettim. Kâbusumdan dolayı kardeşleri görmek beni bir anlığına ürkütmüştü...
Avian yanıma gelip bana sarıldı. "Günaydın, Prenses. Gün battı mı demeliydim yoksa?" Deyip kıkırdayınca konuşmamızın bölündüğünü unutup ben de ona sarıldım. Bazen cidden saçmalayabiliyordu.
"Aramızda en uzun uykuya dalan sen oldun. Ne gördüğünü merak ettim şahsen." Dedi Dean. Diğer kardeşler de ona katılınca itiraz etmek zorunda kaldım. Gördüklerimi onlara anlatma niyetinde değildim.
"Üzgünüm çocuklar. O da bende saklı kalsın." Dedim gülerek. Ardından tekrar konuştum. "Lyan'ın partner değiştirdiğini fark ettim. "
Flyner da dâhil dördünün de yüz hatları gerilince bir an şüpheye düştüm . "Bakın. Yanlış bir şey söylediysem..."
"Hayır, söylemedin." Diye sözümü kesti Dean. "Seninle bunu konuşmaya geldik. Artık partnerin olmadığı için NC normalin üzerinde kâbuslar görmene neden olacak. Biz de... Düşündük ki eğer içimizden birini seçersen senin için daha sağlıklı olur. Hill mi, Avian mı, ben mi?"
Korkmayın Flyner sağlam. asdasdasd :D Her neyse geçen bölümden ne olacağını kısmen tahmin ettiği için bölümü @Pembekurtt a ithaf ediyorum. İyi okumalar. ^^
Sizce Hill mi? Avian mı? Dean mı? Hangisini seçmeli? :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
§» Nightmare (§» Kabusum)
RomanceHer seferinde bir hataya düşüp birine aşık oldum. Ama eninde sonunda o mektup geldi, ardından sevgilim beni terk etti. Aynı sahneleri tekrar tekrar yaşadım. Ağlamam bir şeye fayda etmedi hiçbir zaman. Çünkü yine aynı şekilde bitmişti ve bir sonraki...